Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Bize Ne Üniversiteden Diyebilir Miyiz?

“Bir toplumda nüfus çok önemlidir. Ancak eğitilmemiş niteliksiz ve sağlıksız bir nüfus sadece yüktür, çünkü tüketicidir. İyi eğitilmiş nüfus kalkınmayı hızlandırıcı ve üretici bir lokomotif vazifesini görmektedir. Bu nedenle üniversiteler ülke ve bölge kalkınmasında söz sahibi olan üst düzey eğitim veren kurumlardır. Üniversite, toplum içerisinde insanların bilgilerini artıran ve bu insanları daha nitelikli hale getiren vazgeçilmez bir unsur olduğu kadar, iktisadi kalkınmanın bir sonucu olarak da artan mal ve hizmet üretimine olan talebi arttırarak bireylerin yaşam düzeyini yükselten bir kurumdur. Bugün bilgi toplumunun temelini oluşturan eğitim, kalkınma için bir güç ve değer kaynağıdır. İçinde bulunduğumuz bilgi ve teknoloji çağında doğal olarak bir toplumun insanlarının sahip olduğu eğitimin niteliği, o ülkenin gelişmişlik düzeyini belirleyen bir ölçüttür.”  Bu bağlamda otuzbeş bini aşkın öğrencisi bulunan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi şehrimizin en önemli kurumlarının başında gelir.  Üniversite geçtiğimiz dönemlerde maalesef çok badireler atlattı şükür yaşanan o tatsız günler geride kaldı. 2019 yılı Nisan ayında Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat üniversitemize rektör olarak atandı. Çanakkale kendisini tanımıyordu ama adının önündeki “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı” sıfatı beklentiyi bir hayli yükseltmişti.  Rektör hoca göreve başladıktan kısa bir süre sonra bu beklentiyi boşa çıkarmadı. “Ekip çalışmasında bunların her biri gereklidir. Hiçbir ayrım yapmayacağız. Liyakat bizim için çok önemli bir nokta. Bizim önemli ilkelerimiz liyakat ve adalettir. Emaneti ehline vereceğiz” dedi ve dediğini de yaptı. Hem idari hem de akademik kadrolar hakkettikleri ne varsa aldılar.  Hoca üniversite içindeki kavgalar, çekişmeler büyük ölçüde çözdü ve üniversiteyi “gri alana” çekti. Bu gri alan belki de gerekliydi çünkü önceki dönemlerde yaşananlar ÇOMÜ markasına çok zarar vermişti. Burada noktayı koyalım ve devam edelim.  Rektör hoca göreve atandığı dönemde Youtube’den “Kamu Yöneticiliğinde Etik, Öğretmenlik Mesleğinde Değerler ve Etik” başlıklı birkaç videosunu izlemiş ve çok etkilenmiştim. Hocanın bu vizyonunu kamu kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla paylaşılması durumunda çok güzel işlerin ortaya çıkacağını hayal etmiştim. Maalesef hayal ettiğimiz gibi olmadı. Üniversite içinde kurulan sağlam köprüler ne diğer kurumlarla ne sivil toplum kuruluşlarıyla ne de diğer aktörlerle kurulamadı. Bu ilişkilerin kurulamamış olmasında en büyük sorumluluğun rektör hocanın ekibi ve beslendiği kaynaklarda olduğunu itiraf etmemiz gerekiyor.  Geçtiğimiz hafta kamuoyuna da yansıyan haberler de bunun adeta ispatı gibiydi. Rektör hoca üniversite genel sekreterini ve rektör yardımcılarını görevden almış ve yerine yeni isimleri atamıştı. “Bu kimseyi ilgilendirmez!” evet ama öyle değil… Bir sistem var bazı dengeler var. Tam da bu yüzden Cumhur İttifakı Ortağı MHP İl Başkanı Ali Tuğrul Yıldırım’ın “Üniversitemize Yazık Olacak” başlığıyla yaptığı açıklama önemliydi. Yıldırım’ın kullandığı sert üslubu eleştirebiliriz fakat söylediklerini yabana atamayız. “MHP yalnızca MHP’den ibaret değildir!” demem sanırım “yabana atamayız” kısmının açıklaması olabilir.  Üniversitemizin bu şekilde kamuoyunda yer almasını elbette ki istemeyiz, “bize ne üniversiteden” deme lüksümüz yoktur. Üniversiteden ve rektör hocanın ilminden faydalanmak için herkes elinden geleni yapmalı. Hiçbir şey için geç değil. İlgililer kurumsal ilişkileri yeniden inşa edilebilir. Fakat bu ilişkiler rektör hocanın mevcut ekibi ve beslendiği kaynaklarla kurulabilir mi? Açıkçası bundan şüpheliyim… 
Ekleme Tarihi: 08 Aralık 2021 - Çarşamba

Bize Ne Üniversiteden Diyebilir Miyiz?

