Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Uzaktan Eğitim Modelinin Yarattığı Fırsat Eşitsizliği ve Yerel Yönetimlere Düşen Görevler

Küresel koronavirüs (Covid-19) salgını hayatın diğer alanlarında olduğu gibi eğitim alanını da derinden etkiledi. Dünyada hemen hemen tüm ülkeler virüsün yayılım hızını azaltmak için hareketli nüfus olan çocuklar ve gençlerin eğitimine ara verdi. Koronavirüs salgını yüzünden zorunlu olarak 18 milyon ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisinin yanı sıra yaklaşık 7 milyon öğrenci için de okullar kapalı, dersler evden, uzaktan yapılıyor. Farklı bir eğitim süreci yaşıyoruz. Merak edilen ise koronavirüs salgını geçip gittikten sonra hayatımızda nasıl değişiklikler olacağı. Özellikle de 25 milyon öğrenciyi barındıran eğitim sisteminde neler olacağı. Bizi farklı bir eğitim modeli mi bekliyor? Eski eğitim sistemine dönebilecek miyiz? Bak Ziya Selçuk 31 Ağustos’ta uzaktan eğitime, 21 Eylül’de ise yüz yüze eğitime başlanacağı açıklandı.  Uzaktan eğitimle ilgili türlü tartışmalar sürerken ailelerin yaşadığı belki de en önemli sıkıntı, uzaktan eğitim materyalleri ne ulaşmak oldu. Uzaktan eğitim modeli bize görmezden geldiğimiz bir gerçeği daha net olarak hem de trajik şekilde görmemize sebep oldu. Uzaktan eğitim: Eğitimde fırsat eşitsizliğini artırmadı, daha da gözler önüne serdi. Bakın bir örneğini sizlerle paylaşmak isterim. Geçtiğimiz gün telefonum çaldı, arayan bir fabrikada asgari ücretle güvenlik görevlisi olarak çalışan iki çocuk babası, hayatı mücadele içinde geçen bir kardeşimizdi. Çocuklarından birisi 8. sınıfa diğeri ise 4. sınıfa gidiyor. Uzaktan eğitimin başlayacağından bahsetti ve bir site varmış (Eğitim Bilişim Ağı (EBA) oradan çocukların girip ders çalışması gerektiğini söyledi. Ama evde internet ve bilgisayarın olmadığını, fiyatların çok yüksek olması sebebiyle de alamayacağını söyledi. “Öğretmeni aradım söyledim, ama öğretmen de bizim yapabileceğimiz bir şey yok dedi. Aklında olsun, denk gelirsen, ikinci el falan da olur bu çocukların işini görecek kadar bir şey olursa yardımcı olursan alalım.” dedi ve ekledi “Apartmanda da kimsede yok ki gitsin onlarda çalışsınlar...” Bu sorun aslında sadece Türkiye gerçeği olmaktan öte bir dünya sorunu ve Covid-19 ile alışılması gereken yeni yaşam biçimine uyum aşamasında da yine çözülmesi gereken en büyük sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Covid-19 ile mücadele kapsamında uzaktan eğitime geçilirken dünya genelinde öğrencilerin yarısının bilgisayara erişimi olmadığını duyurmuştu. 