Bu yazı biraz sert, belki ağır ifadeler de var ama konu ekmek olunca bu sertlikte olunmalı. Çünkü bizim anlayışımız şudur: Adil şahidler olacağız. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa… Ve asla bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Avukat Emirhan Şahbaz, geçtiğimiz dönem Burak Kunt'un bıraktığı yerden aldığı etkili muhalefetle ekip olarak Çanakkale adına meclis gündemini belirlemeye devam ediyor. Haziran ayı meclis toplantısında da benzer bir kararlılık ortaya koydu. Şahbaz, 11 yıldır belediyede çalışan ve eşi yeni doğum yapmış bir personelin işten çıkarılmasını, yaklaşık 200 personelin işten çıkarılacağı iddialarını, su, katı atık ve kreş ücretlerine yapılan zamları eleştirel bir dille gündeme taşıdı.
Belediye Başkanı Sayın Muharrem Erkek bu eleştirilere yanıtlar verdi. Zamlarla ilgili verdiği "sorumlusu biz değil Ankara" şeklindeki açıklamalar kabul edilebilir düzeydeydi, eyvallah... Ancak Erkek, cevap veremediği konularda öyle bir hamle yaptı ki, bu durum tam anlamıyla bir yönetim biçiminin iflası oldu ve bir siyasetçinin düşebileceği en derin çukuru gözler önüne serdi.
Şahbaz'a yönelik sarf ettiği "Sizin kurumunuzla ilgili (eğitim kurumu var) belediyeye şikâyet geliyor, video bile var..." cümlesi açıkça bir tehdittir. Bu, bir yöneticinin şahsi zaaflarını kurumsal güce yaslayarak bir muhalefet temsilcisine karşı sopa gibi kullanma girişimidir.
Soruyorum: Bize vaat edilen "kimseyi ötekileştirmeyen belediyecilik" bu muydu? Hayır, bu sözlerin ardında ne demokrasi var ne de yönetim ahlakı. Bu sözler, köşeye sıkışınca kişiselleşen, eleştiriye tahammülsüz bir zihniyetin tezahürüdür.
İnsanların ekmeğine laf ederek bir tartışmayı gölgelemek... Evet, tam da bu yapıldı. Şahbaz'a ait olan, onlarca insanın çalıştığı, velilerin güvenle çocuklarını teslim ettiği bir eğitim kurumu ima yoluyla hedef alındı. "Video var ama paylaşmam" diyerek akıllara şüphe düşürüldü. Bu tarz siyasetin adı bellidir: Sataş, şüphe düşür, lekelenmesine izin ver.
Bunun adı siyaset değildir, yöneticilik hiç değildir. Sayın Erkek, sizinle aynı siyasi çizgide olmayanları ima yoluyla tartışmaya açarak kimleri cezalandırmaya, kimleri hizaya sokmaya çalışıyorsunuz? Bakın bu hayatta bir insanın en korkması gereken şeylerden biri, insanların ekmeğiyle oynamaktır. Ekmek hakkının ne olduğunu iyi biliriz. Bilmeyenlere de hatırlatırız. Bunun bir adım ilerisi ne olacak burada söylemekten imtina ederim.
Haziran ayında belediye meclisinde gördüklerim, ne yazık ki günümüzün modern "cahiliye" versiyonlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Yönetim anlayışında ilke ve değerler yalnızca söylem düzeyinde varlık gösteriyor; ihtiyaç duyulmadığında göz ardı ediliyor, çıkarlar söz konusu olduğunda ise bizzat çiğneniyor. Tıpkı İslam öncesi cahiliye müşriklerinin helvadan put yapıp ona tapmaları, sonra acıkınca o putu yemeleri gibi... Menfaatin, görüntüdeki değerlerin önüne geçtiği bu mantık; bugün de farklı renk ve tonlarda siyaset sahnesinde yer buluyor. Şeffaflık, adalet, katılımcılık gibi kavramlar, sadece halkın oyunu almak için kullanılan birer helva putu gibi görülüyor.
Ve siz, "bundan sonra sizin anlayacağınız dilden konuşacağım" diyorsunuz. Bu çıkış bir yöneticinin değil, bir kabile reisinin söylemidir. Ne demek bu? Bu bir belediye başkanına yakışır mı? Bu bir hukukçuya yakışır mı? Çanakkale halkı, sizin bu tavrınızın adını koydu: "Demokrat gibi başlayıp, otoriterleşerek devam eden bir çizgi..." Ne farkınız kaldı şunları şunları yapıyorlar diyerek eleştirdiğiniz iktidardan?