Her yaz aynı manzara tekrar ediyor: Gökyüzünü kızartan alevler, kilometrelerce öteden görünen duman bulutları, alevlerin üzerine su bırakan helikopterler… Ancak orman yangınlarıyla mücadele, yangın başladıktan sonra değil, başlamadan önce kazanılır. Son haftalarda yaşanan yangınlarla bu gerçeği acı bir şekilde tecrübe eden Çanakkale, konunun önemini bir kez daha gündeme taşıdı. Gelin hem Türkiye genelindeki yangın nedenlerine hem de Çanakkale özelindeki çarpıcı detaylara birlikte bakalım.
Yangınların Perde Arkası: Nedenler ve Sonuçlar
Doğal Sebepler: İklim Krizi ve Kuraklık
Türkiye, özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde, orman yangınlarına yatkın bir coğrafyaya sahip. Ne yazık ki küresel iklim krizi, bu doğal yatkınlığı ölümcül bir tehlikeye dönüştürüyor.
- Sıcaklıklar Rekor Kırıyor: Son yıllarda yaz sıcaklıkları, normalin 5−10 °C üzerine çıktı. Nem oranlarındaki düşüş ve sertleşen rüzgarlar, yangın riskini katbekat artırıyor. 2025 yazı, Avrupa'da rekor sıcaklıklarla geçerken, Türkiye'de de gündüz sıcaklıkları 40 °C'yi aştı.
- Orman Tabanı Bir Barut Fıçısına Dönüşüyor: Nem oranının düşmesiyle birlikte, orman tabanındaki kuru yapraklar ve otlar adeta birer barut fıçısına dönüşüyor. Bu kuru materyal, bir kıvılcımla kolayca tutuşarak yangının hızla yayılmasına zemin hazırlıyor. Yangın riskinin en aza indirilmesi için, belirli zamanlarda çevre gönüllülerinin desteğiyle orman tabanı temizliğinin yapılması büyük önem taşıyor.
İnsan Kaynaklı Sebepler: İhmal, Kasıt ve Altyapı Sorunları
Türkiye'deki orman yangınlarının %90'ından fazlası insan kaynaklı. Bu yangınların başlıca sebepleri ise şöyle:
- İhmal ve Kasıt: Yangınların yaklaşık %45'i söndürülmemiş piknik ateşi, sigara izmariti ve cam şişe gibi ihmallerden kaynaklanıyor. %9'u ise kasıtlı olarak çıkarılıyor.
- Elektrik Hatları Tehlikesi: Özellikle son on yılda (2015-2024) meydana gelen büyük yangınların %20'sinden fazlası, elektrik dağıtım hatlarındaki arızalardan kaynaklandı. Çanakkale gibi rüzgarın yoğun olduğu bölgelerde, yaz aylarında gevşeyen elektrik telleri birbirine değerek kıvılcımlara yol açıyor. Bu kıvılcımların altındaki kuru otları tutuşturmasıyla yangınlar başlıyor. İlk olarak direklerin altı otlardan temizlenerek beton, mıcır dökülmeli, orta vadede, elektrik hatlarına boyluca mıcır dökülmeli ve uzun vadede ise çok maliyetli ve teknik olarak zor olan bu hatların yer altına alınması kritik önem taşıyor.
Çanakkale’den İki Çarpıcı Yangın Örneği
Çanakkale'de yakın zamanda yaşanan iki büyük yangın, bu gerçeği somut bir şekilde gözler önüne seriyor:
- 8 Ağustos Yangını: Radar yokuşundaki askeri hatta başlayan yangının, elektrik tellerine çarpan bir şahin kuşunun düşmesi sonucu çıktığı belirlendi. Veteriner raporu, kuşun elektrik çarpması sonucu yanarak yere düştüğünü ortaya koydu.
- 11 Ağustos Yangını: Yerleşim alanından İzmir yolundaki ormana sıçrayan yangına, uzmanların değerlendirmesine göre, bir kamyondan yol kenarına atılan sigara izmaritinin neden olduğu düşünülüyor.
Yönetim ve Teknik Eksiklikler
Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü, 9 işletme müdürlüğü, yeterli personel ve ekipmanla donatılmış olsa da, asıl mesele bu gücün etkin kullanımı. Ağustos yangınında 1.645 personel, 16 hava aracı ve 489 kara aracıyla büyük bir seferberlik yaşandı. Ancak bu seferberliğin sadece yangın anında değil, yaz öncesi hazırlık döneminde de sürdürülmesi gerekiyor.
