Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Kişisel Hesaplar Uğruna, Üniversitenin İtibarını Zedeleyen Söylemlerin Perde Arkası

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde (ÇOMÜ) son günlerde yaşanan ve “akademik sürgün” başlığı altında sosyal medyada geniş yer bulan görevlendirme tartışmaları, ne yazık ki kurumsal gerçekliğin önüne geçmiş durumda. Başta Prof. Dr. Pelin Kanten olmak üzere, toplam 7 akademisyenin görev yerlerinin değişmesi üzerine başlayan tepkiler, sosyal medya üzerinden yürütülen duygusal söylemlerle kamuoyunu yanıltır hale gelmiştir. Bu tartışmaların odağındaki isim olan Prof. Dr. Pelin Kanten’in gerek kişisel sosyal medya paylaşımlarında, gerekse yaptığı basın açıklamalarında dile getirdiği birçok iddia vardır. Bu iddialar üniversitenin resmi açıklamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, aslında olayın farklı bir boyutta şekillendiği anlaşılmaktadır. İddia 1: “Sürgün edildik. Ceza verildi.” Gerçek: Bu bir sürgün değil, mevzuatın gerektirdiği idari bir görevlendirmedir. Prof. Dr. Kanten, yaklaşık 10 yıldır görev yaptığı Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölüm Başkanlığından Biga’ya gönderilmesini “sürgün” olarak nitelendiriyor. Oysa üniversitenin yaptığı açıklama çok nettir: Bu görevlendirme 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13/b-4 maddesi uyarınca yapılmıştır ve bir cezai işlem değil, yasal zorunluluklar doğrultusunda alınan geçici bir önlemdir. Bu madde, rektörlere gerekli gördüklerinde öğretim elemanlarının görev yerlerini geçici olarak değiştirme yetkisi verir. Akademik unvanlar, maaş, kadro ve özlük haklarında hiçbir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla yapılan işlem ne hukuki ne de idari olarak bir “sürgün” olarak tanımlanamaz. İddia 2: “Yabancı dil puanı sadece bahane. Asıl neden Teknopark’taki kadrolaşmaya karşı çıkmam.” Gerçek: Yabancı dil puanı mevzuatla belirlenmiş bir zorunluluktur. İddialar spekülatiftir. Prof. Dr. Kanten, Teknopark Müdürü Doç. Dr. Erkan Bil’in fakültede kadrolaşmak istediğini, kendisinin bu taleplere onay vermemesi nedeniyle cezalandırıldığını iddia ediyor. Ancak bu iddia somut bir belgeye, resmi bir delile değil, kişisel yorumlara ve kamuoyunu manipüle etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Rektörlük açıklaması, görevlendirmelerin yalnızca YÖK tarafından getirilen dil puanı şartı çerçevesinde yapıldığını vurguluyor. Üstelik aynı açıklamada, görevlendirilen akademisyenlerin birçoğunun bizzat %100 İngilizce eğitime geçiş kararlarına imza atmış kişiler olduğu belirtiliyor. Yani bugün eleştirdikleri sisteme dün kendi imzalarıyla katkı sunmuşlardır. Bu açık çelişki, “bahane” iddiasını inandırıcılıktan uzaklaştırmaktadır. Maalesef Kanten Hoca burada açıkça siyaset yapmaktadır; çünkü Çanakkale’de bazı siyasetçiler üniversiteyi yıpratmak adına Teknopark ve Genel Müdür Erkan Bil üzerinden bazı hesaplar gütmektedir. Kanten Hoca da ne yazık ki bu sürece “sokak siyaseti”yle dahil olmakta, hedef şaşırtmakta ve kişisel hırsını ucuz hesaplarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. İddia 3: “Benim 80 puanım var, daha önce bu puanla ders veriyordum.” Gerçek: Mevzuat değişti. Yeni asgari puan 85’tir. Geçiş süresi dolmuştur. Kanten’in en sık vurguladığı argümanlardan biri, 80 puanlık İngilizce yeterliliğinin daha önce ders vermeye yettiği ve bu nedenle mevcut puanının geçerli olduğu yönünde. Ancak bu argüman mevzuata aykırıdır. YÖK, 2021 yılında yaptığı değişiklikle %100 İngilizce programlarda ders verecek öğretim üyeleri için gereken puanı 80’den 85’e çıkarmıştır. Bu düzenleme geçici bir süreyle ertelenmiş, en son 14 Mart 2024 tarihli Resmî Gazete kararıyla 2024-2025 Bahar Dönemi başlangıcına kadar uzatılmış, sonrasında yeni bir erteleme yapılmamıştır. Bugün itibarıyla geçerli olan kural 85 puandır ve üniversite bu kuralı uygulamakla yükümlüdür. Aksi takdirde üniversite hakkında denetim süreçleri başlatılabilir. İddia 4: “Rektör yardımcısı Levent Dalyancı’nın da puanı 85 değil ama görevlendirilmedi.” Gerçek: İdari görevlerdeki öğretim üyeleri ders vermemektedir. Dolayısıyla dil puanı şartı uygulanmamaktadır. Bu kıyaslama da gerçeği yansıtmamaktadır. Rektör yardımcısı olan bir akademisyen, %100 İngilizce programda ders vermediği sürece bu dil yeterliliği şartına tabi değildir. Kanten'in bu örneği öne sürmesi, uygulanan idari işlemin kapsamını ve hukuki niteliğini yanlış anlamaktan ya da bilerek çarpıtmaktan ibarettir. Kurumsal Ciddiyet ve Mevzuat Dışı Beklentiler Uyuşmaz ÇOMÜ, Türkiye’nin köklü devlet üniversitelerinden biridir. Burada yapılan her idari işlem, kişisel kırgınlıklar, bireysel duygular değil; Yükseköğretim Mevzuatı, akademik kalite hedefleri ve öğrenci hakları gözetilerek yapılmaktadır. Üniversitenin yaptığı açıklama, bu sürecin ne denli şeffaf ve yasal zemine dayalı olduğunu açıkça göstermektedir. Bu tür iddialar, kamuoyunun manipüle edilmesine neden olmakta, üniversitenin ve akademik camianın itibarına zarar vermektedir. Gerçekleri eğip bükmeden, duygusallıktan uzak bir şekilde değerlendirmek hepimizin sorumluluğudur. Unutmamak gerekir ki üniversiteler kişisel hesapların görüleceği değil, akıl, bilim ve sorumluluğun kurumsal kültürle birleştiği yerlerdir. ÇOMÜ, Çanakkale’nin gözbebeğidir. Bu kurumda görev almış, yöneticilik yapmış bir ismin, kişisel memnuniyetsizliği nedeniyle üniversiteyi kamuoyunda tartışmaya açması ve içeriden kuruma zarar vermesi çok ciddi bir sorumsuzluktur. Aidiyet duygusu en başta o kişide olmalıdır; vefa duygusu ise kendisini rektör yardımcısı olarak görevlendiren çalışma arkadaşı rektör hocaya olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 25 Temmuz 2025 -Cuma

