Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Siyasetin Ele Geçirme Politikası ve Kızılay Örneği

Hafta sonu yapılan genel kurulla Çanakkale Kızılay Başkanlığı koltuğuna Erdoğan Madak oturdu. Madak, AK Partiden milletvekili aday adayı son seçimlerde ise AK Partinin Bozcaada Belediye Başkan adayı olmuştu. Yarın bir seçim olsa muhtemel yine aday olmak için çaba gösterecektir. Kızılay şube başkanlığını daha önce AK Parti il yönetimlerinde görev almış Ergin Sezen yürütüyordu. Burada özne ne Sezen ne de Madak… Burada dikkatleri çekmek istediğim bir konu isimlerden öte bir ilke. AK Parti bir yeri “ele geçirene” kadar elinden gelen her şeyi yapıyor. “Ele geçirdikten” sonra ise o yerin esamesi okunmuyor. Hafızlarda tazeliğini koruduğu için hatırlatmak isterim.” Çanakkale Kent Konseyi” seçim sürecinde nasıl çalışıldı ve kazanıldı sonrası ise malum… Bunun gibi onlarca örnek verebilirim. (10 yılı falan önceydi o dönem Kızılay başkanlığının kazanılması için nasıl çaba verildiğini hatırlıyorum ayrı bir yazı konusu olsun.) İktidara Yakın STK’lar Kavramını Biraz Değiştirmek Gerekiyor “Siyasette zemin bulamayan her AK Partili illa bir başkanlık koltuğuna oturtulacak” deniyorsa orası başka öyle söyleniyorsa yapacak çok bir şey yok.  Peki ne yapalım? Yapılması gereken şey çok basit… İktidara yakın STK’lar kavramını biraz değiştirmek gerekiyor. Örneğin Kızılay şube başkanlığına AK Parti yönetimlerinde görev almış, aday olmuş bir isim getirmek yerine AK Partiye yakın birisini getirmek daha iyi olmaz mıydı? Böyle bir tercihte bulunulması iktidarın özellikle son dönemde eksik kaldığı “farklı kesimlerle bir araya gelememe” sorununa bir çözüm olmaz mıydı?  Zaten Kızılay markasının AK Parti il yönetimi gibi bir listeden oluşturulması ayrıca uzun uzun tartışılması gereken bir konu.  Ayrıca mevcudu ele geçirmeye çalışmak yerine yeni bir şeyler inşa etmek gerekmez mi? İktidara yakın iş insanları Çanakkale’de ÇASİAD gibi bir STK kuramadılar/kurmadılar. Haklılar tabi kim uğraşacak…  Şimdi konuyu biraz daha akademik bir bakış açısıyla ele almak ve kullanıldığı takdirde iyi gelecek bir reçete yazmak isterim.   Hem siyaset hem sivil toplum tarafından siyaseti ve sivil toplum kuruluşlarını da içine alan şekilde bir zihniyet dönüşümü ihtiyacı; zihniyet dönüşümünün olabilmesi için de yeni bir ilişki biçimi geliştirilmesi gerekiyor.  Karşı ve Yan Mahallenin Aktörleriyle” Görüşebilmeliler Sivil toplumun son yıllarda siyaset eliyle daraltıldığını görüyoruz. Her bir sivil toplum örgütü kendini bir mahalleye ve networke yakın hissediyor ve siyasi ilişkilerini de bunun üzerinden yürütüyor. Sivil toplum açısından bakarsak kendi içinde bulundukları küçük networklerin, çevrelerin dışına çıkabilmeliler. Somut proje bazlı, rapor bazlı, olay bazlı “karşı ve yan mahallenin aktörleriyle” görüşebilmeliler.  STK’lar Kutuplaşmaların Yansıtıldığı Örgütler, Organizasyonlar Haline Geldi Ama maalesef STK’larımız asli kuruluş amaçlarını bir kenara bırakarak toplumsal ve siyasal kutuplaşmaların yansıtıldığı örgütler, organizasyonlar haline geldi. Dolayısıyla her siyasi grubun bir STK’sı var, herkes kendi mahallesine sadece kendi siyasi, kültürel ve toplumsal olarak mahallesine dönük bir takım işler yapıyor genel olarak.  Yani siyasal karar alıcılar karar alıyorlar, sivil toplumdan daha çok bu kararın alınma süreci değil, bu konuların topluma sunulması PR’ının yapılması, onun savunulması konusunda iş görmesini talep ediyorlar ama karar alma süreçlerinde maalesef sivil toplumun çok etkili olduğunu söylemek mümkün değil. AK Parti özelinde baktığımızda, siyasi iktidarın hemen her alanda tam hakimiyet kurma iddiası kendi cenahındaki neredeyse bütün STK’ların enerjisini tüketerek işlevsizleştirdi. İktidarın sağladığı kurumsal ve fiziksel imkân, STK’ların maddi olarak imkanlarının artmasının önünü açtı. Ama bu artırma karşılığında dirençlerini, eleştirel tutumlarını, canlılıklarını satın aldı. İktidara yakın STK’lardan Canlı Bir Şey Çıkmıyor Biraz bu bedel karşılığında da neredeyse bütün yani AK Parti ile ilişkili olan camiaya hitap eden sivil toplum örgütlerinin çoğu bir hareket kısıtlanması içerisindeler. Yani her konuya inandıkları ve düşündükleri gibi tepki vermekten çekiniyorlar dolayısıyla da iktidara yakın STK’lardan canlı bir şey çıkmıyor…
Ekleme Tarihi: 21 Mart 2022 - Pazartesi

