Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Yalnız O Büyüktür, Bir Kulluk Manifestosu

Bugün sizlerle daha önce kalemime bile emanet etmediğim, sadece kalbimde tuttuğum bir notu paylaşmak istiyorum. Bir cuma gecesi, hak dostlarından biriyle yaptığımız samimi bir sohbette aldığım, hâlâ içimde yankılanan o derin notlar… Belki de bir yazıdan öte, bir dua niyetine geçsin. Çünkü bazen kelimeler sadece anlatmaz; iyileştirir, hatırlatır, secdeye davet eder. İşte bu satırlar da öyle... Sadece okumalık değil; durup düşünmelik, baş eğmelik. Bu yazıyı kalemim değil, yüreğim yazdı. Gönlümden geçenler, sizin de kalbinize dokunur ümidiyle… Bismillâhirrahmânirrahîm Bazı ayetler vardır, insanın sadece gözlerine değil, dizlerine iner. Okundukça içe işleyen, yaşandıkça hayatın yönünü değiştiren ayetler… Haşr Suresi’nin 22–24. ayetleri işte böyledir. Sadece anlamak için değil, teslim olmak için indirilmiştir. Sadece okumak için değil, secdeye kapanmak içindir. Onu bilmek, bir ömürlük bir yolculuktur. “Ben kimim?” sorusunun cevabı, “Rabbim kim?” sorusuyla başlar. Bu ayetler, o ikinci sorunun cevabıdır. Bu ayetler, Kur’an’ın bir yürek manifestosudur. "Huvellâhullezî" diye başlar — “O Allah’tır ki…” Böyle başlar ve kalbi çepeçevre sarar. Sadece bilgi sunmaz; kimliğimizi tanımlar. Kalbimize "kimin önünde eğileceğimizi" öğretir. Bu ayetler, bir insanın hayatını yöneten güçlerin tamamını çöpe atar ve sadece birini bırakır: Allah’ı. “O Allah’tır, O’ndan başka ilah yoktur.” Bu ifade, sadece bir inanç bildirgesi değil, bir başkaldırıdır. İnsanların güç, para, şöhret, statü gibi sahte ilahlar inşa ettiği bir dünyada, bu ayet, kalbin devrimidir. Başka hiçbir otoritenin hüküm süremeyeceğini ilan etmektir. Ne sistem, ne patron, ne çevre, ne de korkular… Hayatın direksiyonuna yalnızca Allah geçer. Ve işte burada başlar tanışma. O, gizliyi de açığı da bilendir. Sen kendini anlatamazken, O seni çözer. Kelimeye dökemediğin sancılarını, adını koyamadığın huzursuzlukları, susuşlarının arkasındaki çığlıkları O bilir. Ve seni anlayan, aynı zamanda sana en çok merhamet edendir. Rahmân’dır O, Rahîm’dir. İnsan yargılar, O örter. İnsan kırar, O toplar. İnsan yorar, O dinlendirir. O’nun merhameti sadece sarmakla kalmaz, kaldırır da. İşte bu yüzden O’na secde etmek, aslında özgürleşmektir. Ayet, “Huvellâhullezî lâ ilâhe illâ Hû” ifadesini tekrarlar; bu bir tekrardan öte, kalbin mühürlenmesi, pekiştirilmesidir. Ardından gelen isimler, sadece sıfat değil; birer sığınaktır. “El-Meliku’l-Kuddûsu’s-Selâm” (Mutlak Hükümdar, Her Eksikten Uzak, Barış Veren) isimleri gelir. O, ne dilenen bir kraldır, ne temizleyen bir psikologdur, ne de güven veren bir dosttur hepsinin üstündedir. Tüm bu yetkiler yalnızca O’na aittir. Melik olarak otorite sahibidir, ama Selâm olarak huzurla hükmeder; baskıyla değil, sükûnetle. O’nun hükmü sertlik değil, sükûnet taşır. O, baskı kurmaz; yüreğe ferahlık verir. Mü’min’dir O: güven veren. Müheymin’dir: gözeten. Azîz’dir: yenilmez. Cebbâr’dır: zorlayan ama incitmeyen. Allah’ın Cebbâr oluşu, zulümle değil, adaletledir. Bizi hizaya getirmesi, hırpalayarak değil, onararak olur. Ve O, Mütekebbir’dir: gerçek büyüklüğün tek sahibi. İnsanlar büyüklük taslayabilir ama büyüklük yalnızca O’na yaraşır. Yalnız O yukarıdan bakar ama merhametle. Allah, bizi sadece yaratmadı; bizi tasarladı. Hâlik’tir O, Bârî’dir, Musavvir’dir. Yani bizi düşündü, yarattı ve bize eşsiz bir şekil verdi. Parmak izinden kalp ritmine kadar her detayın O’nun ilminden süzüldü. Güzelliğin, özgünlüğün, kimliğin… Hepsi O’nun imzasını taşır. Ve bütün bu isimler, sadece sözcük değil. Her biri bir kalp kilidini açar. Rahîm ismiyle affetmeyi öğrenirsin. Azîz ismiyle dimdik durmayı. Melik ismiyle hayatının otoritesini yeniden tanımlarsın. Çünkü bilirsin ki, Allah’ı tanıyanın hayatı bir düzene girer. İman sadece kalpte değil, davranışlarda şekil bulur. Her gece okumalı; çünkü gece karanlık getirir, ama bu ayetler kalbi aydınlatır. Korku, kimlik bunalımı veya zihinsel bulanıklık içindeysen, oku. Bu ayetler bir dua, bir zikir, bir kalkandır. Haşr Suresi 22–24, sadece bilgi vermez; kalbin merkezini Allah’a yeniden tahsis eder. Gökler ve yerler O’nu tesbih ederken, insanın susması bir eksikliktir. Kuşlar, ağaçlar, rüzgârlar, yıldızlar… Hepsi Allah’ı anarken, senin sessizliğin bu ahenge zarar verir. Tesbih, dilin zikri değil sadece; insanın yaratılış ayarına dönmesidir. Bu ayetleri okuyan biri artık eski "ben" olamaz. Çünkü bu ayetler kalbi mühürler: Allah’a ait olduğunu hatırlatır. Onu tanımak, sadece bilgi değil; kimliktir. Ve Allah’ı tanıyan, hiçbir gücün önünde eğilmez. Eğilmez, çünkü bilir: Yalnız O büyüktür. Yalnız O sonsuzdur. Yalnız O kulluğa layıktır.
Ekleme Tarihi: 19 Haziran 2025 -Perşembe

Yalnız O Büyüktür, Bir Kulluk Manifestosu

Bugün sizlerle daha önce kalemime bile emanet etmediğim, sadece kalbimde tuttuğum bir notu paylaşmak istiyorum. Bir cuma gecesi, hak dostlarından biriyle yaptığımız samimi bir sohbette aldığım, hâlâ içimde yankılanan o derin notlar… Belki de bir yazıdan öte, bir dua niyetine geçsin. Çünkü bazen kelimeler sadece anlatmaz; iyileştirir, hatırlatır, secdeye davet eder.

İşte bu satırlar da öyle... Sadece okumalık değil; durup düşünmelik, baş eğmelik. Bu yazıyı kalemim değil, yüreğim yazdı. Gönlümden geçenler, sizin de kalbinize dokunur ümidiyle…

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bazı ayetler vardır, insanın sadece gözlerine değil, dizlerine iner. Okundukça içe işleyen, yaşandıkça hayatın yönünü değiştiren ayetler… Haşr Suresi’nin 22–24. ayetleri işte böyledir. Sadece anlamak için değil, teslim olmak için indirilmiştir. Sadece okumak için değil, secdeye kapanmak içindir.

Onu bilmek, bir ömürlük bir yolculuktur. “Ben kimim?” sorusunun cevabı, “Rabbim kim?” sorusuyla başlar. Bu ayetler, o ikinci sorunun cevabıdır.

Bu ayetler, Kur’an’ın bir yürek manifestosudur. "Huvellâhullezî" diye başlar — “O Allah’tır ki…” Böyle başlar ve kalbi çepeçevre sarar. Sadece bilgi sunmaz; kimliğimizi tanımlar. Kalbimize "kimin önünde eğileceğimizi" öğretir. Bu ayetler, bir insanın hayatını yöneten güçlerin tamamını çöpe atar ve sadece birini bırakır: Allah’ı.

“O Allah’tır, O’ndan başka ilah yoktur.”