Kişisel Hesaplar Uğruna, Üniversitenin İtibarını Zedeleyen Söylemlerin Perde Arkası

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde (ÇOMÜ) son günlerde yaşanan ve “akademik sürgün” başlığı altında sosyal medyada geniş yer bulan görevlendirme tartışmaları, ne yazık ki kurumsal gerçekliğin önüne geçmiş durumda. Başta Prof. Dr. Pelin Kanten olmak üzere, toplam 7 akademisyenin görev yerlerinin değişmesi üzerine başlayan tepkiler, sosyal medya üzerinden yürütülen duygusal söylemlerle kamuoyunu yanıltır hale gelmiştir.

Bu tartışmaların odağındaki isim olan Prof. Dr. Pelin Kanten’in gerek kişisel sosyal medya paylaşımlarında, gerekse yaptığı basın açıklamalarında dile getirdiği birçok iddia vardır. Bu iddialar üniversitenin resmi açıklamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, aslında olayın farklı bir boyutta şekillendiği anlaşılmaktadır.

İddia 1: “Sürgün edildik. Ceza verildi.”

Gerçek: Bu bir sürgün değil, mevzuatın gerektirdiği idari bir görevlendirmedir.

Prof. Dr. Kanten, yaklaşık 10 yıldır görev yaptığı Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölüm Başkanlığından Biga’ya gönderilmesini “sürgün” olarak nitelendiriyor. Oysa üniversitenin yaptığı açıklama çok nettir: Bu görevlendirme 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13/b-4 maddesi uyarınca yapılmıştır ve bir cezai işlem değil, yasal zorunluluklar doğrultusunda alınan geçici bir önlemdir.

Bu madde, rektörlere gerekli gördüklerinde öğretim elemanlarının görev yerlerini geçici olarak değiştirme yetkisi verir. Akademik unvanlar, maaş, kadro ve özlük haklarında hiçbir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla yapılan işlem ne hukuki ne de idari olarak bir “sürgün” olarak tanımlanamaz.

İddia 2: “Yabancı dil puanı sadece bahane. Asıl neden Teknopark’taki kadrolaşmaya karşı çıkmam.”

Gerçek: Yabancı dil puanı mevzuatla belirlenmiş bir zorunluluktur. İddialar spekülatiftir.

