Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Biz Üzerimize Düşeni Yaptık

Yıl 2017 AK Parti Parti bayramlaşma programı, Bülent Turan ve Ayhan Gider partililere hitap ettiler. Söz yerel gündeme geldi ve vekiller Çanakkale’ye “bayram şekeri” diyebileceğimiz bir ikramda bulundular. Bülent Turan, mülkiyeti kamuya ait eski adliye binasını yıkalım, orayı güzel bir meydana çevirelim ve Çanakkale halkının kullanıma sunalım. Belediye projesini hazırlasın gelsin. Bize düşen ne ise yapmaya hazırız dedi. Hatta Turan konuşmasında Necip Paşa Camii’nin arkasındaki alanın Askeri hastaneye kadar olan kısmının kamuya açılmasını ve Çanakkale Kordonun uzatılmasını da gündeme getirdi ve desteğe hazır olduklarını söyledi.  Ayhan Gider, Valiliğin yanında ki mülkiyeti kamuya ait eski il özel idare binasını yıkalım, arkasında bir iki tane eski yapı var onları da belediye kamulaştırsın, Valilik binası ortaya çıksın. Böylelikle Çanakkale’nin simgesi olacak bir alan yaratmış olalım, belediye üzerine düşen kamulaştırmaları yapsın, özel idare binasını hemen yarın yıkarız dedi. Kamuoyunda oldukça heyecan yaratan bu öneriler ilk belediye meclis toplantısında gündeme geldi. Başkan Gökhan, toplantı boyunca buralarla ilgili olarak geçmiş 10 yılda aldıkları meclis kararlarını, bürokrasiye takılmış görüşme notlarını paylaştı ve gazetelere manşet olacak şu çıkışları yaptı; “Var mısın demişler… Varım diyorum... Ama biz zaten vardık. Bu kentte neler olup bittiğinden bihaber vekillerimiz, vekillerin dile getirdiği tüm konularda meclis kararlarımız zaten var! Milletvekillerinin bu kentle alakası yok!” 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 aradan 5 yıl geçti. Öneriler havada kaldı. Top taca atıldı, konu AK Parti açısında “uzattığımız eli havada bıraktılar”, belediye açısından “biz üzerimize düşeni yaptık” denilerek yarın bir gün kullanılmak üzere “siyasetin malzemesi” olarak rafa kaldırıldı.  Çok garip değil mi? Çanakkale Belediyesi yönetiminin, bu önerileri hayata geçirmek, iktidardan alınması gerekenleri adeta söküp almak için koşturması, her meclis toplantısında “vekillere sesleniyorum, bakın şurada tıkandık, burada tıkandık, hadi bir el atın” diyerek gündeme getirmesi gerekiyordu. Sonuçta bu projelerin hayata geçirilmesinin siyaseten kaymağını en çok belediye yiyecekti. Ama geçtiğimiz 10 yılda olduğu gibi “biz üzerimize düşeni yaptık” denildi.  Peki vekillerin bu önerilerine AK Parti teşkilatları ve belediye meclis üyeleri ne kadar sahip çıktı? Oysa ki AK Partililer hemen her toplantıda, hemen her mikrofona konuştuklarında “bu projeleri neden hayata geçirmediniz” diyerek “siyaset” yapmaları gerekiyordu. AK Partililer de “biz üzerimize düşeni yaptık” demeyi tercih ettiler.  Oysa ki vekillerin projelerine, belediyeden önce asıl sahip çıkması gerekenler AK Parti teşkilatlarıydı... Şimdi görevde olan bir AK Partiliye sorsak “bu projeler ne oldu?” diye, alacağımız cevap “bilgim yok, ne projesi” olurdu. Çünkü kurumsal hafıza yok, kurumsal hafızayı ve onca konuda destek olacak kimseleri herhalde yanlarında istemiyorlar. Her şeyi en çok kendileri bildikleri için de ortaya çıkan tablo yukarıda ki gibi. Ne diyelim “en iyisini siz bilirsiniz!”   Ve son söz; Her parlayan ismi tehdit, her fikrini söyleyeni tehlike olarak görmek yalnızlık ve vasatlaşmaya yol açar…
Ekleme Tarihi: 24 Şubat 2021 - Çarşamba

Biz Üzerimize Düşeni Yaptık

Yıl 2017 AK Parti Parti bayramlaşma programı, Bülent Turan ve Ayhan Gider partililere hitap ettiler. Söz yerel gündeme geldi ve vekiller Çanakkale’ye “bayram şekeri” diyebileceğimiz bir ikramda bulundular.