Siyasetin Ele Geçirme Politikası ve Kızılay Örneği

Hafta sonu yapılan genel kurulla Çanakkale Kızılay Başkanlığı koltuğuna Erdoğan Madak oturdu. Madak, AK Partiden milletvekili aday adayı son seçimlerde ise AK Partinin Bozcaada Belediye Başkan adayı olmuştu. Yarın bir seçim olsa muhtemel yine aday olmak için çaba gösterecektir. Kızılay şube başkanlığını daha önce AK Parti il yönetimlerinde görev almış Ergin Sezen yürütüyordu. Burada özne ne Sezen ne de Madak…

Burada dikkatleri çekmek istediğim bir konu isimlerden öte bir ilke. AK Parti bir yeri “ele geçirene” kadar elinden gelen her şeyi yapıyor. “Ele geçirdikten” sonra ise o yerin esamesi okunmuyor. Hafızlarda tazeliğini koruduğu için hatırlatmak isterim.” Çanakkale Kent Konseyi” seçim sürecinde nasıl çalışıldı ve kazanıldı sonrası ise malum… Bunun gibi onlarca örnek verebilirim. (10 yılı falan önceydi o dönem Kızılay başkanlığının kazanılması için nasıl çaba verildiğini hatırlıyorum ayrı bir yazı konusu olsun.)

İktidara Yakın STK’lar Kavramını Biraz Değiştirmek Gerekiyor

“Siyasette zemin bulamayan her AK Partili illa bir başkanlık koltuğuna oturtulacak” deniyorsa orası başka öyle söyleniyorsa yapacak çok bir şey yok. 

Peki ne yapalım? Yapılması gereken şey çok basit… İktidara yakın STK’lar kavramını biraz değiştirmek gerekiyor. Örneğin Kızılay şube başkanlığına AK Parti yönetimlerinde görev almış, aday olmuş bir isim getirmek yerine AK Partiye yakın birisini getirmek daha iyi olmaz mıydı? Böyle bir tercihte bulunulması iktidarın özellikle son dönemde eksik kaldığı “farklı kesimlerle bir araya gelememe” sorununa bir çözüm olmaz mıydı? 

Zaten Kızılay markasının AK Parti il yönetimi gibi bir listeden oluşturulması ayrıca uzun uzun tartışılması gereken bir konu. 

Ayrıca mevcudu ele geçirmeye çalışmak yerine yeni bir şeyler inşa etmek gerekmez mi? İktidara yakın iş insanları Çanakkale’de ÇASİAD gibi bir STK kuramadılar/kurmadılar. Haklılar tabi kim uğraşacak… 

Şimdi konuyu biraz daha akademik bir bakış açısıyla ele almak ve kullanıldığı takdirde iyi gelecek bir reçete yazmak isterim.  

Hem siyaset hem sivil toplum tarafından siyaseti ve sivil toplum kuruluşlarını da içine alan şekilde bir zihniyet dönüşümü ihtiyacı; zihniyet dönüşümünün olabilmesi için de yeni bir ilişki biçimi geliştirilmesi gerekiyor. 

Karşı ve Yan Mahallenin Aktörleriyle” Görüşebilmeliler

Sivil toplumun son yıllarda siyaset eliyle daraltıldığını görüyoruz. Her bir sivil toplum örgütü kendini bir mahalleye ve networke yakın hissediyor ve siyasi ilişkilerini de bunun üzerinden yürütüyor. Sivil toplum açısından bakarsak kendi içinde bulundukları küçük networklerin, çevrelerin dışına çıkabilmeliler. Somut proje bazlı, rapor bazlı, olay bazlı “karşı ve yan mahallenin aktörleriyle” görüşebilmeliler. 

STK’lar Kutuplaşmaların Yansıtıldığı Örgütler, Organizasyonlar Haline Geldi

Ama maalesef STK’larımız asli kuruluş amaçlarını bir kenara bırakarak toplumsal ve siyasal kutuplaşmaların yansıtıldığı örgütler, organizasyonlar haline geldi. Dolayısıyla her siyasi grubun bir STK’sı var, herkes kendi mahallesine sadece kendi siyasi, kültürel ve toplumsal olarak mahallesine dönük bir takım işler yapıyor genel olarak. 

Yani siyasal karar alıcılar karar alıyorlar, sivil toplumdan daha çok bu kararın alınma süreci değil, bu konuların topluma sunulması PR’ının yapılması, onun savunulması konusunda iş görmesini talep ediyorlar ama karar alma süreçlerinde maalesef sivil toplumun çok etkili olduğunu söylemek mümkün değil.

AK Parti özelinde baktığımızda, siyasi iktidarın hemen her alanda tam hakimiyet kurma iddiası kendi cenahındaki neredeyse bütün STK’ların enerjisini tüketerek işlevsizleştirdi. İktidarın sağladığı kurumsal ve fiziksel imkân, STK’ların maddi olarak imkanlarının artmasının önünü açtı. Ama bu artırma karşılığında dirençlerini, eleştirel tutumlarını, canlılıklarını satın aldı.

İktidara yakın STK’lardan Canlı Bir Şey Çıkmıyor

Biraz bu bedel karşılığında da neredeyse bütün yani AK Parti ile ilişkili olan camiaya hitap eden sivil toplum örgütlerinin çoğu bir hareket kısıtlanması içerisindeler. Yani her konuya inandıkları ve düşündükleri gibi tepki vermekten çekiniyorlar dolayısıyla da iktidara yakın STK’lardan canlı bir şey çıkmıyor…

Yazıya ifade bırak !