Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Çanakkale’nin En Büyük Sorunu!

Geçtiğimiz gün karşılaştığım tablo beni çok derinden yaraladı. Yaşları 7 ile 12 arasında değişen 6 çocuk okulların açık olduğu ve eğitimin devam ettiği bir saatte “başları boş” şekilde sokakta geziyorlar, “eğleniyorlardı.” Sordum; siz okula gitmiyor musunuz? Birisi dedi ki; gitmiyorum işte, bir diğeri biraz gittim artık gitmiyorum ve diğerleri de bunlara benzer cevaplar... Beni en derinden yaralayanı ise içlerinden en küçük olanın verdiği cevaptı, babam öldü, annem hapiste, bize teyzem bakıyor o yüzden de ben okula gitmiyorum. İçim parçalandı, nutkum tutuldu, gözlerim yaşardı. Altı çocuktan sadece ikisi öyle böyle okuma yazma biliyor ve sokaklarda is, pas içindeki kıyafetleriyle öylesine savruluyorlar. Sordum sizin gibi başkaları da var mı diye mahallede, evet var hem de çok dediler. Savrulan bu çocuklar yarının belki de potansiyel suçluları olmaya adaylar, bu durumları onlara birer oyun geliyor. Peki ya bu işle ilgilenmesi gerekenlere, onlara da mı oyun geliyor? Başta Sayın Valimiz olmak üzere tüm ilgililerin bu konuyu araştırmalarını ve bu evlatlarımızın okullara, hayata kazandırılması konusunda ivedi adımlar atması gerekiyor, mevzu çok büyük... Belki de şu anda Çanakkalenin en büyük problemi budur...   Çanakkale Yanı Başında Yaşanan Bu Drama Seyirci Kalma “Midilliye gitmek isteyen 41 kaçağın bulunduğu tekne limandan çıkarken kayalıklara çarptı. Su alan tekne mendirekten 200 metre uzakta suya gömüldü, 7si çocuk 14 kişi öldü.” Bu haberler o kadar “sıradanlaştı ki” artık  okuyup geçiyoruz. Sadece Aylan bebek gibi bir sembol olduğunda bir kaç gün gündemimizde kalıyor o kadar... Oysa hemen yanı başımızda Ayvacık açılarında daha dün 7 Aylan bebek daha boğularak öldü... Evet Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konuda elinden gelenin çok daha fazlasını yaptı, yapıyor, yapacak. Öyle ki sırf bu sorunu kendi mahallelerinde istemeyen Avrupa Devletleri AB Bakanı Beril Dedeoğluna, ‘Türkiye İlerleme Raporu öncesi birlik diplomatlarının kendisine “Suriyeli sığınmacıların Türkiyede kalmasının sağlanması karşılığında daha yumuşak bir rapor” önermiş.” Bakınız aslında yapılan bu teklif bile bu olayın ne kadar farklı boyutları olduğunu gösteriyor. Bu konuyu sayın Cumhurbaşkanımız da sürekli gündeme de tutuyor ve G20nin en önemli başlığı da şüphesiz bu konu olacak. Cumhurbaşkanımız konuyla ilgili olarak geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada şunları söylemişti; Oturdular, konuştular ve dağıldılar. Böyle mi olacak. Yoksa bizim yapmamız gereken nedir? Biz nasıl adımlar atalım ki bu işi çözelim? Daha önce de söylemiştim. Bakıyorsunuz, ’Ben 3 bin tane seçip alabilirim’. Öbürü ’Ben bir 30 bin kadar alabilirim. Ya tamam da sizin hepinizin gayri safi milli hasılası Türkiye’nin fevkinde, üstünde. Türkiye şu anda 2,5 milyon almış. Bunların her türlü ihtiyacını karşılıyoruz. Bunların bir kısmı konteyner kentlerde, bir kısmı çadır kentlerde şu anda ülkemizde barınıyor. Bütün bu olanlar karşısında ben Türkiye’nin bir evladı olarak, bakın cumhurbaşkanı olarak söylemiyorum. Bir evladı olarak dertliyim ama halkımın da bu konuda çok dertli olduğunu biliyorum. Çünkü bizim genlerimizde bu var, yapımızda bu var. Diğerlerini de bu işe el atmaya davet ediyorum."   Peki bu konuda sadece devletin değil de herkesin bir şey söylemesi gerekmiyor mu?  Çanakkalenin her konuda bir şey söyleyen STKları bu drama dikkat çekmek için ne demişler, hangi eylemde bulunmuşlar? Hemen her konuda politize olup, pankart bastırıp “politika” yapan Kent Konseyi bu dramın yaşandığı bölgede bir farkındalık yaratamaz mı? Çanakkale Belediyemiz burada o dramı yaşayan çocukları kısa sürede olsa rehabilite edecek etkinlikler yapamaz mı? Denizden çıkan o ıslak bedenlerin giyecek kıyafete ve gözlerinin içine bakıp seni anlıyorum diyen yüzlere ihtiyacı var. Çanakkale yanı başında yaşanan bu drama seyirci kalma...
Ekleme Tarihi: 14 Kasım 2015 - Cumartesi

Çanakkale’nin En Büyük Sorunu!

