Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Slogan Çevreciliği ve Madencilikte Çanakkale Örneği

TÜMAD Madencilik Çanakkale’nin Lapseki İlçesi Şahinli köyündeki maden faaliyetleriyle ilgili olarak ÇED tanıtım dosyasına istinaden Halkın Katılım Toplantısını gerçekleştirdi. Oldukça geniş katılımla gerçekleştirilen toplantıda aldığım notları sırayla paylaşmak isterim.  Bugüne kadar çok sayıda ÇED toplantısına katıldım ilk defa “madene hayır” diyen bütün sivil toplum kuruşlarının ve kişilerin salona alındığına şahit oldum. Açıkçası olması gerekende bu ama maalesef her zaman böyle olmuyor/olamıyor. Çevre dernekleri salonun dört bir yanında pankartlarını açtılar, sloganlarını attılar ve dernek sözcüleri söylemek istediği ne varsa söyledi ve sorularını sordular. Fakat ne atılan sloganların ne de söylenenlerin hiçbir etkisi olmadığını söylemek zorundayım. Neden mi? Örneğin İda dayanışma derneği başkanı Ekrem Akgül elini beline attı, parmağını sallayarak tıpkı siyasi parti başkanlarının tarzı ve üslubuyla verdi veriştirdi. Maden şirketinin bütün faaliyetlerini baştan aşağı eleştirdi, her şeyi yanlış yaptıklarını, maden faaliyetleri sonrası bölgenin havaya, suya muhtaç olacağını bölgenin adeta kıyameti yaşayacağını söyledi.  Bu tarzın ve bu üslubun orada yaşayan vatandaşları herhangi bir şeye ikna etmesi mümkün değil. Çünkü bölgede faaliyet gösteren maden şirketi 5 yılı aşkın süredir işletme yapıyor. Akgün’ün iddia ettiği gibi kimseye havaya, suya muhtaç olmadı, kıyamet de kopmadı. Öyle ki Akgül’ün bu sözleri sonrası köyde tarım ve hayvancılıkla ilgilenen bir vatandaş söz aldı ve şunları söyledi; “Benim hemen maden şirketinin yanında tarlam var yıllardır ekip biçiyorum aynı zamanda hayvancılık da yapıyorum bugüne kadar maden faaliyetlerinden kaynaklanan bir sorun yaşamadım, yaşayacağımı da düşünmüyorum” dedi. Eee bu sözler sonrası çevrecilerin bütün propagandası çökmüş oldu!  Madencilik faaliyetlerinin olumsuz etkisi yok mudur elbette ki vardır. Fakat bu etkileri “öleceksiniz…” ölçeğinde büyütür ve propaganda yaparsanız sosyal medyada iki beğeni almanın ötesine geçmeniz mümkün olmaz. Ne o bölgede yaşayanları ne de sokakta bir kişiyi dahi söylediklerinize ikna edemezsiniz. Yine köyde yaşayan bir vatandaş dedi ki, “Siz buraya sadece toplantı olduğu zaman geliyorsunuz, slogan atıp gidiyorsunuz, ne zaman köyün kahvesinde oturup da bize bir şeyler anlattınız!” Peki bu vatandaşın bu söylediklerini nereye koyalım. Şirket yetkilileri de eleştirilere ve soruların hepsine cevap verdi ama altını çizmek istediğim bir bölümü özellikle paylaşmak isterim; “İlgili bölümlerimiz ve bağımsız kuruluşlar tarafından faaliyet gösterdiğimiz bölgede su, toprak ve hava analizleri 3 ayda bir yapılıyor ve kontrol ediliyor. Bugüne kadar maden faaliyetlerinden kaynaklı tek bir sorun yaşanmamıştır. Burada bulunan çevre dernekleri ve katılımcılara kapımız sonuna kadar açık, her zaman tesisimizi ziyaret edebilir, istediğiniz bilgiyi bizden alabilir, bizi sivil bir inisiyatif olarak denetleyebilirsiniz.” Giden olur mu hayır, gidemezler de… Varlığınızı mutlak karşıtlık üzerine kurarsanız “aslında öyle değil” diyenleri dikkate alamazsınız çünkü öyle olmadığını görünce söyleyecek bir şeyiniz kalmaz. Yanlış anlaşılmasın bir taraf olacaksam çevrecilerin tarafında olurum ama bu çevrecilerin değil. Toplantıya katılan çevre dernekleri dahil Çanakkale’deki tüm çevre dernekleri başkanlarının ve yönetim kurulu üyelerinin yaş ortalaması 60… Çevreciliği emeklilikte “canımız sıkılmasın” diye bir etkinlik olarak görenlerin bu işi gerçek manada yapabilmeleri mümkün değil.  Bu tespitlerimi toplantıya katılan Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi, CHP İl Genel Meclisi Üyesi Av. Güneş Pehlivan ile de paylaştım. “Haksız sayılmazsınız biz de kendi aramızda bunları konuşuyoruz” dedi. Güneş Hanımla hemfikir olduğumuz bir diğer konuda ÇED toplantılarının bir prosedürden öteye geçemediğiydi. Bu toplantılar devlet, şirket, halk ve sivil toplum kuruluşlarını karşı karşıya getiriyor sonucunda da “kimsenin kimseyi ikna edemiyor” bu yönetimin değiştirilerek daha işlevsel bir hale getirilmesi gerekiyor.  Son olarak dikkatimi çeken bir kareyi daha paylaşıp bitiriyorum. Çan Çevre Derneği Başkanı Av. Ümran Aydın toplantıda söz alarak; “Maden faaliyetiniz için ihtiyacınız olan suyu nereden bulacaksınız, bölgede yaşayan vatandaşların kullandığı suyu kaynaklarını mı kullanacaksınız?” diye sordu. Şirketin genel müdürü Hasan Yücel alkışlayarak “teşekkür ederim, gerçekten teşekkür ederim. Bize bunları sorun, işletmeyle alakalı akıllarda tereddüt ne varsa sorun biz cevaplayalım” dedi. Ve soruya “Biz daha önce açtığımız 3 kuyudan su ihtiyacımızı karışıyoruz, yine buradan karşılayacağız, işletmenin ekstra bir su kaynağına ihtiyacı yok. Kullandığımız 10 litre suyun 8 litresini yeniden kullanıyoruz, tesisimiz bu anlamda son teknolojiye sahip bir tesis. Biz zaten yeni bir tesis daha inşaa etmeyeceğiz mevcut tesisimizin kapasitesinin %60’ını kullanıyorduk, yeni projemizle birlikte mevcut işletme kapasitemizi artırarak faaliyetlerimizi gerçekleştireceğiz.”
Ekleme Tarihi: 04 Ocak 2022 - Salı

