Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Gazze Soykırımı, Neden Bu Bedeli Ödedik?

“9 Ekim 2025, uzun müzakereler sonrası İsrail ile Hamas arasında ateşkes anlaşmasının ilk aşaması resmen yürürlüğe girdi. Anlaşma; esir takası, insani yardımın girişi ve çatışmaların durdurulmasını içeriyor.”  Gazze'deki enkazın ve gözyaşının ortasında bir çığlık gibi yankılanan şu soru: “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?” 7 Ekim 2023... Kimileri için bir darbe, bir isyan, bir umut kıvılcımıydı; zulüm bitecek, o görünmez demirden duvar yıkılacak sanıldı. Hamas’ın o günkü eylemi, İsrail'in yıllardır süregelen ablukasına, yerleşimci şiddetine ve Mescid-i Aksa'daki tacizlere bir yanıttı. Filistinli mahkumların serbest bırakılması, kuşatmanın kırılması gibi hedefleri vardı. Bir "oyun değiştirici" hamle yapıp, yıllardır süren acıyı görünür kılmak istediler. Peki sonuç ne oldu? Gözümüzün önünde bir kabus yaşandı. İsrail, 7 Ekim'de kaybettiği 1200'den fazla vatandaşının (çoğu sivil) ve esir alınan 250 rehinenin “intikamını” almak bahanesiyle, Gazze'ye karşı tarihte benzeri az görülmüş bir yıkım başlattı. 60 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetti; bu rakamların içinde on binlerce çocuk var, binlerce kadın var. Kayıp sayısı ise çok daha yüksek. Şehirler moloz yığınına döndü, hastaneler, okullar, camiler vuruldu. Elde Edilen Acı ve Büyük Yanılgı Şimdi o can yakıcı soruyu sorma zamanı: Filistin halkı, bu kanlı süreçten ne kazandı? Cevap, maalesef, sadece daha büyük acı, daha derin bir yıkım oldu. Stratejik hesaplar neydi? Hamas, bu misillemenin bu denli vahşi olacağını öngöremedi mi? Yoksa amaç, tüm dünyayı ayağa kaldırmak ve İsrail'i uluslararası alanda daha da yalnızlaştırmak mıydı? Eğer hedef, İsrail zulmünü bitirmek idiyse, aksine İsrail'in "yüksek güvenlik" mantığını ve Netanyahu gibi aşırı sağcı zihniyeti daha da güçlendirdi. Otoriter bir yönetimin en sevdiği şey, halkını korkuyla konsolide etmektir. 7 Ekim, Netanyahu'nun eline, "biz ya da onlar" diyerek Gazze'yi haritadan silme politikasını meşrulaştıracak altın bir fırsat verdi. Filistinliler açısından baktığımızda, ne uğruna bütün bir halk, toplu cezalandırmaya tabi tutuldu. Evet, Siyonist işgalin zulmü zaten vardı, abluka zaten bir hapishane hayatıydı, ama bu denli bir felaket, bu denli kitlesel bir ölüm... Bu neyin bedeli? En kötüsü ne biliyor musunuz? Yaşananların bir "mış gibi" tiyatrosu gibi görünmesi. On binlerce insan öldü, bütün bir neslin geleceği çalındı, Gazze diye bir yer kalmadı. Peki bu noktaya kadar gelindikten sonra, o zulüm bitti mi? Hayır. Ateşkes görüşmeleri, arabuluculuk çabaları (Katar'ın bile vurulduğunu gördük!), uluslararası mahkemeler... Hepsi, Netanyahu zihniyetindeki siyonistleri durdurmakta aciz kaldı. Eğer bu saldırı, zulmü bitirecekse, neden bitmedi? Neden İsrail, Netanyahu'nun Siyonist zihniyetiyle, Gazze'yi haritadan silme yolunda hızlandı? Hamas'ın hesap hatası burada: Direniş, şiddet sarmalında kısır bir döngüye dönüştü. Filistinliler, yıllardır Oslo'dan beri kandırılıyor – iki devletli çözüm vaadi, hep ertelenen bir yalan. Ama 7 Ekim, o vaadi değil, umudu gömdü. Aileler, çocuklar neden bu acıyı yaşadı?  Gerçekten Niçin? Gerçekten niçin? Dünya bu kadar acıyı görmek için mi ilerledi? Teknolojiyle, siyasetle, diplomasinin incelikleriyle övünen bir çağ, çocukların kanı içinde debelenmek için mi geldi buraya? Benim artık umudum yok… Çünkü insanlık, kendi sesini duymuyor. Gazze’de çocuklar ölürken, biz sadece sayıyoruz. Aileler parçalanırken, biz hâlâ “taraf” arıyoruz. Hamas’ın hatası da burada, İsrail’in suçu da… Biri bedeli öngöremedi, diğeri vicdanı yok etti. Uluslararası sistem, bu insanlık dramını durduracak siyasi iradeyi gösteremedi. Batı'nın çifte standardı, Arap dünyasının dağınık sessizliği, vicdanları kanatıyor. Bütün dünya, bu vahşeti canlı yayında izledi. Bu, "insanlık" dediğimiz kavramın en büyük iflasıdır. O aileler, o çocuklar, bu acıyı yaşadı, çünkü insanlığın vicdanı ve adaleti işlemedi. Gözümüzün önünde bir halkın yok edilişini izlerken, bizler de o büyük sessizliğin ve eylemsizliğin bir parçası olduk. Ve ne yazık ki, o ateşin dumanı dağıldığında, geriye sadece büyük bir utanç ve o lanetli sorusu kalacak. “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?” Vicdanım, bu soruya cevap veremiyor!
Ekleme Tarihi: 09 Ekim 2025 -Perşembe

Gazze Soykırımı, Neden Bu Bedeli Ödedik?

