Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Gelecekte Üzülmemek İçin

Maalesef muhafazakâr camiada sebepsiz düşmanlıklar çoğalıyor. Sebebi belli aslında; hazımsızlık. Bu ‘rahatsızlığa’ yakalananların sayısında ciddi artış yaşanıyor. Bunun bir sonucu olarak acı ama gerçek, derdimizi savunurken, adalet ve kardeşlik duygusu dahil, birçok şeyi yıkmaktan çekinmiyoruz. Başkalarına gösterdiğimiz hoşgörünün küçük bir kısmını, kendi insanımıza, bizden olanlara göstermiyoruz.  Ortalık, maalesef, ''kibirli ve beceriksiz'' kimselerle dolu. Oldukça da etkililer, mühim yerlerdeler. Böylelerinin açtığı yaraları kapatmak, meşakkatli bir iştir; gönül dostlarına dahi eziyet verir. Sonuç, fitne... Fitnenin başı vardır, fakat sonu yoktur. Herkesten büyüktür. Nereye götürür, neler yaptırır, tahmin bile edemiyoruz. Kötülüğün mazereti çoktur: Geride kalmanın acısı, hakkını alamamanın öfkesi, dışlanmışlık düşüncesi, maksada ulaşamamak endişesi, kaybetmek korkusu, intikam, hased vs. Belki de bu fitnenin, kötülüğün bir sonucu olarak geldiğimiz yere bir bakalım, hangimiz mutluyuz? AK Parti, Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi. Babacan’ın kuracağı partiyi de eklersek hepsi de aynı kaynaktan beslenip belli bir tabana hitap eden parti sayısı beş oldu.  Artık çok daha dikkatli olmak gerekiyor neden mi? Milli manevi değerlere önem veren ve kendisini muhafazakâr olarak nitelendiren seçmen için pek çok alternatif var gibi görünebilir ama işin aslı öyle değil. Zira bahsi geçen partiler popülist söylemlerle birbirlerini alt edecek politikalar üzerine yoğunlaşmaya devam ettikçe en çok kendi tabanlarına zarar verecekler. Ve seçmen kavgalı eve kız verilmez diyerek başka arayışlara girecek. Bu arayış geçtiğimiz yerel seçimlerde İstanbul, Ankara örneğinde gördüğümüz gibi muhtemel bir sonuç karşımıza çıkarabilir.  Yeni partiler ve iktidar bu süreçte, meseleleri şahsileştirmeden ilkeler üzerine söylemlerde bulunmalı, aksi halde, her gün yeni bir ithamla suçlanan aynı mahallede doğup büyümüş isimlerin, kanlı bıçaklı olmuş kardeşlerden farkı kalmaz... Tarihimiz bu kardeş kavgalarına ve sonuçlarına çokça şahitlik etmiştir, umarım yeni bir kavgaya daha şahit olmayız. Çünkü bu kavgaların kazananı olmamış iki tarafta kaybetmiştir.  Ve son söz; Millet ve memleket hâlâ buradadır, yerindedir. Peki, kırk yıl öncesinin büyük partileri ve sarsılmaz siyasetçileri nerededir? Madem yoktur, o halde onur kırıcı ithamlar ve yıkıcı söylemlerden uzak durmamız şarttır.
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2019 - Cuma

Gelecekte Üzülmemek İçin

Maalesef muhafazakâr camiada sebepsiz düşmanlıklar çoğalıyor. Sebebi belli aslında; hazımsızlık. Bu ‘rahatsızlığa’ yakalananların sayısında ciddi artış yaşanıyor. Bunun bir sonucu olarak acı ama gerçek, derdimizi savunurken, adalet ve kardeşlik duygusu dahil, birçok şeyi yıkmaktan çekinmiyoruz. Başkalarına gösterdiğimiz hoşgörünün küçük bir kısmını, kendi insanımıza, bizden olanlara göstermiyoruz. 

Ortalık, maalesef, ''kibirli ve beceriksiz'' kimselerle dolu. Oldukça da etkililer, mühim yerlerdeler. Böylelerinin açtığı yaraları kapatmak, meşakkatli bir iştir; gönül dostlarına dahi eziyet verir. Sonuç, fitne... Fitnenin başı vardır, fakat sonu yoktur. Herkesten büyüktür. Nereye götürür, neler yaptırır, tahmin bile edemiyoruz. Kötülüğün mazereti çoktur: Geride kalmanın acısı, hakkını alamamanın öfkesi, dışlanmışlık düşüncesi, maksada ulaşamamak endişesi, kaybetmek korkusu, intikam, hased vs.

Belki de bu fitnenin, kötülüğün bir sonucu olarak geldiğimiz yere bir bakalım, hangimiz mutluyuz? AK Parti, Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi. Babacan’ın kuracağı partiyi de eklersek hepsi de aynı kaynaktan beslenip belli bir tabana hitap eden parti sayısı beş oldu. 

Artık çok daha dikkatli olmak gerekiyor neden mi? Milli manevi değerlere önem veren ve kendisini muhafazakâr olarak nitelendiren seçmen için pek çok alternatif var gibi görünebilir ama işin aslı öyle değil.

Zira bahsi geçen partiler popülist söylemlerle birbirlerini alt edecek politikalar üzerine yoğunlaşmaya devam ettikçe en çok kendi tabanlarına zarar verecekler. Ve seçmen kavgalı eve kız verilmez diyerek başka arayışlara girecek. Bu arayış geçtiğimiz yerel seçimlerde İstanbul, Ankara örneğinde gördüğümüz gibi muhtemel bir sonuç karşımıza çıkarabilir. 

Yeni partiler ve iktidar bu süreçte, meseleleri şahsileştirmeden ilkeler üzerine söylemlerde bulunmalı, aksi halde, her gün yeni bir ithamla suçlanan aynı mahallede doğup büyümüş isimlerin, kanlı bıçaklı olmuş kardeşlerden farkı kalmaz... Tarihimiz bu kardeş kavgalarına ve sonuçlarına çokça şahitlik etmiştir, umarım yeni bir kavgaya daha şahit olmayız. Çünkü bu kavgaların kazananı olmamış iki tarafta kaybetmiştir. 

Ve son söz; Millet ve memleket hâlâ buradadır, yerindedir. Peki, kırk yıl öncesinin büyük partileri ve sarsılmaz siyasetçileri nerededir? Madem yoktur, o halde onur kırıcı ithamlar ve yıkıcı söylemlerden uzak durmamız şarttır.

Yazıya ifade bırak !