Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Sadece Kazanmak Değil, Kaybetmek de İmtihandır!

İstanbul seçimleri bir yönüyle Türkiye’nin seçimi haline gelmişti siyaset, ticaret hemen her şey seçimden sonra bakarız diye kendini şartlamıştı şükür seçim bitti umarım çok kısa sürede gündemimize döneriz. Türkiye’nin de gündemi haline gelen İstanbul seçimlerine dair birkaç şey söylemek gerekirse; en başta söylenmesi gereken seçimin muhataplarının bu seçime olduğundan çok daha fazla anlam yüklemiş olmasıydı. Bu durum baştan beri yanlıştı ve itiraf edelim bu durum bizi fazlasıyla kutuplaştırdı. Kutuplaşmanın bitmesini beklerken seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’nun konuşmalarına bakıyorum sanki devlet başkanı seçilmiş gibi açıklamalarda bulunuyor. İstanbul’un çözülmesi gereken onca sorunundan öte daha çok ülke siyasetine dair verdiği vaatler, taahhütlerle rolünü fazlasıyla büyütüyor bu yönüyle söyledikleri popülizmden öteye geçmiyor… Ekrem beyin “karizmasını” İstanbul’un her geçen gün dağ gibi büyüyen sorunlarını çözerken görmek isteriz. Bir de dip not; Ekrem İmamoğlu’nun bu rolü oynamasına başta kendi partisi izin vermez CHP kimleri kimleri yedi bugüne kadar unutmamak gerek! Açıkçası mağdur olan ya da mağdur gözüken kazandı.Seçimlerin iptal edilmesi İmamoğlu’nu mağdur pozisyonuna soktu. Bizim insanımız her zaman olduğu gibi bugün de “mağdurun” yanında yer aldı. Daha önce“Muhtar bile olamaz”denilen Erdoğan’ın yanında yer aldığı gibi… Bu süreçte en çok canımızı acıtan ise terörist başı Öcalan’ın yayınladığı bir mektubun bu denli dikkate alınması ve buradan bir medet umulması oldu. Ayrıca bu tablo Öcalan’ın artık etkisiz eleman olduğu gerçeğini de ortaya çıkardı. Öcalan’ın söylediklerini HDP ve seçmeni dikkate almadı… HDP üzerinde artık İmralı’nın değil Kandil’in daha etkin olduğuna hep birlikte şahitlik etmiş olduk.  Seçimin AK Parti açısından belki de tek artısı; “İslamcılar seçimle gelir ama seçimle gitmez” yönündeki kara propagandanın sona ermiş olması oldu. 31 Mart’ta Ankara’da olduğu gibi 23 Haziran’da da İstanbul’da yönetim seçimle el değiştirdi. Bu seçimde en büyük teşekkürü ise hak eden Binali Yıldırım oldu. Çok büyük fedakarlıklarda bulundu gerçekten çabaladı ama olmadı çünkü seçimde kendisi dışında birçok etken vardı. Tek başına Binali Yıldırım kaybetti demek insafsızlık olur. Seçim akşamı tablo ortaya çıkınca inisiyatif aldı ve yasaklarının bittiği anda halkın karşısına çıkıp “Seçimi kaybettim. Rakibi kutluyorum. Yapacağı doğru işlerde yanında olacağız” açıklaması yaptı ve olası polemiklerin önüne geçti.  İstanbul’daki sonuçlardan çıkarılması gereken birçok ders var. “Öncelikle biz nerede yanlış yaptık” sorusunu sormak gerek. Bu soruyu sadece İstanbul için değil kaybedilen, aradaki farkın açıldığı tüm il, ilçeler için sormak gerek Çanakkale’de bu iller arasında… AK Parti gelinen noktada şimdi kendi içine dönüp, beklenen, ertelenen değişimi bir an evvel gerçekleştirmeli. Bu seçimler bir kez daha gösterdi ki, anahtar milletin elinde. Herkes aday belirlerken çok daha dikkatli olmalı. Bundan sonrası için kimse bir daha böyle bir seçim dönemi yaşamak istemez. Toplum çok yüksek bir ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik bedel ödedi. İnşallah bir daha böyle gerilimli bir seçim yaşamayız. Seçim sandığı yorgunu bir toplum olarak, önümüzdeki dört yılda hiç oy kullanmayacağımızı bilmenin mutluluğunu yaşamaktayız. Hepimizin ortak beklentisi bu son seçimle birlikte kamplaşmanın ve nefret noktasına varan farklılıkların son bulması değil mi? Son söz: Yenilgi elbette kutlanmaz. Fakat ''neyi kaybettiğimiz'', daha güçlü bir şekilde hatırlanabilir. Hep birlikte, kaybettiklerimizden gerekli dersleri almak ve elimizde kalanlara daha sıkı sarılmak için... ‪Fikrim odur ki, birlikte başaramamak, başarmaktan daha kıymetlidir. Böylece, dostluğumuz, kardeşliğimiz pekişir.Ayrıca, sadece kazanmak değil, kaybetmek de imtihandır. Her iki durumda da kendimiz kalabiliyor muyuz? Meselenin özü budur...
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2019 - Pazartesi

Sadece Kazanmak Değil, Kaybetmek de İmtihandır!

İstanbul seçimleri bir yönüyle Türkiye’nin seçimi haline gelmişti siyaset, ticaret hemen her şey seçimden sonra bakarız diye kendini şartlamıştı şükür seçim bitti umarım çok kısa sürede gündemimize döneriz. Türkiye’nin de gündemi haline gelen İstanbul seçimlerine dair birkaç şey söylemek gerekirse; en başta söylenmesi gereken seçimin muhataplarının bu seçime olduğundan çok daha fazla anlam yüklemiş olmasıydı. Bu durum baştan beri yanlıştı ve itiraf edelim bu durum bizi fazlasıyla kutuplaştırdı. Kutuplaşmanın bitmesini beklerken seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’nun konuşmalarına bakıyorum sanki devlet başkanı seçilmiş gibi açıklamalarda bulunuyor. İstanbul’un çözülmesi gereken onca sorunundan öte daha çok ülke siyasetine dair verdiği vaatler, taahhütlerle rolünü fazlasıyla büyütüyor bu yönüyle söyledikleri popülizmden öteye geçmiyor… Ekrem beyin “karizmasını” İstanbul’un her geçen gün dağ gibi büyüyen sorunlarını çözerken görmek isteriz. Bir de dip not; Ekrem İmamoğlu’nun bu rolü oynamasına başta kendi partisi izin vermez CHP kimleri kimleri yedi bugüne kadar unutmamak gerek!

Açıkçası mağdur olan ya da mağdur gözüken kazandı.Seçimlerin iptal edilmesi İmamoğlu’nu mağdur pozisyonuna soktu. Bizim insanımız her zaman olduğu gibi bugün de “mağdurun” yanında yer aldı. Daha önce“Muhtar bile olamaz”denilen Erdoğan’ın yanında yer aldığı gibi…

Bu süreçte en çok canımızı acıtan ise terörist başı Öcalan’ın yayınladığı bir mektubun bu denli dikkate alınması ve buradan bir medet umulması oldu. Ayrıca bu tablo Öcalan’ın artık etkisiz eleman olduğu gerçeğini de ortaya çıkardı. Öcalan’ın söylediklerini HDP ve seçmeni dikkate almadı… HDP üzerinde artık İmralı’nın değil Kandil’in daha etkin olduğuna hep birlikte şahitlik etmiş olduk. 

Seçimin AK Parti açısından belki de tek artısı; “İslamcılar seçimle gelir ama seçimle gitmez” yönündeki kara propagandanın sona ermiş olması oldu. 31 Mart’ta Ankara’da olduğu gibi 23 Haziran’da da İstanbul’da yönetim seçimle el değiştirdi.

Bu seçimde en büyük teşekkürü ise hak eden Binali Yıldırım oldu. Çok büyük fedakarlıklarda bulundu gerçekten çabaladı ama olmadı çünkü seçimde kendisi dışında birçok etken vardı. Tek başına Binali Yıldırım kaybetti demek insafsızlık olur. Seçim akşamı tablo ortaya çıkınca inisiyatif aldı ve yasaklarının bittiği anda halkın karşısına çıkıp “Seçimi kaybettim. Rakibi kutluyorum. Yapacağı doğru işlerde yanında olacağız” açıklaması yaptı ve olası polemiklerin önüne geçti. 

İstanbul’daki sonuçlardan çıkarılması gereken birçok ders var. “Öncelikle biz nerede yanlış yaptık” sorusunu sormak gerek. Bu soruyu sadece İstanbul için değil kaybedilen, aradaki farkın açıldığı tüm il, ilçeler için sormak gerek Çanakkale’de bu iller arasında… AK Parti gelinen noktada şimdi kendi içine dönüp, beklenen, ertelenen değişimi bir an evvel gerçekleştirmeli. Bu seçimler bir kez daha gösterdi ki, anahtar milletin elinde. Herkes aday belirlerken çok daha dikkatli olmalı. Bundan sonrası için kimse bir daha böyle bir seçim dönemi yaşamak istemez. Toplum çok yüksek bir ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik bedel ödedi. İnşallah bir daha böyle gerilimli bir seçim yaşamayız. Seçim sandığı yorgunu bir toplum olarak, önümüzdeki dört yılda hiç oy kullanmayacağımızı bilmenin mutluluğunu yaşamaktayız. Hepimizin ortak beklentisi bu son seçimle birlikte kamplaşmanın ve nefret noktasına varan farklılıkların son bulması değil mi?

Son söz: Yenilgi elbette kutlanmaz. Fakat ''neyi kaybettiğimiz'', daha güçlü bir şekilde hatırlanabilir. Hep birlikte, kaybettiklerimizden gerekli dersleri almak ve elimizde kalanlara daha sıkı sarılmak için... Fikrim odur ki, birlikte başaramamak, başarmaktan daha kıymetlidir. Böylece, dostluğumuz, kardeşliğimiz pekişir.Ayrıca, sadece kazanmak değil, kaybetmek de imtihandır. Her iki durumda da kendimiz kalabiliyor muyuz? Meselenin özü budur...

Yazıya ifade bırak !