“9 Ekim 2025, uzun müzakereler sonrası İsrail ile Hamas arasında ateşkes anlaşmasının ilk aşaması resmen yürürlüğe girdi. Anlaşma; esir takası, insani yardımın girişi ve çatışmaların durdurulmasını içeriyor.” 

Gazze'deki enkazın ve gözyaşının ortasında bir çığlık gibi yankılanan şu soru: “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?”

7 Ekim 2023... Kimileri için bir darbe, bir isyan, bir umut kıvılcımıydı; zulüm bitecek, o görünmez demirden duvar yıkılacak sanıldı. Hamas’ın o günkü eylemi, İsrail'in yıllardır süregelen ablukasına, yerleşimci şiddetine ve Mescid-i Aksa'daki tacizlere bir yanıttı. Filistinli mahkumların serbest bırakılması, kuşatmanın kırılması gibi hedefleri vardı. Bir "oyun değiştirici" hamle yapıp, yıllardır süren acıyı görünür kılmak istediler.

Peki sonuç ne oldu? Gözümüzün önünde bir kabus yaşandı. İsrail, 7 Ekim'de kaybettiği 1200'den fazla vatandaşının (çoğu sivil) ve esir alınan 250 rehinenin “intikamını” almak bahanesiyle, Gazze'ye karşı tarihte benzeri az görülmüş bir yıkım başlattı. 60 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetti; bu rakamların içinde on binlerce çocuk var, binlerce kadın var. Kayıp sayısı ise çok daha yüksek. Şehirler moloz yığınına döndü, hastaneler, okullar, camiler vuruldu.

Elde Edilen Acı ve Büyük Yanılgı

Şimdi o can yakıcı soruyu sorma zamanı: Filistin halkı, bu kanlı süreçten ne kazandı?

Cevap, maalesef, sadece daha büyük acı, daha derin bir yıkım oldu. Stratejik hesaplar neydi? Hamas, bu misillemenin bu denli vahşi olacağını öngöremedi mi? Yoksa amaç, tüm dünyayı ayağa kaldırmak ve İsrail'i uluslararası alanda daha da yalnızlaştırmak mıydı?

Eğer hedef, İsrail zulmünü bitirmek idiyse, aksine İsrail'in "yüksek güvenlik" mantığını ve Netanyahu gibi aşırı sağcı zihniyeti daha da güçlendirdi. Otoriter bir yönetimin en sevdiği şey, halkını korkuyla konsolide etmektir. 7 Ekim, Netanyahu'nun eline, "biz ya da onlar" diyerek Gazze'yi haritadan silme politikasını meşrulaştıracak altın bir fırsat verdi.

Filistinliler açısından baktığımızda, ne uğruna bütün bir halk, toplu cezalandırmaya tabi tutuldu. Evet, Siyonist işgalin zulmü zaten vardı, abluka zaten bir hapishane hayatıydı, ama bu denli bir felaket, bu denli kitlesel bir ölüm... Bu neyin bedeli?

En kötüsü ne biliyor musunuz? Yaşananların bir "mış gibi" tiyatrosu gibi görünmesi. On binlerce insan öldü, bütün bir neslin geleceği çalındı, Gazze diye bir yer kalmadı. Peki bu noktaya kadar gelindikten sonra, o zulüm bitti mi?

Hayır.

Ateşkes görüşmeleri, arabuluculuk çabaları (Katar'ın bile vurulduğunu gördük!), uluslararası mahkemeler... Hepsi, Netanyahu zihniyetindeki siyonistleri durdurmakta aciz kaldı.

Eğer bu saldırı, zulmü bitirecekse, neden bitmedi? Neden İsrail, Netanyahu'nun Siyonist zihniyetiyle, Gazze'yi haritadan silme yolunda hızlandı? Hamas'ın hesap hatası burada: Direniş, şiddet sarmalında kısır bir döngüye dönüştü. Filistinliler, yıllardır Oslo'dan beri kandırılıyor – iki devletli çözüm vaadi, hep ertelenen bir yalan. Ama 7 Ekim, o vaadi değil, umudu gömdü.

Aileler, çocuklar neden bu acıyı yaşadı? 

Gerçekten Niçin?

Gerçekten niçin? Dünya bu kadar acıyı görmek için mi ilerledi? Teknolojiyle, siyasetle, diplomasinin incelikleriyle övünen bir çağ, çocukların kanı içinde debelenmek için mi geldi buraya?

Benim artık umudum yok… Çünkü insanlık, kendi sesini duymuyor.

Gazze’de çocuklar ölürken, biz sadece sayıyoruz. Aileler parçalanırken, biz hâlâ “taraf” arıyoruz. Hamas’ın hatası da burada, İsrail’in suçu da… Biri bedeli öngöremedi, diğeri vicdanı yok etti.

Uluslararası sistem, bu insanlık dramını durduracak siyasi iradeyi gösteremedi. Batı'nın çifte standardı, Arap dünyasının dağınık sessizliği, vicdanları kanatıyor. Bütün dünya, bu vahşeti canlı yayında izledi. Bu, "insanlık" dediğimiz kavramın en büyük iflasıdır.

O aileler, o çocuklar, bu acıyı yaşadı, çünkü insanlığın vicdanı ve adaleti işlemedi. Gözümüzün önünde bir halkın yok edilişini izlerken, bizler de o büyük sessizliğin ve eylemsizliğin bir parçası olduk. Ve ne yazık ki, o ateşin dumanı dağıldığında, geriye sadece büyük bir utanç ve o lanetli sorusu kalacak.

“Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?” Vicdanım, bu soruya cevap veremiyor!

Yazıya ifade bırak !