- Üretim Baskısı: Son 10 yılda şeflikler üzerinde artan odun üretim baskısı, "düz kesim" gibi yöntemlere yol açıyor. Oysa ormanların sağlığı için seyreltme ve ömrünü tamamlamış ağaçların toplanması daha doğru bir yaklaşım. Düz kesimler, yağış verimliliğini de olumsuz etkiliyor ve Radar Tepesi gibi ağaçsız kalan yamaçlarda kuraklığın izlerini görmek mümkün.
- Ağaçlandırma Yanılgıları: Kızılçamın değiştirilmesi gerektiği gibi yanlış bir görüş olsa da, bu tür bölgeye en uygun ve en hızlı büyüyen ağaç türüdür. Meşe gibi çok su isteyen türler kuraklıkta verimli olmazken, zeytin ağacı da bir orman bitkisi değildir.
- Teknoloji ve Müdahale Eksiklikleri: Çanakkale'de drone kullanımı yok denecek kadar azken, Keşan'dan kalkan İHA'lar yetersiz kalıyor. Oysa düşük maliyetli dronelar geniş alanları gözetleyebilir. Ayrıca büyük yangın uçaklarının her yerde kullanılamayacağı, rüzgarlı bölgelerde helikopterlerin su alımında dahi zorlandığı 11 Ağustos yangınında açıkça görüldü. Yatırımların, bölgenin teknik gerçekleri dikkate alınarak yapılması hayati önem taşıyor.
- Orman İçi Yerleşimler: Orman manzaralı evler romantik görünse de, yangın anında büyük bir tehlike oluşturuyor. Yangın riskini azaltmak için en az 10 metrelik bir savunma alanı oluşturulması şart. Güzelyalı ve Dardanos gibi yerleşim yerlerinde, denizden yangın hatları çekilmesi ve istasyonlar kurulması bu riski azaltabilir.
- İtfaiye ve Orman Ekipleri Arasındaki Farklılıklar: 8 Ağustos’da ki yangında bir itfaiye aracının orman içinde yanması itfaiye erinin canını zor kurtardığına şahit olduk. Eğer belediye itfaiye personeli soğukkanlı olsaydı, araçlardaki su basma sistemiyle alevlerin arasından geçebilirdi.
Ancak önemli bir ayrım var:
Orman personeli itfaiye bölgesine, itfaiye personeli orman bölgesine müdahale edemez eğitimleri tamamen farklı.Müdahale sırasında kaza olursa tazminat ödenmez, ciddi cezalar vardır. Bu nedenle “itfaiye yanımızdan geçti” şikâyetleri, teknik olarak bu kurallardan kaynaklanır. EYT ile çok sayıda tecrübeli personel emekli oldu. Yerlerine gelen genç personel sayıca yeterli ama deneyim olarak yetersiz. Bu, siyasetin ülkeye attığı en büyük kazıklardan biridir.
- Kontrollü Yanma: Akılcı Bir Mücadele Yöntemi
Yangınlarla mücadele çok teknik detaylar içeriyor. “Burayı neden söndürmediler” gibi serzenişler oluyor ama dediğim gibi konu çok teknik. Kulağa ironik gelse de kontrollü yanma adı verilen bir yöntem kullanılıyor. Uzman ekipler tarafından planlanan bu teknikte, küçük çaplı yangınlarla orman tabanındaki kuru ot ve ölü dallar kontrollü bir şekilde yakılarak olası büyük yangınların önüne geçiliyor. Bazı yangınlarda kamuoyu baskısından dolayı bu yöntem kullanılamıyor! Bu yöntem, ormanların sağlıklı kalmasını sağlarken yaban hayatını da koruyor. Yangın anında ise yangının yayılacağı yer hesaplanarak, alevlerin önünün kontrollü bir şekilde açılması da bu teknikler arasında yer alıyor.
Sonuç
Yangınları söndürmek, başlamadan önce başlar. İklim krizi, insan hataları, yönetimsel zafiyetler ve teknik eksiklikler birleşince, her yaz aynı felaketi yaşıyoruz. Çanakkale'nin yaşadıkları, bu sorunun hem yerel hem de ulusal boyutunu gözler önüne seriyor. Ormanlar geleceğimizdir ve onları korumak, sadece devletin değil, hepimizin görevidir.