Slogan Çevreciliği ve Madencilikte Çanakkale Örneği

TÜMAD Madencilik Çanakkale’nin Lapseki İlçesi Şahinli köyündeki maden faaliyetleriyle ilgili olarak ÇED tanıtım dosyasına istinaden Halkın Katılım Toplantısını gerçekleştirdi.

Oldukça geniş katılımla gerçekleştirilen toplantıda aldığım notları sırayla paylaşmak isterim. 

Bugüne kadar çok sayıda ÇED toplantısına katıldım ilk defa “madene hayır” diyen bütün sivil toplum kuruşlarının ve kişilerin salona alındığına şahit oldum. Açıkçası olması gerekende bu ama maalesef her zaman böyle olmuyor/olamıyor. Çevre dernekleri salonun dört bir yanında pankartlarını açtılar, sloganlarını attılar ve dernek sözcüleri söylemek istediği ne varsa söyledi ve sorularını sordular.

Fakat ne atılan sloganların ne de söylenenlerin hiçbir etkisi olmadığını söylemek zorundayım. Neden mi? Örneğin İda dayanışma derneği başkanı Ekrem Akgül elini beline attı, parmağını sallayarak tıpkı siyasi parti başkanlarının tarzı ve üslubuyla verdi veriştirdi. Maden şirketinin bütün faaliyetlerini baştan aşağı eleştirdi, her şeyi yanlış yaptıklarını, maden faaliyetleri sonrası bölgenin havaya, suya muhtaç olacağını bölgenin adeta kıyameti yaşayacağını söyledi. 

Bu tarzın ve bu üslubun orada yaşayan vatandaşları herhangi bir şeye ikna etmesi mümkün değil. Çünkü bölgede faaliyet gösteren maden şirketi 5 yılı aşkın süredir işletme yapıyor. Akgün’ün iddia ettiği gibi kimseye havaya, suya muhtaç olmadı, kıyamet de kopmadı. Öyle ki Akgül’ün bu sözleri sonrası köyde tarım ve hayvancılıkla ilgilenen bir vatandaş söz aldı ve şunları söyledi; “Benim hemen maden şirketinin yanında tarlam var yıllardır ekip biçiyorum aynı zamanda hayvancılık da yapıyorum bugüne kadar maden faaliyetlerinden kaynaklanan bir sorun yaşamadım, yaşayacağımı da düşünmüyorum” dedi. Eee bu sözler sonrası çevrecilerin bütün propagandası çökmüş oldu! 

