Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

İklim Krizlerinin Olası Toplumsal Sonuçları Neler Olabilir?

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyerek yazıya başlamak isterim. Suriye’nin yaşadığı iç karışıklıkların nedenlerinden birinin de ülkelerindeki iklim değişimine bağlı uzun sürmüş kuraklık olduğu biliniyor. Yani Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan mülteciler savaş kadar, dolaylı olarak da olsa iklim krizi nedeniyle de yer değiştirdiler. Bir “aşırılıklar yazı”nın daha ortasındayız, önümüzdeki yıllarda bu kavramı daha fazla duyacağız. Kuzeybatı Kanada’da yüzlerce kişi aşırı sıcaklıktan yaşamını yitirdi. Pakistan’ın Yakubabad kenti 52 dereceyle dünyanın en sıcak noktalarından biri oldu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz bölgesi büyük orman yangınlarını tetikleyen sıcak hava dalgasıyla karşı karşıya. Bütün kuzey yarımküre yangınlarla boğuşuyor. Dünya Meteoroloji Örgütü, 2019’da yaklaşık 22 milyon insanın olağanüstü iklim olayları neticesinde yer değiştirmek durumunda kaldığı tahminini yapıyor. Ani ve olağanüstü iklim olayları ve çölleşme, önümüzdeki yıllarda uluslararası göç hareketlerinin muhtemelen en belirleyici nedenleri arasında olacak. Yapılan çalışmalar 2050 yılı civarında bugünkü rakamların on katı bir artışla 200 milyon insanın iklim değişimi nedeniyle göç etmek durumunda kalacağını öngörüyor. Dahası “iklim sığınmacılarının” sayısının, yüzyılın sonu itibarıyla, iki milyar kişiye, yani dünya nüfusunun beşte birine kadar ulaşacağını belirtiyor. Peki bu iklim krizlerinin olası toplumsal sonuçları neler olabilir? Bunu yaşanmış çarpıcı bir hikaye ile anlatmak isterim.  2018’de, ABD’nin California eyaletindeki büyük yangınlar sırasında Paradise kasabası adeta kül olur. 85 kişinin hayatını kaybettiği felâketin hemen ardından paradise sakinleri komşu Chico kasabasına sığınır. Yaklaşık yüz bin nüfuslu Chico kasabası halkı, yirmi bin kadar yangınzedeyi büyük bir coşku ve yardımseverlikle karşılar. İklim felâketi karşısında, “tabanda” karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma örnekleri yaşanır. Kısa zamanda evlerini kaybetmiş insanlar için geçici sığınaklar oluşturulur, sıcak yemek dağıtılır, yangınla travmatize olmuş çocuklar için spor ve eğlence aktiviteleri düzenlenir. Chico’daki karşılıklı yardımlaşma deneyimi ulusal basında dahi övgüyle karşılanır. Ancak, yangından sonra, felâketin yarattığı sorunların çözümü konusunda yapısal adımlar, ülkedeki toplumsal altyapılar kırk yıllık neoliberalizmin tahribatı altında kaldığından bir türlü atılamaz. Yangın mağdurlarının önemli bölümü yeni ev bulamaz, zaten ciddi bir evsizler sorunuyla karşı karşıya olan, eyalet ya da federal düzeyde finanse edilen kamusal bir konut politikasına sahip olmayan Chico kasabasında evsiz sayısı iyice artar. Hali vakti yerinde Paradise sakinleri kendilerine yeni bir gelecek kurma imkânı bulurken daha yoksul yangınzadeler belini bir türlü doğrultamaz. Yangın sonrası dayanışma yerini yavaş yavaş kasabalılarla önemli bölümü yangın mağduru olan eski-yeni evsizler arasında gerilimlere bırakır. Parklarda, meydanlarda gerilim ve kavgalar yaşanmaya başlar, evsizlere, gecekondu misali barakalarda kalanlara dönük polis baskınları gerçekleştirilir. Günümüzde Chico, yangın sonrası sergilediği dayanışmayla değil, evsizlere dönük sert politikalarıyla tanınan ve eleştirilen bir kasaba. Chico’da hem 2018’de hem 2020’de bulunan ve dolayısıyla da hem yangın sonrasında sergilenen dayanışmaya hem de iki yıl sonra evsizlere dönük reaksiyona şahit olan Naomi Klein, toplumsal-siyasal iklimdeki bu radikal dönüşümü şöyle özetliyor: “Chico’nun evsizlere karşı savaşı, iklim değişikliği kaynaklı afetlerin yoksul kurbanlarına, servetleri onları en azından kısa vadede küresel ısınmanın en korkunç etkilerine karşı koruma sağlayanlar tarafından insan çöpleri gibi davranıldığı eko-otoriter bir geleceğe dair korkunç bir bakış sağlıyor.” Bir taraftan iklim krizinin sonuçlarıyla dayanışma, karşılıklı yardımlaşma ve eşitlik temelinde mücadelenin açtığı siyasal olanaklar, diğer taraftansa en altta kalanın canının çıkmasını meşru sayan dünya düzeni… Başta söylediğim Suriye konusu dikkate alındığında, Türkiye’de yaygınlaşan ırkçı mülteci karşıtlığının Chico’dakinden çok daha büyük ve muhtemel sonuçları itibariyle ürkütücü bir olumsuz sınav olduğu ortada...
Ekleme Tarihi: 09 Ağustos 2021 - Pazartesi

İklim Krizlerinin Olası Toplumsal Sonuçları Neler Olabilir?