“Bir toplumda nüfus çok önemlidir. Ancak eğitilmemiş niteliksiz ve sağlıksız bir nüfus sadece yüktür, çünkü tüketicidir. İyi eğitilmiş nüfus kalkınmayı hızlandırıcı ve üretici bir lokomotif vazifesini görmektedir. Bu nedenle üniversiteler ülke ve bölge kalkınmasında söz sahibi olan üst düzey eğitim veren kurumlardır. Üniversite, toplum içerisinde insanların bilgilerini artıran ve bu insanları daha nitelikli hale getiren vazgeçilmez bir unsur olduğu kadar, iktisadi kalkınmanın bir sonucu olarak da artan mal ve hizmet üretimine olan talebi arttırarak bireylerin yaşam düzeyini yükselten bir kurumdur. Bugün bilgi toplumunun temelini oluşturan eğitim, kalkınma için bir güç ve değer kaynağıdır. İçinde bulunduğumuz bilgi ve teknoloji çağında doğal olarak bir toplumun insanlarının sahip olduğu eğitimin niteliği, o ülkenin gelişmişlik düzeyini belirleyen bir ölçüttür.” 

Bu bağlamda otuzbeş bini aşkın öğrencisi bulunan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi şehrimizin en önemli kurumlarının başında gelir. 

Üniversite geçtiğimiz dönemlerde maalesef çok badireler atlattı şükür yaşanan o tatsız günler geride kaldı. 2019 yılı Nisan ayında Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat üniversitemize rektör olarak atandı. Çanakkale kendisini tanımıyordu ama adının önündeki “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı” sıfatı beklentiyi bir hayli yükseltmişti. 

Rektör hoca göreve başladıktan kısa bir süre sonra bu beklentiyi boşa çıkarmadı. “Ekip çalışmasında bunların her biri gereklidir. Hiçbir ayrım yapmayacağız. Liyakat bizim için çok önemli bir nokta. Bizim önemli ilkelerimiz liyakat ve adalettir. Emaneti ehline vereceğiz” dedi ve dediğini de yaptı. Hem idari hem de akademik kadrolar hakkettikleri ne varsa aldılar. 

Hoca üniversite içindeki kavgalar, çekişmeler büyük ölçüde çözdü ve üniversiteyi “gri alana” çekti. Bu gri alan belki de gerekliydi çünkü önceki dönemlerde yaşananlar ÇOMÜ markasına çok zarar vermişti.

Burada noktayı koyalım ve devam edelim. 

Rektör hoca göreve atandığı dönemde Youtube’den “Kamu Yöneticiliğinde Etik, Öğretmenlik Mesleğinde Değerler ve Etik” başlıklı birkaç videosunu izlemiş ve çok etkilenmiştim. Hocanın bu vizyonunu kamu kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla paylaşılması durumunda çok güzel işlerin ortaya çıkacağını hayal etmiştim. Maalesef hayal ettiğimiz gibi olmadı. Üniversite içinde kurulan sağlam köprüler ne diğer kurumlarla ne sivil toplum kuruluşlarıyla ne de diğer aktörlerle kurulamadı. Bu ilişkilerin kurulamamış olmasında en büyük sorumluluğun rektör hocanın ekibi ve beslendiği kaynaklarda olduğunu itiraf etmemiz gerekiyor. 

Geçtiğimiz hafta kamuoyuna da yansıyan haberler de bunun adeta ispatı gibiydi. Rektör hoca üniversite genel sekreterini ve rektör yardımcılarını görevden almış ve yerine yeni isimleri atamıştı. “Bu kimseyi ilgilendirmez!” evet ama öyle değil… Bir sistem var bazı dengeler var. Tam da bu yüzden Cumhur İttifakı Ortağı MHP İl Başkanı Ali Tuğrul Yıldırım’ın “Üniversitemize Yazık Olacak” başlığıyla yaptığı açıklama önemliydi. Yıldırım’ın kullandığı sert üslubu eleştirebiliriz fakat söylediklerini yabana atamayız. “MHP yalnızca MHP’den ibaret değildir!” demem sanırım “yabana atamayız” kısmının açıklaması olabilir. 

Üniversitemizin bu şekilde kamuoyunda yer almasını elbette ki istemeyiz, “bize ne üniversiteden” deme lüksümüz yoktur. Üniversiteden ve rektör hocanın ilminden faydalanmak için herkes elinden geleni yapmalı. Hiçbir şey için geç değil. İlgililer kurumsal ilişkileri yeniden inşa edilebilir. Fakat bu ilişkiler rektör hocanın mevcut ekibi ve beslendiği kaynaklarla kurulabilir mi? Açıkçası bundan şüpheliyim… 

Yazıya ifade bırak !