Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Sayın Valimizden, Müftümüzden Özel Ricamızdır

Üstada “Nasıl gidiyor Ramazan, Oruç?” diye sorunca şöyle cevap verdi; “Zaman ellerimizden kayıp gidiyor, Ramazan-ı Şerîf’in üçte birini geride bıraktık bile. Geri kalanı da uçup gitmeden, buraya kadarının bir muhasebesini yapmak gerek. Ne oldu? Bir şey oldu mu? Hayatımızın gidişatında bir duraksama, rutinimizi kıran bir farklılık, bir harikuladelik yaşandı mı? Niyet edip ilk oruç gününe adımımızı attığımız andan şu aldığımız son nefese kadar geçen zamanda hayra yorulacak bir kazanç birikti mi kulluk kesemizde? Her günü bir öncekinden fazla kılacak bir gönül kârımız var mı? Canımıza can, hayatımıza hayat katıldı mı? Karanlık köşelerimizin hiç değilse biri, birkaçı aydınlandı mı az çok? Yakamızı bir parça olsun kurtarabildik mi körlemesine peşine takılıp gittiklerimizden? Önümüzü görecek kadar olsun bir görüş mesafesi kazanabildik mi? İnsanlığımızdaki azalma, kalplerimizdeki soğukluk, duygularımızdaki kireçlenme, düşüncelerimizdeki uyuşma, hayatlarımızdaki çözülme bir parça da olsa giderildi mi? Zaman değil, en bereketli zaman ellerimizden kayıp giden. Geriye hiç değilse ufak tefek bir şeyler kalıyor mu?” Söyledikleri karşısında susup kaldım ne desem eksik ne desem yetersiz kalacaktı sadece bir ahhh çektim. Ramazan sağcısı, solcusu tüm kurumlar tarafından maalesef bir eğlence ayı haline getirilmiş durumda saçma sapan televizyon programları, musiki dinletiler, türlü türlü etkinlikler, gösteriler bunları görünce ramazan eğlencesi olmaz diyorum. Ramazan, insanın kendi içine dönmesini gerektirir, sessizlik, yalnızlık gerektirir. Vur patlasın, çal oynasın, bangır bangır çalan müziklerle geçirilecek bir zaman değil, itikaf zamanıdır Ramazan. Ramazan’nın bizi içimize döndürmesi gerek. Yeni Ramazan kültürü bize dışarıya ve eğlenceye çağırıyor. Oruç tutmak sadece aç kalmak değil. Kaldı ki, görkemli iftar sofraları ile Ramazan’dan çoğumuz kilo alıp çıkıyoruz... Dünyevileşmekten kurtulamıyoruz... Karnavallar nasıl doğdu biliyor musunuz, o faşingler... Şeytan kovma günleri ile başladı bu işler... Büyücüleri arabalara bağlayıp taşlarken; şeytan, korteji ele geçirdi zamanla, bir cinsellik gösterisine döndü iş. Ramazan “eğlenceleri” de bizi bir yerlere götürüyor sessiz ve derinden. Hem de birileri dini anlamda vicdani tatmine kavuşuyor. Artık güllaç yemek bile dindarlık olarak algılanmaya başladı... Maalesef durum bu şekilde ama eğer Ramazan’a özel bir program yapılacak ise buyurun size program. Her ramazan özellikle dile getirdiğim bir konu var Sayın Valimizden, Müftümüzden özel ricamdır bu konuda bir adım atsınlar. “Evlatlarımızla camide buluşuluyoruz” diye Cuma-cumartesi günleri tüm ilçelerde teravih programları yapalım. Bu programlarda aileler çocuklarını alsınlar belirlediğimiz pilot camimize gelsinler. Bu camimizde anneler ve kızları kadınlara ayrılan bölümde, babalar ve oğulları da erkeklere ayrılan yerde özel bir program eşliğinde teravih namazlarını kılsınlar. Namaz ikiye bölünsün ve arada bu yavrularımıza meyve, vs gibi türlü ikramlar yapılsın. Teravih sonrasından onların dikkati çekecek bir iki konuda sohbet edilsin ve namaz çıkışı sembolik bir hediye verilsin. Evlatlarımızı camiyle böyle hoş programlarda buluşturmak güzel olmaz mı? Belki de bir çocuğumuz ilk defa bu vesileyle cami kapısından içeri girmiş olacak. Geçtiğimiz yıl 30 gün boyunca İskele Meydanına İftar verilmesine vesile olan Sayın Valimiz bu iyi niyetli talebimizi umuyorum ki dikkate alacaktır. Bundan 104 yıl önce lise çağındaki Mehmetlerin gelip canlarını verdiği bu topraklarda yapılacak böylesi etkinlikler emin olun çok kıymetli olacaktır. Böyle bir etkinliği gelin bu sefer yapalım…   Böylesi bir etkinliğin bugüne kadar yapılamamış olması da kendini sağcı, dindar, muhafazakâr diye tanımlayan parti, sivil toplum kuruluşu vakıfların ayıbıdır! 
Ekleme Tarihi: 17 Mayıs 2019 - Cuma