Bu ifade, sadece bir inanç bildirgesi değil, bir başkaldırıdır. İnsanların güç, para, şöhret, statü gibi sahte ilahlar inşa ettiği bir dünyada, bu ayet, kalbin devrimidir. Başka hiçbir otoritenin hüküm süremeyeceğini ilan etmektir. Ne sistem, ne patron, ne çevre, ne de korkular… Hayatın direksiyonuna yalnızca Allah geçer.

Ve işte burada başlar tanışma. O, gizliyi de açığı da bilendir. Sen kendini anlatamazken, O seni çözer. Kelimeye dökemediğin sancılarını, adını koyamadığın huzursuzlukları, susuşlarının arkasındaki çığlıkları O bilir. Ve seni anlayan, aynı zamanda sana en çok merhamet edendir.

Rahmân’dır O, Rahîm’dir. İnsan yargılar, O örter. İnsan kırar, O toplar. İnsan yorar, O dinlendirir. O’nun merhameti sadece sarmakla kalmaz, kaldırır da. İşte bu yüzden O’na secde etmek, aslında özgürleşmektir.

Ayet, “Huvellâhullezî lâ ilâhe illâ Hû” ifadesini tekrarlar; bu bir tekrardan öte, kalbin mühürlenmesi, pekiştirilmesidir. Ardından gelen isimler, sadece sıfat değil; birer sığınaktır“El-Meliku’l-Kuddûsu’s-Selâm” (Mutlak Hükümdar, Her Eksikten Uzak, Barış Veren) isimleri gelir. O, ne dilenen bir kraldır, ne temizleyen bir psikologdur, ne de güven veren bir dosttur hepsinin üstündedir. Tüm bu yetkiler yalnızca O’na aittir. Melik olarak otorite sahibidir, ama Selâm olarak huzurla hükmeder; baskıyla değil, sükûnetle. O’nun hükmü sertlik değil, sükûnet taşır. O, baskı kurmaz; yüreğe ferahlık verir.

Mü’min’dir O: güven veren. Müheymin’dir: gözeten. Azîz’dir: yenilmez. Cebbâr’dır: zorlayan ama incitmeyen. Allah’ın Cebbâr oluşu, zulümle değil, adaletledir. Bizi hizaya getirmesi, hırpalayarak değil, onararak olur. Ve O, Mütekebbir’dir: gerçek büyüklüğün tek sahibi. İnsanlar büyüklük taslayabilir ama büyüklük yalnızca O’na yaraşır. Yalnız O yukarıdan bakar ama merhametle.

Allah, bizi sadece yaratmadı; bizi tasarladı. Hâlik’tir O, Bârî’dir, Musavvir’dir. Yani bizi düşündü, yarattı ve bize eşsiz bir şekil verdi. Parmak izinden kalp ritmine kadar her detayın O’nun ilminden süzüldü. Güzelliğin, özgünlüğün, kimliğin… Hepsi O’nun imzasını taşır.

Ve bütün bu isimler, sadece sözcük değil. Her biri bir kalp kilidini açar. Rahîm ismiyle affetmeyi öğrenirsin. Azîz ismiyle dimdik durmayı. Melik ismiyle hayatının otoritesini yeniden tanımlarsın. Çünkü bilirsin ki, Allah’ı tanıyanın hayatı bir düzene girer. İman sadece kalpte değil, davranışlarda şekil bulur.

Her gece okumalı; çünkü gece karanlık getirir, ama bu ayetler kalbi aydınlatır. Korku, kimlik bunalımı veya zihinsel bulanıklık içindeysen, oku. Bu ayetler bir dua, bir zikir, bir kalkandır. Haşr Suresi 22–24, sadece bilgi vermez; kalbin merkezini Allah’a yeniden tahsis eder.

Gökler ve yerler O’nu tesbih ederken, insanın susması bir eksikliktir. Kuşlar, ağaçlar, rüzgârlar, yıldızlar… Hepsi Allah’ı anarken, senin sessizliğin bu ahenge zarar verir. Tesbih, dilin zikri değil sadece; insanın yaratılış ayarına dönmesidir.

Bu ayetleri okuyan biri artık eski "ben" olamaz. Çünkü bu ayetler kalbi mühürler: Allah’a ait olduğunu hatırlatır. Onu tanımak, sadece bilgi değil; kimliktir. Ve Allah’ı tanıyan, hiçbir gücün önünde eğilmez. Eğilmez, çünkü bilir:

Yalnız O büyüktür. Yalnız O sonsuzdur. Yalnız O kulluğa layıktır.

Yazıya ifade bırak !