Gelibolu Belediye Başkanı Ali Kamil Soyuak ile Çanakkale Gazi Derneği Başkanı Erol Günaydın arasında geçtiği iddia edilen sert sözler krizi, maalesef sadece bir "iletişim kazası" olmaktan çok öte, siyasetin ve makamın insanı nasıl dönüştürebileceğine dair çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Haberleri okuyunca, meseleye taraf olmak yerine, "Ben olsam ne yapardım?" sorusu zihnimi kurcaladı. Ve gördüğüm manzara, ne Dr. Ali Kamil Soyuak'a ne de sonradan devreye girip ona destek veren Gökhan Uz'a yakıştı.
Yol Yapmak Değil, Gönül Almak Önemli
Öncelikle altını çizelim: Bir derneğin, vakfın ya da herhangi bir kurumun başkanı olmak, hakaret etme haddini kimseye vermez. İddialar doğruysa, Gazi Derneği Başkanı'nın telefonda sarf ettiği uygunsuz laflar olabilir. Ancak mesele daima üslup ve tavırdır.
Belediye Başkanı Dr. Ali Kamil Soyuak'ın, iddialara verdiği cevaptaki sertlik, adeta dişlerini sıkarak konuşan, kasılmış bir duruşu yansıtıyor. Belediye hizmetlerinin yarısından fazlası insana dokunmak, doğru ilişkiler kurmak, gönül köprüleri inşa etmekle ilgilidir. Başkan Soyuak, Gelibolu'yu yeniden inşa etse bile, bu "dişlerini sıkan" tarzından vazgeçmezse, tıpkı AK Parti'nin Biga örneğinde yaşandığı gibi, halkın dokunabileceği, kendinden bir şeyler bulabildiği "gerçek" insan arayışı yüzünden kaybetmeye mahkûm. Çünkü insanları yöneten, yaptığınız hizmetlerden önce sergilediğiniz insani tavırdır.
Bu nedenle Dr. Ali Kamil Soyuak'a buradan bir kez daha söylemek gerekiyor: Daha sakin, daha normal, daha gerçek davranın.
Soyuak'ın "Ben gazi ve şehit yakınlarımız konusunda milliyetçiliğin de ötesinde faşistim" ifadesi, konuyu savunmaktan çıkarıp daha da büyüten, samimiyetini sorgulatan bir çıkış. Bir belediye başkanının, bir insanın eyleminden bağımsız olarak, açıklamasında böyle bir ifade kullanması, ne yazık ki yüzündeki o "çalışılmış yüz maskesi" ile sürekli dolaştığının kanıtıdır.
Oysa bu gerginliğe gerek yoktu. Daha insani bir açıklama her şeyi çözerdi: "Dernek başkanımızı bilerek ya da bilmeyerek kırmışızdır. Biz kendisini bir büyüğümüz olarak görüyor, hata etmişsek af diliyor, kendisini ziyaret edip bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek isteriz" dese... İşte o zaman gerçek birisi olurdu. Ama maalesef, Soyuak'ın tavrı gerçek gibi davranmak değil, siyasetin soğuk ve gergin metinlerine sığınmak oldu.
Gökhan Uz, Temsil Ettiği Misyonu Ayaklar Altına Aldı
Beni asıl şaşırtan ve üzen kısım ise, bu tartışmanın sıcaklığı geçtikten sonra Çanakkale Şehit ve Gaziler Derneği Başkanı Gökhan Uz'un, Gelibolu Şube Başkanı Serkan Gür’ü de yanına alarak sahneye çıkışı ve Soyuak'ı ziyaret etmesi.
Uz'un, bir mağduriyet iddiasının ortasında kalan başkana "destek için geldik" açıklaması ve makamda el pençe divan duruşu, bardağı taşıran son damladır. Bu ziyaret, bana göre, temsil ettikleri derneğin misyonunu ayaklar altına almıştır.
Bakın, bir okuyucunun yorumu konunun özeti: "Sizin ilk önce gazileri dinlemeniz ilk önce onlara gitmeniz gerekirken.. bir siyasinin ayağına gidicek kadar menfaatinize düşmüşsünüz… sizin temsil edecek bir değeriniz olamaz sizi kıbleniz kişisel çıkarlarınız olmuş..."
Evet, burada apaçık bir siyasetin aparatı olma durumu var. Bir şeyler verip (destek) bir şeyler alma (yer tahsisi sözü) hesabıyla yapılan bu ziyaret, bütün şehit ve gazi ailelerinin hakkına girmektir. Eğer samimi bir destek söz konusuysa, neden sessiz kalmak yetmedi de, tartışmanın muhatabı olan, hakarete uğradığı iddia edilen o ilk dernek başkanı değil de, Belediye Başkanı ziyaret edildi? Bu çifte standart, bu seçicilik, ne yazık ki kişisel çıkarların, maneviyatın önüne geçtiğini gösteriyor.
Şehit ve Gazi yakınları derneği başkanının vizyonu bu mudur? Bir belediye başkanına, beklentiler uğruna koşulsuz destek verip, kendi üyelerinin hakkına girmeyi göze almak? Yazık, gerçekten yazık! Bu ziyaret, dernek başkanlığı sürecinizde hanenize düşen kara bir leke olarak not edildi bile.
Üslup Her Şeydir
Bu yaşananlar bize bir kez daha gösterdi: Üslup, her şeydir. Belediye başkanı da olsanız, dernek başkanı da olsanız, hatta sıradan bir vatandaş da olsanız… Sözünüzde nezaket yoksa, hareketinizde samimiyet yoksa, yaptığınız işin de kıymeti olmaz.
Bir olumsuzluğa işaret edecekseniz, bunu insaflı ve merhametli bir şekilde yapın. Unutmayalım: “Kötü bir üslup, en basit hakikatlerin bile hazmını zorlaştırır. İnsanlık ince işçilik ister. Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır.”
Ve son söz: Elinle yaptığın hayrı, dilinle ziyan etme.