Bülent Turan, mülkiyeti kamuya ait eski adliye binasını yıkalım, orayı güzel bir meydana çevirelim ve Çanakkale halkının kullanıma sunalım. Belediye projesini hazırlasın gelsin. Bize düşen ne ise yapmaya hazırız dedi. Hatta Turan konuşmasında Necip Paşa Camii’nin arkasındaki alanın Askeri hastaneye kadar olan kısmının kamuya açılmasını ve Çanakkale Kordonun uzatılmasını da gündeme getirdi ve desteğe hazır olduklarını söyledi. 

Ayhan Gider, Valiliğin yanında ki mülkiyeti kamuya ait eski il özel idare binasını yıkalım, arkasında bir iki tane eski yapı var onları da belediye kamulaştırsın, Valilik binası ortaya çıksın. Böylelikle Çanakkale’nin simgesi olacak bir alan yaratmış olalım, belediye üzerine düşen kamulaştırmaları yapsın, özel idare binasını hemen yarın yıkarız dedi.

Kamuoyunda oldukça heyecan yaratan bu öneriler ilk belediye meclis toplantısında gündeme geldi. Başkan Gökhan, toplantı boyunca buralarla ilgili olarak geçmiş 10 yılda aldıkları meclis kararlarını, bürokrasiye takılmış görüşme notlarını paylaştı ve gazetelere manşet olacak şu çıkışları yaptı; Var mısın demişler… Varım diyorum... Ama biz zaten vardık. Bu kentte neler olup bittiğinden bihaber vekillerimiz, vekillerin dile getirdiği tüm konularda meclis kararlarımız zaten var! Milletvekillerinin bu kentle alakası yok!”

2017, 2018, 2019, 2020, 2021 aradan 5 yıl geçti. Öneriler havada kaldı. Top taca atıldı, konu AK Parti açısında “uzattığımız eli havada bıraktılar”, belediye açısından “biz üzerimize düşeni yaptık” denilerek yarın bir gün kullanılmak üzere “siyasetin malzemesi” olarak rafa kaldırıldı. 

Çok garip değil mi? Çanakkale Belediyesi yönetiminin, bu önerileri hayata geçirmek, iktidardan alınması gerekenleri adeta söküp almak için koşturması, her meclis toplantısında “vekillere sesleniyorum, bakın şurada tıkandık, burada tıkandık, hadi bir el atın” diyerek gündeme getirmesi gerekiyordu. Sonuçta bu projelerin hayata geçirilmesinin siyaseten kaymağını en çok belediye yiyecekti. Ama geçtiğimiz 10 yılda olduğu gibi “biz üzerimize düşeni yaptık” denildi. 

Peki vekillerin bu önerilerine AK Parti teşkilatları ve belediye meclis üyeleri ne kadar sahip çıktı? Oysa ki AK Partililer hemen her toplantıda, hemen her mikrofona konuştuklarında “bu projeleri neden hayata geçirmediniz” diyerek “siyaset” yapmaları gerekiyordu. AK Partililer de “biz üzerimize düşeni yaptık” demeyi tercih ettiler. 

Oysa ki vekillerin projelerine, belediyeden önce asıl sahip çıkması gerekenler AK Parti teşkilatlarıydı... Şimdi görevde olan bir AK Partiliye sorsak “bu projeler ne oldu?” diye, alacağımız cevap “bilgim yok, ne projesi” olurdu. Çünkü kurumsal hafıza yok, kurumsal hafızayı ve onca konuda destek olacak kimseleri herhalde yanlarında istemiyorlar. Her şeyi en çok kendileri bildikleri için de ortaya çıkan tablo yukarıda ki gibi. Ne diyelim “en iyisini siz bilirsiniz!”  

Ve son söz; Her parlayan ismi tehdit, her fikrini söyleyeni tehlike olarak görmek yalnızlık ve vasatlaşmaya yol açar…

Yazıya ifade bırak !