Çanakkale, tarih ve doğanın iç içe geçtiği, her köşesinde bir hikaye saklı bir şehir. 20 Nisan 2025’te Çanakkale Belediyesinin düzenlediği Troya Yarı Maratonu, bu hikayelere yenisini ekleme iddiasıyla yola çıktı. İki binin üzerinde sporcu, 7 ülkeden ve 40 şehirden katılımcılar, renkli görüntüler ve festival havası… Belediye Başkanı Muharrem Erkek’in “Troya’nın tarihi mirasını sporun birleştirici gücüyle buluşturduk” sözleri, organizasyonun coşkusunu yansıtıyor. Ancak bu renkli tablonun ardında, Çanakkale’nin potansiyelini tam anlamıyla kullanamayan bir organizasyon gerçeği yatıyor. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’ndan (ÇTSO) görüştüğüm turizmcilerin eleştirileri ve şehrin dinamiklerini göz önüne aldığımızda, bu maratonun hem zamanlama hem de iletişim açısından ciddi eksikliklerle malul olduğunu görüyoruz. Bu yazıda Troya Yarı Maratonu’nu eleştirel ve yapıcı bir perspektifle masaya yatırıyorum.
İletişim Kopukluğu: Şehrin Haberi Yok!
Maraton gibi büyük çaplı bir organizasyon, bir şehrin yalnızca spor kültürüne değil, turizmine, ekonomisine ve sosyal dokusuna da katkı sağlamalı. Ancak ÇTSO’dan görüştüğüm turizmcilerin tepkileri, bu organizasyonun planlama sürecinde temel bir eksikliği gözler önüne seriyor: İletişim kopukluğu. Turizmciler, “Maraton oluyor, haberimiz yok; yelken yarışları oluyor, bilgimiz yok” diyerek adeta isyan ediyor. Aynı şekilde Ticaret Borsası, Esnaf Odaları, STK’lar böyle bir etkinlikten haberdar olmaması, organizasyonun paydaşlarla eşgüdümden yoksun olduğunu gösteriyor haberi olan ise far bir grup… Daha da vahimi, Barbaros ve Esenler mahallelerinde yaşayan vatandaşların bile bu etkinlikten büyük ölçüde bihaber olduğu iddia ediyorum, reklam panolarına duyurular asmakla tanıtım olmaz. Peki, bir maraton düzenleniyor, ama ne kurumlar ne de halk haberdar değilse, bu organizasyon kime hizmet ediyor?
Maraton gibi etkinlikler, otellerden restoranlara, esnaftan turizm acentelerine kadar geniş bir ekonomik zinciri harekete geçirebilir. Ancak bu zincirin halkaları, organizasyon sürecine dahil edilmezse, ekonomik fayda sınırlı kalır. Çanakkale Belediyesi’nin, böylesine iddialı bir organizasyonu planlarken turizm sektörü temsilcileri, Ticaret odası, Borsa, Esnaf odaları ve diğer kurumlarla istişare etmemesi, şehrin sinerjisini baltalayan bir hata.
Tarih Hatası: Nisan’da Maraton mu Olur?
Turizmcilerin eleştirilerindeki bir diğer kritik nokta, maratonun zamanlaması. 20 Nisan, Çanakkale için zaten yoğun bir dönem. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 24 Nisan’da Anzac Törenleri ve Kara Savaşları anmaları derken, oteller dolup taşıyor, turizm sektörü tam kapasite çalışıyor. Turizmcilerin ifadesiyle, “İşlerimiz tavan noktasında, paketlerimiz dolu, yerimiz yok.” Böylesine bir dönemde maraton düzenlemek, ekonomik katkıyı maksimize etmek yerine, mevcut yoğunluğa ek bir yük getiriyor. Önerileri ise oldukça makul: Maraton, otellerin daha sakin olduğu eylül sonu veya ekim başında düzenlense hem turizm sektörü nefes alır hem de şehir daha fazla ekonomik fayda sağlar. Bu öneri, organizasyonun zamanlamasındaki stratejik hatayı net bir şekilde ortaya koyuyor.