Geçtiğimiz gün karşılaştığım tablo beni çok derinden yaraladı. Yaşları 7 ile 12 arasında değişen 6 çocuk okulların açık olduğu ve eğitimin devam ettiği bir saatte “başları boş” şekilde sokakta geziyorlar, “eğleniyorlardı.” Sordum; siz okula gitmiyor musunuz? Birisi dedi ki; gitmiyorum işte, bir diğeri biraz gittim artık gitmiyorum ve diğerleri de bunlara benzer cevaplar... Beni en derinden yaralayanı ise içlerinden en küçük olanın verdiği cevaptı, babam öldü, annem hapiste, bize teyzem bakıyor o yüzden de ben okula gitmiyorum. İçim parçalandı, nutkum tutuldu, gözlerim yaşardı. Altı çocuktan sadece ikisi öyle böyle okuma yazma biliyor ve sokaklarda is, pas içindeki kıyafetleriyle öylesine savruluyorlar. Sordum sizin gibi başkaları da var mı diye mahallede, evet var hem de çok dediler. Savrulan bu çocuklar yarının belki de potansiyel suçluları olmaya adaylar, bu durumları onlara birer oyun geliyor. Peki ya bu işle ilgilenmesi gerekenlere, onlara da mı oyun geliyor? Başta Sayın Valimiz olmak üzere tüm ilgililerin bu konuyu araştırmalarını ve bu evlatlarımızın okullara, hayata kazandırılması konusunda ivedi adımlar atması gerekiyor, mevzu çok büyük... Belki de şu anda Çanakkalenin en büyük problemi budur...

 

Çanakkale Yanı Başında Yaşanan Bu Drama Seyirci Kalma

“Midilliye gitmek isteyen 41 kaçağın bulunduğu tekne limandan çıkarken kayalıklara çarptı. Su alan tekne mendirekten 200 metre uzakta suya gömüldü, 7si çocuk 14 kişi öldü.”

Bu haberler o kadar “sıradanlaştı ki” artık  okuyup geçiyoruz. Sadece Aylan bebek gibi bir sembol olduğunda bir kaç gün gündemimizde kalıyor o kadar... Oysa hemen yanı başımızda Ayvacık açılarında daha dün 7 Aylan bebek daha boğularak öldü...

Evet Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konuda elinden gelenin çok daha fazlasını yaptı, yapıyor, yapacak. Öyle ki sırf bu sorunu kendi mahallelerinde istemeyen Avrupa Devletleri AB Bakanı Beril Dedeoğluna, ‘Türkiye İlerleme Raporu öncesi birlik diplomatlarının kendisine “Suriyeli sığınmacıların Türkiyede kalmasının sağlanması karşılığında daha yumuşak bir rapor” önermiş.” Bakınız aslında yapılan bu teklif bile bu olayın ne kadar farklı boyutları olduğunu gösteriyor. Bu konuyu sayın Cumhurbaşkanımız da sürekli gündeme de tutuyor ve G20nin en önemli başlığı da şüphesiz bu konu olacak. Cumhurbaşkanımız konuyla ilgili olarak geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada şunları söylemişti; Oturdular, konuştular ve dağıldılar. Böyle mi olacak. Yoksa bizim yapmamız gereken nedir? Biz nasıl adımlar atalım ki bu işi çözelim? Daha önce de söylemiştim. Bakıyorsunuz, ’Ben 3 bin tane seçip alabilirim’. Öbürü ’Ben bir 30 bin kadar alabilirim. Ya tamam da sizin hepinizin gayri safi milli hasılası Türkiye’nin fevkinde, üstünde. Türkiye şu anda 2,5 milyon almış. Bunların her türlü ihtiyacını karşılıyoruz. Bunların bir kısmı konteyner kentlerde, bir kısmı çadır kentlerde şu anda ülkemizde barınıyor. Bütün bu olanlar karşısında ben Türkiye’nin bir evladı olarak, bakın cumhurbaşkanı olarak söylemiyorum. Bir evladı olarak dertliyim ama halkımın da bu konuda çok dertli olduğunu biliyorum. Çünkü bizim genlerimizde bu var, yapımızda bu var. Diğerlerini de bu işe el atmaya davet ediyorum."  

Peki bu konuda sadece devletin değil de herkesin bir şey söylemesi gerekmiyor mu?  Çanakkalenin her konuda bir şey söyleyen STKları bu drama dikkat çekmek için ne demişler, hangi eylemde bulunmuşlar? Hemen her konuda politize olup, pankart bastırıp “politika” yapan Kent Konseyi bu dramın yaşandığı bölgede bir farkındalık yaratamaz mı? Çanakkale Belediyemiz burada o dramı yaşayan çocukları kısa sürede olsa rehabilite edecek etkinlikler yapamaz mı?

Denizden çıkan o ıslak bedenlerin giyecek kıyafete ve gözlerinin içine bakıp seni anlıyorum diyen yüzlere ihtiyacı var. Çanakkale yanı başında yaşanan bu drama seyirci kalma...

Yazıya ifade bırak !