Madencilik faaliyetlerinin olumsuz etkisi yok mudur elbette ki vardır. Fakat bu etkileri “öleceksiniz…” ölçeğinde büyütür ve propaganda yaparsanız sosyal medyada iki beğeni almanın ötesine geçmeniz mümkün olmaz. Ne o bölgede yaşayanları ne de sokakta bir kişiyi dahi söylediklerinize ikna edemezsiniz. Yine köyde yaşayan bir vatandaş dedi ki, “Siz buraya sadece toplantı olduğu zaman geliyorsunuz, slogan atıp gidiyorsunuz, ne zaman köyün kahvesinde oturup da bize bir şeyler anlattınız!” Peki bu vatandaşın bu söylediklerini nereye koyalım.

Şirket yetkilileri de eleştirilere ve soruların hepsine cevap verdi ama altını çizmek istediğim bir bölümü özellikle paylaşmak isterim; “İlgili bölümlerimiz ve bağımsız kuruluşlar tarafından faaliyet gösterdiğimiz bölgede su, toprak ve hava analizleri 3 ayda bir yapılıyor ve kontrol ediliyor. Bugüne kadar maden faaliyetlerinden kaynaklı tek bir sorun yaşanmamıştır. Burada bulunan çevre dernekleri ve katılımcılara kapımız sonuna kadar açık, her zaman tesisimizi ziyaret edebilir, istediğiniz bilgiyi bizden alabilir, bizi sivil bir inisiyatif olarak denetleyebilirsiniz.”

Giden olur mu hayır, gidemezler de… Varlığınızı mutlak karşıtlık üzerine kurarsanız “aslında öyle değil” diyenleri dikkate alamazsınız çünkü öyle olmadığını görünce söyleyecek bir şeyiniz kalmaz. Yanlış anlaşılmasın bir taraf olacaksam çevrecilerin tarafında olurum ama bu çevrecilerin değil. Toplantıya katılan çevre dernekleri dahil Çanakkale’deki tüm çevre dernekleri başkanlarının ve yönetim kurulu üyelerinin yaş ortalaması 60… Çevreciliği emeklilikte “canımız sıkılmasın” diye bir etkinlik olarak görenlerin bu işi gerçek manada yapabilmeleri mümkün değil. 

Bu tespitlerimi toplantıya katılan Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi, CHP İl Genel Meclisi Üyesi Av. Güneş Pehlivan ile de paylaştım. “Haksız sayılmazsınız biz de kendi aramızda bunları konuşuyoruz” dedi. Güneş Hanımla hemfikir olduğumuz bir diğer konuda ÇED toplantılarının bir prosedürden öteye geçemediğiydi. Bu toplantılar devlet, şirket, halk ve sivil toplum kuruluşlarını karşı karşıya getiriyor sonucunda da “kimsenin kimseyi ikna edemiyor” bu yönetimin değiştirilerek daha işlevsel bir hale getirilmesi gerekiyor. 

Son olarak dikkatimi çeken bir kareyi daha paylaşıp bitiriyorum. Çan Çevre Derneği Başkanı Av. Ümran Aydın toplantıda söz alarak; “Maden faaliyetiniz için ihtiyacınız olan suyu nereden bulacaksınız, bölgede yaşayan vatandaşların kullandığı suyu kaynaklarını mı kullanacaksınız?” diye sordu. Şirketin genel müdürü Hasan Yücel alkışlayarak “teşekkür ederim, gerçekten teşekkür ederim. Bize bunları sorun, işletmeyle alakalı akıllarda tereddüt ne varsa sorun biz cevaplayalım” dedi. Ve soruya “Biz daha önce açtığımız 3 kuyudan su ihtiyacımızı karışıyoruz, yine buradan karşılayacağız, işletmenin ekstra bir su kaynağına ihtiyacı yok. Kullandığımız 10 litre suyun 8 litresini yeniden kullanıyoruz, tesisimiz bu anlamda son teknolojiye sahip bir tesis. Biz zaten yeni bir tesis daha inşaa etmeyeceğiz mevcut tesisimizin kapasitesinin %60’ını kullanıyorduk, yeni projemizle birlikte mevcut işletme kapasitemizi artırarak faaliyetlerimizi gerçekleştireceğiz.

Yazıya ifade bırak !