826 milyon öğrencinin evinde bilgisayar bulunmadığını açıklayan UNESCO, yanı sıra 1,5 milyar öğrencinin yüzde 43’ünün öğretmenleri ve arkadaşları ile görüşmek ve ders çalışmak için internete erişimi olmadığını ifade etmişti. Eğer eğitimde fırsat eşitliğinden bahsediliyorsa şayet aslında hep var olan fakat koronavirüs ile birlikte daha da derinleşen dijital uçurum kapatılmaya çalışılmalı. Aksi halde bu sistem, yeni normal sürecimizde sürdürülebilir bir eğitim modeli gibi durmuyor. Bu çerçeveden bakıldığında sosyo-ekonomik düzeyi yüksek, teknik imkanlara erişimde sorun yaşamayan aileler çocukları için acil durum şartlarına daha çabuk uyum sağlıyor. Bu çocukların dijital altyapılı eğitim fırsatlarından sınırlı imkanlara sahip çocuklara nazaran daha fazla yararlandığı söylemek mümkün.  Aslında Türkiye pandemi döneminde sağlıkta elde ettiği başarı gibi eğitimde de aynı başarıyı gösterebilirdi. Çünkü bugün uzaktan eğitimin temelini oluşturan EBA’nın temelleri 2012 yılında Fatih Projesiyle atılmıştı o gün bu projeye tıpkı şehir hastanelerine sahip çıktığımız gibi sahip çıksaydık, bambaşka bir yerde olurduk. Ama olsun hiçbir şey için geç değil, inanıyorum ki yaşanan bu kriz sonrası dönüşümün en güçlü olacağı kurumların başında Milli Eğitim Bakanlığı gelecek… Peki bugün ne yapmalı. Burada en büyük görev yerel yönetimlere düşüyor. Yerel yönetimler bir dönem moda olan şehrin caddelerinde, parklarında, meydanlarında verdikleri Wİ-Fİ hizmetlerini şehrin sosyo-ekonomik gücü düşük olan bölgelerinde hayata geçirmelidirler. Sokak sokak, mahalle mahalle yüksek hızlı internet hizmetini vatandaşlarına sunmalılar. Her eve bir tablet kampanyası başlatarak ihtiyaç sahibi ailelere çocuklarının internete girip EBA’ya da diğer eğitim platformlarına girebilecekleri birer tablet hediye etmeliler…Zaten bu süreçte kültür, sanat etkinlikleri kısıtlandı oraya harcanan bütçelerler yeniden düzenlenerek bu alana yatırım yapılmalı. Hem herkes Z kuşağı diyor alın size Z kuşağına ulaşmak için büyük bir fırsat… 
Ekleme Tarihi: 28 Ağustos 2020 - Cuma