Dahası, Çanakkale’de 2015 yılından beri düzenlenen Gelibolu Maratonu, eylül ayında “Şehitlerin İzinde” temasıyla gerçekleşiyor. Bu maraton hem tematik bir hikaye sunuyor hem de Çanakkale’nin tarihi dokusuna uygun bir atmosfer yaratıyor. Troya Yarı Maratonu’nun, Gelibolu Maratonu ile çakışmasa da aynı şehirde benzer bir etkinlik için yeni bir tarih ve konsept yaratma çabası, kaynakların verimli kullanılmadığını düşündürüyor. Çanakkale’nin nüfusu ve turizm potansiyeli belliyken, neden mevcut bir maratona rakip olacak bir organizasyon düzenleniyor? Belediye, bu enerjiyi ve sponsor bulma kabiliyetini, şehrin eksik olduğu başka bir alanda, örneğin özgün bir festival veya panayır gibi yeni bir etkinlik yaratmak için kullanamaz mıydı?
Troya Festivali Yeniden Yorumlanmalı: İlham Düsseldorf ve Stuttgart’tan
Almanya’nın Düsseldorf ve Stuttgart şehirlerinde düzenlenen festivaller, bu konuda bize ilham verebilir. Düsseldorf’taki Rheinkirmes, her yıl temmuz ayında 4 milyondan fazla ziyaretçiyi çekiyor. Stuttgart’taki Cannstatter Wasen ise eylül sonunda yine 4 milyona yakın turisti ağırlıyor. Bu festivaller, yerel halkın hem organizatör hem de ekonomik gelir elde ettiği, panayır kültürünün modern bir yorumu. Çanakkale’de de köklü bir panayır kültürü var. Troya’nın tarihi mirasını, Çanakkale’nin gastronomi zenginliklerini ve kültürel dokusunu birleştiren bir festival, neden şehrin markası olmasın? Belediye bu yıl 62. sini düzenleyeceği Uluslarası Troya Festvali daha nitelikli hale getirilse daha iyi olmaz mı, Troya festivali her yıl daha da kan kaybediyor ve sadece yerel halka konser etkinliklerinin düzenlendiği basit bir organizasyona dönüşüyor.
Ezine’den Örnek Bir Ders: İstişare ve Şeffaflık
Eleştirilerimizi yapıcı bir öneriyle tamamlayalım. Çanakkale Belediyesi, organizasyon süreçlerinde daha fazla istişareye ve şeffaflığa ihtiyaç duyuyor. Bu noktada, Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel’in geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği “Vatandaş Soruyor, Biz Cevaplıyoruz” etkinliği, tüm belediyelere örnek olmalı. Yüksel, Ezine Millet Bahçesi’nde halkla bir araya geldi, her soruya yanıt verdi, her görüşü dinledi. Bu cesur ve şeffaf yaklaşım, halkın güvenini kazanmanın ve ortak aklı harekete geçirmenin en güzel örneği. Çanakkale Belediyesi’nin de maraton gibi büyük organizasyonlar öncesinde turizm sektörü, yerel esnaf ve vatandaşlarla benzer bir diyalog kurması hem organizasyonun başarısını artırır hem de şehirde bir sinerji yaratır.
Son Söz: Enerjiyi Doğru Kullanalım
Troya Yarı Maratonu, Çanakkale Belediyesi’nin iyi niyetle attığı bir adım. Belediye Başkanı Muharrem Erkek ve ekibine, bu organizasyonu hayata geçirdikleri için teşekkür ederiz. Ancak iyi niyet, doğru planlama ve iletişimle desteklenmezse, potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştiremez. Çanakkale, tarih, doğa ve kültürle dolu bir hazine. Bu hazineyi parlatmak için, kaynaklarımızı sıfırdan özgün projeler üretmek, paydaşlarla iş birliği yapmak ve şehrin tüm dinamiklerini harekete geçirmek zorundayız.