Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

İki Yüzlülüğün Değişmeyen Hikayesi

Amerika’nın ülkemizin Savunma Sanayisini hedef alan CAATSA yaptırımları, Avrupa Birliğinin Mart ayında gündeme alacağı yaptırımlara baktığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen her fırsatta dile getirdiği “Batı’nın İki Yüzlülüğünü” görüyoruz. Gelin bu hiç değişmeyen iki yüzlülük hikayesini aradan tam 10 yıl geçen Arap Baharı meselesine bakarak bir kez daha görelim. Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi zor koşulların yarattığı hayal kırıklığıyla Aralık 2010 tarihinde kendini yaktı. Bu kareler hızla sosyal medyada yayıldı. Keyfi yönetimlere ve baskıya karşı bir anda başlayan protestolar Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'da bir dizi ayaklanmaya yol açtı. Aradan geçen zamanda bu ülkelerin durumu ne oldu? Bugünden baktığımızda 2010 ayaklanmalarının acı bilançosu ortada. Çünkü büyük sorunlarına rağmen demokrasiye giden yolu bulan tek ülke Tunus oldu. Suriye, Libya ve Yemen gibi diğer bazı ülkelerde ya iç savaş çıktı ya da Mısır ve Bahreyn örneklerindeki gibi yeniden otoriter rejimler kuruldu. Çoğu durumda İslam’ın adını kullanan Radikaller ve Selefi güçler başarılı oldu ve demokrasi hayallerini yok ettiler.  Öyle ki Suriye'deki kanlı savaş halen daha bitmedi ve savaşı, Ortadoğu’nun en eli kanlı canisi diktatör Esad kazandı!Arap monarşilerinin hiçbiri yıkılmadı. Avrupa ülkeleri ise kendi güvenlikleri için oluşan ve oluşacak göç dalgalarının önünü kesmek için darbecilerin önlerine kırmızı halı serdi! Öyle ki Emmanuel Macron Paris'te Kahire kasabı darbeci Sisi'ye Fransa'nın en önemli nişanını taktı. Bunun dışında hemen her fırsatta demokrasi ve insan haklarından bahseden Almanya başta olmak üzere AB ülkeleri diktatörlerin iş başında olduğu bu ülkelere hiçbir yaptırım kararı almadı!Üstelik Avrupalı şirketleri bu ülkelerde yatırım yapmaya teşvik edecek büyük bir programları başlattılar. Arap Baharını tetikleyen, süreç başladığında “değişimden” yana olan batı, kendi yaşam tarzlarının Arap halklarının rüyalarını süslemediğini göremedi. İstatistiki araştırmalar Arapların sadece yüzde 5 ila 10'unun Batılı yaşam tarzını benimsediğini, yani büyük bir çoğunluğun bunu reddettiğini gösteriyor. Kültürleri, alışkanlıkları, gelenekleri ve görenekleri, hatta siyaseti düşünme ve uygulama biçimleri Batı dünyasındakinden çok farklı. Batılı ülkeler neden bu halkların istemediği toplumsal modelleri dayattılar? Yaşattıkları onca felaket sonrası bir kez olsun özeleştiri yapmadılar. Batı topluluğu her zaman olduğu gibi fiili durumu, yani eskiden beri bilinegelen şerrin yanında yer aldı!Ama siyasi değişimler oradaki halka yakışır koşullar sağlayamadığı sürece Ortadoğu bir barut fıçısı olarak kalmaya devam edecek. Avrupa ise, bölgeye coğrafi yakınlığı dikkate alındığında, her zaman tehdit altında olacak! Türkiye bugüne kadar bu tehditlerin önüne önemli ölçüde önüne geçti. Son dönemdeki; “Kendimizi başka yerde değil Avrupa'da görüyoruz. Geleceğimizi AB ile kurmayı tasavvur ediyoruz” söylemlerine rağmen AB’nin olası yaptırım kararı alması hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının da bir göstergesi olacak…
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2020 - Perşembe

İki Yüzlülüğün Değişmeyen Hikayesi

Amerika’nın ülkemizin Savunma Sanayisini hedef alan CAATSA yaptırımları, Avrupa Birliğinin Mart ayında gündeme alacağı yaptırımlara baktığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen her fırsatta dile getirdiği “Batı’nın İki Yüzlülüğünü” görüyoruz. Gelin bu hiç değişmeyen iki yüzlülük hikayesini aradan tam 10 yıl geçen Arap Baharı meselesine bakarak bir kez daha görelim.

Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi zor koşulların yarattığı hayal kırıklığıyla Aralık 2010 tarihinde kendini yaktı. Bu kareler hızla sosyal medyada yayıldı. Keyfi yönetimlere ve baskıya karşı bir anda başlayan protestolar Kuzey Afrika'da ve Ortadoğu'da bir dizi ayaklanmaya yol açtı.

Aradan geçen zamanda bu ülkelerin durumu ne oldu?

Bugünden baktığımızda 2010 ayaklanmalarının acı bilançosu ortada. Çünkü büyük sorunlarına rağmen demokrasiye giden yolu bulan tek ülke Tunus oldu. Suriye, Libya ve Yemen gibi diğer bazı ülkelerde ya iç savaş çıktı ya da Mısır ve Bahreyn örneklerindeki gibi yeniden otoriter rejimler kuruldu. Çoğu durumda İslam’ın adını kullanan Radikaller ve Selefi güçler başarılı oldu ve demokrasi hayallerini yok ettiler. 

Öyle ki Suriye'deki kanlı savaş halen daha bitmedi ve savaşı, Ortadoğu’nun en eli kanlı canisi diktatör Esad kazandı!Arap monarşilerinin hiçbiri yıkılmadı. Avrupa ülkeleri ise kendi güvenlikleri için oluşan ve oluşacak göç dalgalarının önünü kesmek için darbecilerin önlerine kırmızı halı serdi! Öyle ki Emmanuel Macron Paris'te Kahire kasabı darbeci Sisi'ye Fransa'nın en önemli nişanını taktı. Bunun dışında hemen her fırsatta demokrasi ve insan haklarından bahseden Almanya başta olmak üzere AB ülkeleri diktatörlerin iş başında olduğu bu ülkelere hiçbir yaptırım kararı almadı!Üstelik Avrupalı şirketleri bu ülkelerde yatırım yapmaya teşvik edecek büyük bir programları başlattılar.

Arap Baharını tetikleyen, süreç başladığında “değişimden” yana olan batı, kendi yaşam tarzlarının Arap halklarının rüyalarını süslemediğini göremedi. İstatistiki araştırmalar Arapların sadece yüzde 5 ila 10'unun Batılı yaşam tarzını benimsediğini, yani büyük bir çoğunluğun bunu reddettiğini gösteriyor. Kültürleri, alışkanlıkları, gelenekleri ve görenekleri, hatta siyaseti düşünme ve uygulama biçimleri Batı dünyasındakinden çok farklı. Batılı ülkeler neden bu halkların istemediği toplumsal modelleri dayattılar? Yaşattıkları onca felaket sonrası bir kez olsun özeleştiri yapmadılar. Batı topluluğu her zaman olduğu gibi fiili durumu, yani eskiden beri bilinegelen şerrin yanında yer aldı!Ama siyasi değişimler oradaki halka yakışır koşullar sağlayamadığı sürece Ortadoğu bir barut fıçısı olarak kalmaya devam edecek. Avrupa ise, bölgeye coğrafi yakınlığı dikkate alındığında, her zaman tehdit altında olacak! Türkiye bugüne kadar bu tehditlerin önüne önemli ölçüde önüne geçti. Son dönemdeki; “Kendimizi başka yerde değil Avrupa'da görüyoruz. Geleceğimizi AB ile kurmayı tasavvur ediyoruz” söylemlerine rağmen AB’nin olası yaptırım kararı alması hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının da bir göstergesi olacak…

Yazıya ifade bırak !