Uzaktan Eğitim Modelinin Yarattığı Fırsat Eşitsizliği ve Yerel Yönetimlere Düşen Görevler

Küresel koronavirüs (Covid-19) salgını hayatın diğer alanlarında olduğu gibi eğitim alanını da derinden etkiledi. Dünyada hemen hemen tüm ülkeler virüsün yayılım hızını azaltmak için hareketli nüfus olan çocuklar ve gençlerin eğitimine ara verdi. Koronavirüs salgını yüzünden zorunlu olarak 18 milyon ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisinin yanı sıra yaklaşık 7 milyon öğrenci için de okullar kapalı, dersler evden, uzaktan yapılıyor. Farklı bir eğitim süreci yaşıyoruz. Merak edilen ise koronavirüs salgını geçip gittikten sonra hayatımızda nasıl değişiklikler olacağı. Özellikle de 25 milyon öğrenciyi barındıran eğitim sisteminde neler olacağı. Bizi farklı bir eğitim modeli mi bekliyor? Eski eğitim sistemine dönebilecek miyiz? Bak Ziya Selçuk 31 Ağustos’ta uzaktan eğitime, 21 Eylül’de ise yüz yüze eğitime başlanacağı açıklandı. 

Uzaktan eğitimle ilgili türlü tartışmalar sürerken ailelerin yaşadığı belki de en önemli sıkıntı, uzaktan eğitim materyalleri ne ulaşmak oldu. Uzaktan eğitim modeli bize görmezden geldiğimiz bir gerçeği daha net olarak hem de trajik şekilde görmemize sebep oldu. Uzaktan eğitim: Eğitimde fırsat eşitsizliğini artırmadı, daha da gözler önüne serdi. Bakın bir örneğini sizlerle paylaşmak isterim. Geçtiğimiz gün telefonum çaldı, arayan bir fabrikada asgari ücretle güvenlik görevlisi olarak çalışan iki çocuk babası, hayatı mücadele içinde geçen bir kardeşimizdi. Çocuklarından birisi 8. sınıfa diğeri ise 4. sınıfa gidiyor. Uzaktan eğitimin başlayacağından bahsetti ve bir site varmış (Eğitim Bilişim Ağı (EBA) oradan çocukların girip ders çalışması gerektiğini söyledi. Ama evde internet ve bilgisayarın olmadığını, fiyatların çok yüksek olması sebebiyle de alamayacağını söyledi. “Öğretmeni aradım söyledim, ama öğretmen de bizim yapabileceğimiz bir şey yok dedi. Aklında olsun, denk gelirsen, ikinci el falan da olur bu çocukların işini görecek kadar bir şey olursa yardımcı olursan alalım.” dedi ve ekledi “Apartmanda da kimsede yok ki gitsin onlarda çalışsınlar...”

Bu sorun aslında sadece Türkiye gerçeği olmaktan öte bir dünya sorunu ve Covid-19 ile alışılması gereken yeni yaşam biçimine uyum aşamasında da yine çözülmesi gereken en büyük sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Covid-19 ile mücadele kapsamında uzaktan eğitime geçilirken dünya genelinde öğrencilerin yarısının bilgisayara erişimi olmadığını duyurmuştu. 826 milyon öğrencinin evinde bilgisayar bulunmadığını açıklayan UNESCO, yanı sıra 1,5 milyar öğrencinin yüzde 43’ünün öğretmenleri ve arkadaşları ile görüşmek ve ders çalışmak için internete erişimi olmadığını ifade etmişti.

Eğer eğitimde fırsat eşitliğinden bahsediliyorsa şayet aslında hep var olan fakat koronavirüs ile birlikte daha da derinleşen dijital uçurum kapatılmaya çalışılmalı. Aksi halde bu sistem, yeni normal sürecimizde sürdürülebilir bir eğitim modeli gibi durmuyor. Bu çerçeveden bakıldığında sosyo-ekonomik düzeyi yüksek, teknik imkanlara erişimde sorun yaşamayan aileler çocukları için acil durum şartlarına daha çabuk uyum sağlıyor. Bu çocukların dijital altyapılı eğitim fırsatlarından sınırlı imkanlara sahip çocuklara nazaran daha fazla yararlandığı söylemek mümkün. 

Aslında Türkiye pandemi döneminde sağlıkta elde ettiği başarı gibi eğitimde de aynı başarıyı gösterebilirdi. Çünkü bugün uzaktan eğitimin temelini oluşturan EBA’nın temelleri 2012 yılında Fatih Projesiyle atılmıştı o gün bu projeye tıpkı şehir hastanelerine sahip çıktığımız gibi sahip çıksaydık, bambaşka bir yerde olurduk. Ama olsun hiçbir şey için geç değil, inanıyorum ki yaşanan bu kriz sonrası dönüşümün en güçlü olacağı kurumların başında Milli Eğitim Bakanlığı gelecek…

Peki bugün ne yapmalı. Burada en büyük görev yerel yönetimlere düşüyor. Yerel yönetimler bir dönem moda olan şehrin caddelerinde, parklarında, meydanlarında verdikleri Wİ-Fİ hizmetlerini şehrin sosyo-ekonomik gücü düşük olan bölgelerinde hayata geçirmelidirler. Sokak sokak, mahalle mahalle yüksek hızlı internet hizmetini vatandaşlarına sunmalılar. Her eve bir tablet kampanyası başlatarak ihtiyaç sahibi ailelere çocuklarının internete girip EBA’ya da diğer eğitim platformlarına girebilecekleri birer tablet hediye etmeliler…Zaten bu süreçte kültür, sanat etkinlikleri kısıtlandı oraya harcanan bütçelerler yeniden düzenlenerek bu alana yatırım yapılmalı. Hem herkes Z kuşağı diyor alın size Z kuşağına ulaşmak için büyük bir fırsat… 

Yazıya ifade bırak !