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyerek yazıya başlamak isterim. Suriye’nin yaşadığı iç karışıklıkların nedenlerinden birinin de ülkelerindeki iklim değişimine bağlı uzun sürmüş kuraklık olduğu biliniyor. Yani Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan mülteciler savaş kadar, dolaylı olarak da olsa iklim krizi nedeniyle de yer değiştirdiler.

Bir “aşırılıklar yazı”nın daha ortasındayız, önümüzdeki yıllarda bu kavramı daha fazla duyacağız. Kuzeybatı Kanada’da yüzlerce kişi aşırı sıcaklıktan yaşamını yitirdi. Pakistan’ın Yakubabad kenti 52 dereceyle dünyanın en sıcak noktalarından biri oldu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz bölgesi büyük orman yangınlarını tetikleyen sıcak hava dalgasıyla karşı karşıya. Bütün kuzey yarımküre yangınlarla boğuşuyor. Dünya Meteoroloji Örgütü, 2019’da yaklaşık 22 milyon insanın olağanüstü iklim olayları neticesinde yer değiştirmek durumunda kaldığı tahminini yapıyor. Ani ve olağanüstü iklim olayları ve çölleşme, önümüzdeki yıllarda uluslararası göç hareketlerinin muhtemelen en belirleyici nedenleri arasında olacak. Yapılan çalışmalar 2050 yılı civarında bugünkü rakamların on katı bir artışla 200 milyon insanın iklim değişimi nedeniyle göç etmek durumunda kalacağını öngörüyor. Dahası “iklim sığınmacılarının” sayısının, yüzyılın sonu itibarıyla, iki milyar kişiye, yani dünya nüfusunun beşte birine kadar ulaşacağını belirtiyor.

Peki bu iklim krizlerinin olası toplumsal sonuçları neler olabilir? Bunu yaşanmış çarpıcı bir hikaye ile anlatmak isterim. 

2018’de, ABD’nin California eyaletindeki büyük yangınlar sırasında Paradise kasabası adeta kül olur. 85 kişinin hayatını kaybettiği felâketin hemen ardından paradise sakinleri komşu Chico kasabasına sığınır. Yaklaşık yüz bin nüfuslu Chico kasabası halkı, yirmi bin kadar yangınzedeyi büyük bir coşku ve yardımseverlikle karşılar. İklim felâketi karşısında, “tabanda” karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma örnekleri yaşanır. Kısa zamanda evlerini kaybetmiş insanlar için geçici sığınaklar oluşturulur, sıcak yemek dağıtılır, yangınla travmatize olmuş çocuklar için spor ve eğlence aktiviteleri düzenlenir. Chico’daki karşılıklı yardımlaşma deneyimi ulusal basında dahi övgüyle karşılanır.

Ancak, yangından sonra, felâketin yarattığı sorunların çözümü konusunda yapısal adımlar, ülkedeki toplumsal altyapılar kırk yıllık neoliberalizmin tahribatı altında kaldığından bir türlü atılamaz. Yangın mağdurlarının önemli bölümü yeni ev bulamaz, zaten ciddi bir evsizler sorunuyla karşı karşıya olan, eyalet ya da federal düzeyde finanse edilen kamusal bir konut politikasına sahip olmayan Chico kasabasında evsiz sayısı iyice artar. Hali vakti yerinde Paradise sakinleri kendilerine yeni bir gelecek kurma imkânı bulurken daha yoksul yangınzadeler belini bir türlü doğrultamaz.

Yangın sonrası dayanışma yerini yavaş yavaş kasabalılarla önemli bölümü yangın mağduru olan eski-yeni evsizler arasında gerilimlere bırakır. Parklarda, meydanlarda gerilim ve kavgalar yaşanmaya başlar, evsizlere, gecekondu misali barakalarda kalanlara dönük polis baskınları gerçekleştirilir. Günümüzde Chico, yangın sonrası sergilediği dayanışmayla değil, evsizlere dönük sert politikalarıyla tanınan ve eleştirilen bir kasaba.

Chico’da hem 2018’de hem 2020’de bulunan ve dolayısıyla da hem yangın sonrasında sergilenen dayanışmaya hem de iki yıl sonra evsizlere dönük reaksiyona şahit olan Naomi Klein, toplumsal-siyasal iklimdeki bu radikal dönüşümü şöyle özetliyor: “Chico’nun evsizlere karşı savaşı, iklim değişikliği kaynaklı afetlerin yoksul kurbanlarına, servetleri onları en azından kısa vadede küresel ısınmanın en korkunç etkilerine karşı koruma sağlayanlar tarafından insan çöpleri gibi davranıldığı eko-otoriter bir geleceğe dair korkunç bir bakış sağlıyor.”

Bir taraftan iklim krizinin sonuçlarıyla dayanışma, karşılıklı yardımlaşma ve eşitlik temelinde mücadelenin açtığı siyasal olanaklar, diğer taraftansa en altta kalanın canının çıkmasını meşru sayan dünya düzeni…

Başta söylediğim Suriye konusu dikkate alındığında, Türkiye’de yaygınlaşan ırkçı mülteci karşıtlığının Chico’dakinden çok daha büyük ve muhtemel sonuçları itibariyle ürkütücü bir olumsuz sınav olduğu ortada...

Yazıya ifade bırak !