Prof. Dr. Kanten, Teknopark Müdürü Doç. Dr. Erkan Bil’in fakültede kadrolaşmak istediğini, kendisinin bu taleplere onay vermemesi nedeniyle cezalandırıldığını iddia ediyor. Ancak bu iddia somut bir belgeye, resmi bir delile değil, kişisel yorumlara ve kamuoyunu manipüle etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
Rektörlük açıklaması, görevlendirmelerin yalnızca YÖK tarafından getirilen dil puanı şartı çerçevesinde yapıldığını vurguluyor.
Üstelik aynı açıklamada, görevlendirilen akademisyenlerin birçoğunun bizzat %100 İngilizce eğitime geçiş kararlarına imza atmış kişiler olduğu belirtiliyor. Yani bugün eleştirdikleri sisteme dün kendi imzalarıyla katkı sunmuşlardır. Bu açık çelişki, “bahane” iddiasını inandırıcılıktan uzaklaştırmaktadır.
Maalesef Kanten Hoca burada açıkça siyaset yapmaktadır; çünkü Çanakkale’de bazı siyasetçiler üniversiteyi yıpratmak adına Teknopark ve Genel Müdür Erkan Bil üzerinden bazı hesaplar gütmektedir. Kanten Hoca da ne yazık ki bu sürece “sokak siyaseti”yle dahil olmakta, hedef şaşırtmakta ve kişisel hırsını ucuz hesaplarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

İddia 3: “Benim 80 puanım var, daha önce bu puanla ders veriyordum.”

Gerçek: Mevzuat değişti. Yeni asgari puan 85’tir. Geçiş süresi dolmuştur.

Kanten’in en sık vurguladığı argümanlardan biri, 80 puanlık İngilizce yeterliliğinin daha önce ders vermeye yettiği ve bu nedenle mevcut puanının geçerli olduğu yönünde. Ancak bu argüman mevzuata aykırıdır. YÖK, 2021 yılında yaptığı değişiklikle %100 İngilizce programlarda ders verecek öğretim üyeleri için gereken puanı 80’den 85’e çıkarmıştır.

Bu düzenleme geçici bir süreyle ertelenmiş, en son 14 Mart 2024 tarihli Resmî Gazete kararıyla 2024-2025 Bahar Dönemi başlangıcına kadar uzatılmış, sonrasında yeni bir erteleme yapılmamıştır. Bugün itibarıyla geçerli olan kural 85 puandır ve üniversite bu kuralı uygulamakla yükümlüdür. Aksi takdirde üniversite hakkında denetim süreçleri başlatılabilir.

İddia 4: “Rektör yardımcısı Levent Dalyancı’nın da puanı 85 değil ama görevlendirilmedi.”

Gerçek: İdari görevlerdeki öğretim üyeleri ders vermemektedir. Dolayısıyla dil puanı şartı uygulanmamaktadır.

Bu kıyaslama da gerçeği yansıtmamaktadır. Rektör yardımcısı olan bir akademisyen, %100 İngilizce programda ders vermediği sürece bu dil yeterliliği şartına tabi değildir. Kanten'in bu örneği öne sürmesi, uygulanan idari işlemin kapsamını ve hukuki niteliğini yanlış anlamaktan ya da bilerek çarpıtmaktan ibarettir.

Kurumsal Ciddiyet ve Mevzuat Dışı Beklentiler Uyuşmaz

ÇOMÜ, Türkiye’nin köklü devlet üniversitelerinden biridir. Burada yapılan her idari işlem, kişisel kırgınlıklar, bireysel duygular değil; Yükseköğretim Mevzuatı, akademik kalite hedefleri ve öğrenci hakları gözetilerek yapılmaktadır. Üniversitenin yaptığı açıklama, bu sürecin ne denli şeffaf ve yasal zemine dayalı olduğunu açıkça göstermektedir.

Bu tür iddialar, kamuoyunun manipüle edilmesine neden olmakta, üniversitenin ve akademik camianın itibarına zarar vermektedir. Gerçekleri eğip bükmeden, duygusallıktan uzak bir şekilde değerlendirmek hepimizin sorumluluğudur.

Unutmamak gerekir ki üniversiteler kişisel hesapların görüleceği değil, akıl, bilim ve sorumluluğun kurumsal kültürle birleştiği yerlerdir. ÇOMÜ, Çanakkale’nin gözbebeğidir. Bu kurumda görev almış, yöneticilik yapmış bir ismin, kişisel memnuniyetsizliği nedeniyle üniversiteyi kamuoyunda tartışmaya açması ve içeriden kuruma zarar vermesi çok ciddi bir sorumsuzluktur. Aidiyet duygusu en başta o kişide olmalıdır; vefa duygusu ise kendisini rektör yardımcısı olarak görevlendiren çalışma arkadaşı rektör hocaya olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !