Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

6’lı Masa Kazanacak Aday Çıkaramaz

“Millet İttifakı eğer bu seçimi gerçekten kazanmak istiyorsa “düşük profilli” bir adayla değil de Erdoğan’la “dişe diş kana kan” mücadele edecek, 6’lı masanın yönettiği değil de 6’lı masayı yönetecek bir adayla belki kazanabilir. Peki böyle bir aday çıkarabilirler mi mümkün değil işte bu yüzden 6’lı masanın seçimi kazanabilmesi mümkün değil.”  CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi ve DEVA Partisi’nden oluşan Altılı Masa, bugün İYİ Parti'nin ev sahipliğinde 11’inci kez toplandı. Toplantı sonrası daha önce olduğu gibi 2023 seçimlerinde oy kullanacak vatandaşların yüzde seksenini ilgilendirmeyen bir metin yayınlandı ve millet ittifakının adayının açıklanması bir başka toplantıya kaldı.  Adayla ilgili birçok tarif yapıldı; “Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda liderler olarak birçok kez vurguladığımız gibi uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday belirleyeceğiz ve 13. Cumhurbaşkanı Millet İttifakının adayı olacak” denildi.  Peki gerçekten de böyle mi olacak… Kesin ve kesin olarak diyorum ki, Millet İttifakının adayı Cumhurbaşkanı seçilemeyecek. Çünkü 6 lider de Türk insanını tam olarak tanımıyor ve ülke şartlarını dikkate almadan evrensel değerler üzerinden bir yol yürümeyi seçiyorlar.  “Uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş…” Türkiye’de bu değerleri tam olarak uygulayan hangi siyasi parti var, belediye başkanı, şirket var?  Erdoğan partisini bu evrensel değerler üzerinden yönetmiş olsaydı bugün AK Parti diye bir parti kalır mıydı? Benzer şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu karşısına genel başkan olmak için çıkan aday çıkan Muharrem İnce’yle demokratik bir yarış sürdürmüş olsaydı halen daha partisinin başında kalabilir miydi? Bin yıldır geçerli olan bir kural var, kim galip gelirse haklı olan odur. Çünkü Fatih’in kanunu, bu topraklarda geçerli siyasal ilkeyi en özlü biçimde anlatır: “Oğullarımdan iktidarı eline alan kişinin, düzenin devamı amacıyla kardeşlerini katletmesi uygundur, ki alimlerin çoğunluğu da bu çözümü onaylamıştır, o halde hiç tereddütsüz bu kanunu uygulasınlar. Hamaset söylemi, hain edebiyatı, bu topraklarda siyasal adabı korumaya izin vermez ve tabiatıyla kullanım süresi biten herkes zamanı gelince bir kenara itilmek ve başına geleni usulca kabullenmek zorundadır!” Bu gerçekleri göz ardı ederek, kabul etmeyerek toplumun yüzde yirmisini ilgilendiren, “demokrasi, insan hakları, özgürlük” gibi kavramlar üzerinden yapılan propaganda hiçbir anlam ifade etmiyor. Ayrıca başka bir özel durum da söz konusu, tüm dünyada son birkaç senedir tahmin edilmesi zor, kontrol edilmesi neredeyse imkânsız ve etkileri son derece radikal değişimlerin bir arada yaşandığı, dolayısıyla liderlerin çok çetin bir sınavdan geçtiği özel bir döneme de şahitlik ediyoruz. Türkiye özelinde bu sınav 2010 yılı Arap Baharıyla başladı…  Güçlü liderlerin, güçlü devletlerin, cesur öncülerin yöneteceği, haritasını çizeceği, düzenini kuracağı, yeni bir dünya kuruluyor. Lider çıkaramayan, devleti güçlendiremeyen, hata yapan milletler kaybedecek. İster kabul edelim ister kabul etmeyelim özgürlüğü değil var olmayı öne çıkaran bir dünya bu. O yüzden otoriter liderler kazanacak! Türkiye’de de bu şekilde olacak… Millet İttifakı eğer bu seçimi gerçekten kazanmak istiyorsa “düşük profilli” bir adayla değil de Erdoğan’la “dişe diş kana kan” mücadele edecek, 6’lı masanın yönettiği değil de 6’lı masayı yönetecek bir adayla belki kazanabilir. Peki böyle bir aday çıkarabilirler mi mümkün değil. İşte bu yüzden 6’lı masanın seçimi kazanabilmesi mümkün değil.  
Ekleme Tarihi: 27 Ocak 2023 - Cuma

6’lı Masa Kazanacak Aday Çıkaramaz

“Millet İttifakı eğer bu seçimi gerçekten kazanmak istiyorsa “düşük profilli” bir adayla değil de Erdoğan’la “dişe diş kana kan” mücadele edecek, 6’lı masanın yönettiği değil de 6’lı masayı yönetecek bir adayla belki kazanabilir. Peki böyle bir aday çıkarabilirler mi mümkün değil işte bu yüzden 6’lı masanın seçimi kazanabilmesi mümkün değil.” 

CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi ve DEVA Partisi’nden oluşan Altılı Masa, bugün İYİ Parti'nin ev sahipliğinde 11’inci kez toplandı. Toplantı sonrası daha önce olduğu gibi 2023 seçimlerinde oy kullanacak vatandaşların yüzde seksenini ilgilendirmeyen bir metin yayınlandı ve millet ittifakının adayının açıklanması bir başka toplantıya kaldı. 

Adayla ilgili birçok tarif yapıldı; “Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda liderler olarak birçok kez vurguladığımız gibi uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday belirleyeceğiz ve 13. Cumhurbaşkanı Millet İttifakının adayı olacak” denildi. 

Peki gerçekten de böyle mi olacak…

Kesin ve kesin olarak diyorum ki, Millet İttifakının adayı Cumhurbaşkanı seçilemeyecek. Çünkü 6 lider de Türk insanını tam olarak tanımıyor ve ülke şartlarını dikkate almadan evrensel değerler üzerinden bir yol yürümeyi seçiyorlar. 

“Uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş…” Türkiye’de bu değerleri tam olarak uygulayan hangi siyasi parti var, belediye başkanı, şirket var? 

Erdoğan partisini bu evrensel değerler üzerinden yönetmiş olsaydı bugün AK Parti diye bir parti kalır mıydı? Benzer şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu karşısına genel başkan olmak için çıkan aday çıkan Muharrem İnce’yle demokratik bir yarış sürdürmüş olsaydı halen daha partisinin başında kalabilir miydi?

Bin yıldır geçerli olan bir kural var, kim galip gelirse haklı olan odur. Çünkü Fatih’in kanunu, bu topraklarda geçerli siyasal ilkeyi en özlü biçimde anlatır: “Oğullarımdan iktidarı eline alan kişinin, düzenin devamı amacıyla kardeşlerini katletmesi uygundur, ki alimlerin çoğunluğu da bu çözümü onaylamıştır, o halde hiç tereddütsüz bu kanunu uygulasınlar. Hamaset söylemi, hain edebiyatı, bu topraklarda siyasal adabı korumaya izin vermez ve tabiatıyla kullanım süresi biten herkes zamanı gelince bir kenara itilmek ve başına geleni usulca kabullenmek zorundadır!”

Bu gerçekleri göz ardı ederek, kabul etmeyerek toplumun yüzde yirmisini ilgilendiren, “demokrasi, insan hakları, özgürlük” gibi kavramlar üzerinden yapılan propaganda hiçbir anlam ifade etmiyor. Ayrıca başka bir özel durum da söz konusu, tüm dünyada son birkaç senedir tahmin edilmesi zor, kontrol edilmesi neredeyse imkânsız ve etkileri son derece radikal değişimlerin bir arada yaşandığı, dolayısıyla liderlerin çok çetin bir sınavdan geçtiği özel bir döneme de şahitlik ediyoruz. Türkiye özelinde bu sınav 2010 yılı Arap Baharıyla başladı… 

Güçlü liderlerin, güçlü devletlerin, cesur öncülerin yöneteceği, haritasını çizeceği, düzenini kuracağı, yeni bir dünya kuruluyor. Lider çıkaramayan, devleti güçlendiremeyen, hata yapan milletler kaybedecek. İster kabul edelim ister kabul etmeyelim özgürlüğü değil var olmayı öne çıkaran bir dünya bu. O yüzden otoriter liderler kazanacak!

Türkiye’de de bu şekilde olacak… Millet İttifakı eğer bu seçimi gerçekten kazanmak istiyorsa “düşük profilli” bir adayla değil de Erdoğan’la “dişe diş kana kan” mücadele edecek, 6’lı masanın yönettiği değil de 6’lı masayı yönetecek bir adayla belki kazanabilir. Peki böyle bir aday çıkarabilirler mi mümkün değil. İşte bu yüzden 6’lı masanın seçimi kazanabilmesi mümkün değil.  

Yazıya ifade bırak !