Kamil Ali Aşkın
Köşe Yazarı
Kamil Ali Aşkın
 

İsmi Lazım Değil

Bir sosyal medya mecraından takip ettiğime göre ismi lazım değil, Belçika’da açılmış bir hesap, bir özel mahkeme kurmuş. 24.09.2021 tarihli duyurusu ile de bir mütalaa yayınlamışlar. Bu sözde mütalaanın, TÜRKİYE Cumhuriyeti aleyhine Lahey’in öncüsü olduğu hususunda başka bir sosyal medya hesap sahibinin iddiası ve zil takıp oynayası var. Bu sözde mütalaayı ve mütalaanın Lahey’in öncüsü olacağı konusundaki iddiayı görünce, başta anlam veremedim. Sonra biraz tetkik ettiğimde, Türkiye Cumhuriyeti kurumsal bütünlüğünün ve halkının 15 TEMMUZ 2016 da yaşadığı travmanın neticesi aldığı tedbirlerin, baştan sona hukuka aykırı olduğunu iddia eden bir yaklaşımla, yine Türkiye Cumhuriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde mahkûm etmek konusunda çalışma olduğunu anladım. Bence her olay, vuku bulduğu zaman içinde değerlendirilmeli. Değerlendirmeleri yapan kurumsal yapılar da tedbirlerini ona göre almalı. Bu tedbirler alınırken muhatap her bir bireyin beklentisi de hukuka uygunluk olmalı. Alınan tedbirlerin hukuka uygunluğunun denetimi ise, her ülkede olduğu gibi anayasal dayanağı olan bağımsız mahkemelerce yapılmalı. ( Anayasa 138 ve devamı maddeler ) Bağımsız mahkemeler bu değerlendirmeyi yapar iken, yaşanan, karşılaşılan travmadan ilk önce kurtulup, vuku bulan olaylarda, bu olayların neticesi alınan tedbirlerde, hukuka aykırılık var ise hükmünü sübjektiflikten, duygusallıktan sıyrılarak vermeli. Hukuku uygulayacak yargıçlardan, iddia edecek savcılardan, savunma yapacak avukatlardan ve bütün bu yargısal karara katılan kolluk ve adliyedeki yardımcı personelden beklenen toplum kahramanlığı değil, hukuk kahramanlığıdır. Fakat Türk Yargısı bu tip siyasi travmatik toplumsal olayların neticesi oluşan fiili durumlardan hemen kurtulup, kendisinden beklenen hukuka uygunluk denetimini layığı ile yerine getirememe alışkanlığını bir türlü bırakamamıştır. Bunun Osmanlı Devletinde de sayısız örnekleri var. Yine Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, akabinde 1961 Askeri Darbesinden sonra, 1980 Askeri Darbesinden sonra, tarihimize 28 Şubat olarak geçen post modern darbede yargının bizzat darbecilerden brifing alması gibi vakalarda sınıfı geçemeyen Türk Yargısının, 15 TEMMUZ 2016’daki hain darbe girişimi neticesi işlenen suçlar nedeni ile ve neticesinde alınan tedbirlerle ilgili yaptığı yargısal denetimde de büyük sıkıntılar var ki, Türkiye Cumhuriyeti yine dışarıdan bir takım sosyal medya hesapları vasıtasıyla aleyhe propagandaya maruz kalmakta. Hâlbuki artık işi bu hale getirmemek gerekir idi. Bence ülkemiz aleyhine gerçekleştirilen bu nevzuhur sözde faaliyetlerin, adına mahkeme denen sözde oluşumların mütalaalarına maruz kalınmasının nedeni, yine görevini düzgün yapmayan Türk Yargısı. Hâlbuki mevzuatımızda hukuka uygun karar vermeye yetecek yasalarımız, bunu uygulayacak hâkim, savcı ve avukatlarımız var. Sorun derinlerde. Yazık. Hukukun içinde, sorumluluk bilinci ile en önemlisi sevgi ile kalınız…
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2021 - Pazartesi

İsmi Lazım Değil

Bir sosyal medya mecraından takip ettiğime göre ismi lazım değil, Belçika’da açılmış bir hesap, bir özel mahkeme kurmuş. 24.09.2021 tarihli duyurusu ile de bir mütalaa yayınlamışlar. Bu sözde mütalaanın, TÜRKİYE Cumhuriyeti aleyhine Lahey’in öncüsü olduğu hususunda başka bir sosyal medya hesap sahibinin iddiası ve zil takıp oynayası var.