Sayın Valimizden, Müftümüzden Özel Ricamızdır

Üstada “Nasıl gidiyor Ramazan, Oruç?” diye sorunca şöyle cevap verdi; “Zaman ellerimizden kayıp gidiyor, Ramazan-ı Şerîf’in üçte birini geride bıraktık bile. Geri kalanı da uçup gitmeden, buraya kadarının bir muhasebesini yapmak gerek. Ne oldu? Bir şey oldu mu? Hayatımızın gidişatında bir duraksama, rutinimizi kıran bir farklılık, bir harikuladelik yaşandı mı? Niyet edip ilk oruç gününe adımımızı attığımız andan şu aldığımız son nefese kadar geçen zamanda hayra yorulacak bir kazanç birikti mi kulluk kesemizde? Her günü bir öncekinden fazla kılacak bir gönül kârımız var mı? Canımıza can, hayatımıza hayat katıldı mı? Karanlık köşelerimizin hiç değilse biri, birkaçı aydınlandı mı az çok? Yakamızı bir parça olsun kurtarabildik mi körlemesine peşine takılıp gittiklerimizden? Önümüzü görecek kadar olsun bir görüş mesafesi kazanabildik mi? İnsanlığımızdaki azalma, kalplerimizdeki soğukluk, duygularımızdaki kireçlenme, düşüncelerimizdeki uyuşma, hayatlarımızdaki çözülme bir parça da olsa giderildi mi? Zaman değil, en bereketli zaman ellerimizden kayıp giden. Geriye hiç değilse ufak tefek bir şeyler kalıyor mu?”

Söyledikleri karşısında susup kaldım ne desem eksik ne desem yetersiz kalacaktı sadece bir ahhh çektim. Ramazan sağcısı, solcusu tüm kurumlar tarafından maalesef bir eğlence ayı haline getirilmiş durumda saçma sapan televizyon programları, musiki dinletiler, türlü türlü etkinlikler, gösteriler bunları görünce ramazan eğlencesi olmaz diyorum. Ramazan, insanın kendi içine dönmesini gerektirir, sessizlik, yalnızlık gerektirir. Vur patlasın, çal oynasın, bangır bangır çalan müziklerle geçirilecek bir zaman değil, itikaf zamanıdır Ramazan. Ramazan’nın bizi içimize döndürmesi gerek. Yeni Ramazan kültürü bize dışarıya ve eğlenceye çağırıyor. Oruç tutmak sadece aç kalmak değil. Kaldı ki, görkemli iftar sofraları ile Ramazan’dan çoğumuz kilo alıp çıkıyoruz... Dünyevileşmekten kurtulamıyoruz...

Karnavallar nasıl doğdu biliyor musunuz, o faşingler... Şeytan kovma günleri ile başladı bu işler... Büyücüleri arabalara bağlayıp taşlarken; şeytan, korteji ele geçirdi zamanla, bir cinsellik gösterisine döndü iş. Ramazan “eğlenceleri” de bizi bir yerlere götürüyor sessiz ve derinden. Hem de birileri dini anlamda vicdani tatmine kavuşuyor. Artık güllaç yemek bile dindarlık olarak algılanmaya başladı...

Maalesef durum bu şekilde ama eğer Ramazan’a özel bir program yapılacak ise buyurun size program. Her ramazan özellikle dile getirdiğim bir konu var Sayın Valimizden, Müftümüzden özel ricamdır bu konuda bir adım atsınlar. “Evlatlarımızla camide buluşuluyoruz” diye Cuma-cumartesi günleri tüm ilçelerde teravih programları yapalım. Bu programlarda aileler çocuklarını alsınlar belirlediğimiz pilot camimize gelsinler. Bu camimizde anneler ve kızları kadınlara ayrılan bölümde, babalar ve oğulları da erkeklere ayrılan yerde özel bir program eşliğinde teravih namazlarını kılsınlar. Namaz ikiye bölünsün ve arada bu yavrularımıza meyve, vs gibi türlü ikramlar yapılsın. Teravih sonrasından onların dikkati çekecek bir iki konuda sohbet edilsin ve namaz çıkışı sembolik bir hediye verilsin. Evlatlarımızı camiyle böyle hoş programlarda buluşturmak güzel olmaz mı? Belki de bir çocuğumuz ilk defa bu vesileyle cami kapısından içeri girmiş olacak. Geçtiğimiz yıl 30 gün boyunca İskele Meydanına İftar verilmesine vesile olan Sayın Valimiz bu iyi niyetli talebimizi umuyorum ki dikkate alacaktır. Bundan 104 yıl önce lise çağındaki Mehmetlerin gelip canlarını verdiği bu topraklarda yapılacak böylesi etkinlikler emin olun çok kıymetli olacaktır. Böyle bir etkinliği gelin bu sefer yapalım…  

Böylesi bir etkinliğin bugüne kadar yapılamamış olması da kendini sağcı, dindar, muhafazakâr diye tanımlayan parti, sivil toplum kuruluşu vakıfların ayıbıdır! 

Yazıya ifade bırak !