Bu sözde mütalaayı ve mütalaanın Lahey’in öncüsü olacağı konusundaki iddiayı görünce, başta anlam veremedim. Sonra biraz tetkik ettiğimde, Türkiye Cumhuriyeti kurumsal bütünlüğünün ve halkının 15 TEMMUZ 2016 da yaşadığı travmanın neticesi aldığı tedbirlerin, baştan sona hukuka aykırı olduğunu iddia eden bir yaklaşımla, yine Türkiye Cumhuriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde mahkûm etmek konusunda çalışma olduğunu anladım.

Bence her olay, vuku bulduğu zaman içinde değerlendirilmeli. Değerlendirmeleri yapan kurumsal yapılar da tedbirlerini ona göre almalı. Bu tedbirler alınırken muhatap her bir bireyin beklentisi de hukuka uygunluk olmalı. Alınan tedbirlerin hukuka uygunluğunun denetimi ise, her ülkede olduğu gibi anayasal dayanağı olan bağımsız mahkemelerce yapılmalı. ( Anayasa 138 ve devamı maddeler )

Bağımsız mahkemeler bu değerlendirmeyi yapar iken, yaşanan, karşılaşılan travmadan ilk önce kurtulup, vuku bulan olaylarda, bu olayların neticesi alınan tedbirlerde, hukuka aykırılık var ise hükmünü sübjektiflikten, duygusallıktan sıyrılarak vermeli. Hukuku uygulayacak yargıçlardan, iddia edecek savcılardan, savunma yapacak avukatlardan ve bütün bu yargısal karara katılan kolluk ve adliyedeki yardımcı personelden beklenen toplum kahramanlığı değil, hukuk kahramanlığıdır.

Fakat Türk Yargısı bu tip siyasi travmatik toplumsal olayların neticesi oluşan fiili durumlardan hemen kurtulup, kendisinden beklenen hukuka uygunluk denetimini layığı ile yerine getirememe alışkanlığını bir türlü bırakamamıştır. Bunun Osmanlı Devletinde de sayısız örnekleri var. Yine Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, akabinde 1961 Askeri Darbesinden sonra, 1980 Askeri Darbesinden sonra, tarihimize 28 Şubat olarak geçen post modern darbede yargının bizzat darbecilerden brifing alması gibi vakalarda sınıfı geçemeyen Türk Yargısının, 15 TEMMUZ 2016’daki hain darbe girişimi neticesi işlenen suçlar nedeni ile ve neticesinde alınan tedbirlerle ilgili yaptığı yargısal denetimde de büyük sıkıntılar var ki, Türkiye Cumhuriyeti yine dışarıdan bir takım sosyal medya hesapları vasıtasıyla aleyhe propagandaya maruz kalmakta.

Hâlbuki artık işi bu hale getirmemek gerekir idi. Bence ülkemiz aleyhine gerçekleştirilen bu nevzuhur sözde faaliyetlerin, adına mahkeme denen sözde oluşumların mütalaalarına maruz kalınmasının nedeni, yine görevini düzgün yapmayan Türk Yargısı. Hâlbuki mevzuatımızda hukuka uygun karar vermeye yetecek yasalarımız, bunu uygulayacak hâkim, savcı ve avukatlarımız var. Sorun derinlerde. Yazık.

Hukukun içinde, sorumluluk bilinci ile en önemlisi sevgi ile kalınız…

Yazıya ifade bırak !