Sen Doğaya Meydan Okursan

Güncel 14.09.2014 - 00:00, Güncelleme: 02.09.2021 - 15:40
 

Sen Doğaya Meydan Okursan

Ankarayı da, Çanakkaleyi de sular seller götürdü, çünkü iki belediyede de vahim hatalar yapılıyor… Bu işin AK Partisi, CHPsi yok. Doğrular var, yanlışlar var… Aklınızı siyasetle bozarsanız her şeye militanca bakarsınız…
Ankarayı da, Çanakkaleyi de sular seller götürdü, çünkü iki belediyede de vahim hatalar yapılıyor… Bu işin AK Partisi, CHPsi yok. Doğrular var, yanlışlar var… Aklınızı siyasetle bozarsanız her şeye militanca bakarsınız… Dönelim Çanakkaleye, zamanında çok eleştirdim, çok uyardım. Bu uyarılarım da yine tarafgirlikle, ideolojinin deli gömleğiyle ve alınganlıkla değerlendirildi. Bir Allahın kulu da çıkıp, “bu adama bir kulak verelim” demedi… Şimdi de demeyeceklerdir, eminim: Yine de söyleyeyim: Denizin kıyısında olup da yağmur fazla yağınca sokakları göle dönmek büyük bir başarıdır. Bu trajikomik hale düşmeniz için büyük hatalar yapmanız gerekir. Çünkü deniz kıyılarında yağmur suyu kolayca denize ulaşır, yeter ki suyun önünü kapatmayın... Ama bizde ne yapılıyor, sokaklar denize paralel şekilde çiziliyor. Birkaç kişinin denizi daha iyi görebilmesi için hem kente rüzgâr girişine engel olunuyor, hem de suyun denize ulaşmasına mani olunuyor… Bir diğer sorun berbat altyapılar… İzmirde de, İstanbulda da gördük, Çanakkalede de her yıl yaşıyoruz… Hadi İstanbul ve İzmir bir devlet kadar büyük, altından kalkamıyorlar diyelim, peki 116 bin kişilik, kasabadan hallice Çanakkaleye ne oluyor? Çanakkalenin tüm sokaklarının altına ihtiyacının birkaç misli büyüklükte borular döşeseniz İstanbulda bir mahalle etmez. Ama tekrar edeyim, mevcut borular şu anki nüfusu dahi kaldıracak büyüklükte değil. Yeni yapılan mahallelerde bile boru kalınlıkları ideal olmaktan çok uzakta. Bunlara bir de mühendislik eksiklikleri eklenince en ufak bir yağışta rögarlar taşıyor, patlıyor… Tüm bunları zamanında yazdım, söyledim. Ne yazık ki kimsecikler bunlara kulak vermedi… Aslında suyun önünü kesmesek, her şey hallolacak: Su ile denizin arasına girmekten vazgeçsek Çanakkale Venedike dönmeyecek… Bu arada sel felaketi ile ilgili Belediyeden yazılı bir açıklama yapılmış. Açıklamada bazı dükkânları suların bastığı kabul ediliyor, ancak açıklamada bir tek özür bile yok. Bizde kamu kurumları böyledir, suçu ya başkasına atarlar, ya doğaya, ya da kadere. Başbakan, maden kazası ile ilgili olarak “ölüm bu işin doğasında var” deyince tepki gösterenler Belediyenin “yağmur yağınca seller akar, Arap kızı da camdan bakar” tadındaki açıklamasına ne derler acaba? Belediye diyor ki, “Kentimiz geçtiğimiz Pazar günü kısa sürede yoğun yağışın etkisi altında kalmıştır… metrekareye yaklaşık 39,40 kilogram yağışın düştüğü göz önüne alındığında yağmur kanallarının teknik olarak bu suyu bir anda tahliye etmesi mümkün değildir.” İyi de her yıl bu tür baskınlar oluyor, her yıl evleri dükkânları sular basıyor, bunun neresi sürpriz? Anlayacağınız Belediyemiz diyor ki “seller bu işin doğasında var”. Dediğim gibi, maksadım hiçbir zaman Belediyemizi veya bir partiyi rencide etmek değildi. Yok çünkü partilerin, siyasetçilerin bu konuda fazlaca birbirlerinden farkları. Ayrıca neden ona buna zarar vermeyi hedef edineyim ki? Bu kent, bu belediye benim değil mi? Onlar iyi olsa ben de iyi olmayacak mıyım? Son söz olarak, yetkililere sesleniyorum, lütfen artık doğayı, kaderi veya bir başkasını suçlamayı bırakın. Yaşadıklarımızın nedeni, birilerinin işlerini gereği gibi yapmaması. Vicdanınız daha rahat olsun istiyorsanız biraz da kulak veriverin sözlerimize…
Ankarayı da, Çanakkaleyi de sular seller götürdü, çünkü iki belediyede de vahim hatalar yapılıyor… Bu işin AK Partisi, CHPsi yok. Doğrular var, yanlışlar var… Aklınızı siyasetle bozarsanız her şeye militanca bakarsınız…

Ankarayı da, Çanakkaleyi de sular seller götürdü, çünkü iki belediyede de vahim hatalar yapılıyor… Bu işin AK Partisi, CHPsi yok. Doğrular var, yanlışlar var… Aklınızı siyasetle bozarsanız her şeye militanca bakarsınız…

Dönelim Çanakkaleye, zamanında çok eleştirdim, çok uyardım. Bu uyarılarım da yine tarafgirlikle, ideolojinin deli gömleğiyle ve alınganlıkla değerlendirildi. Bir Allahın kulu da çıkıp, “bu adama bir kulak verelim” demedi… Şimdi de demeyeceklerdir, eminim: Yine de söyleyeyim:

Denizin kıyısında olup da yağmur fazla yağınca sokakları göle dönmek büyük bir başarıdır. Bu trajikomik hale düşmeniz için büyük hatalar yapmanız gerekir. Çünkü deniz kıyılarında yağmur suyu kolayca denize ulaşır, yeter ki suyun önünü kapatmayın... Ama bizde ne yapılıyor, sokaklar denize paralel şekilde çiziliyor. Birkaç kişinin denizi daha iyi görebilmesi için hem kente rüzgâr girişine engel olunuyor, hem de suyun denize ulaşmasına mani olunuyor…

Bir diğer sorun berbat altyapılar… İzmirde de, İstanbulda da gördük, Çanakkalede de her yıl yaşıyoruz… Hadi İstanbul ve İzmir bir devlet kadar büyük, altından kalkamıyorlar diyelim, peki 116 bin kişilik, kasabadan hallice Çanakkaleye ne oluyor? Çanakkalenin tüm sokaklarının altına ihtiyacının birkaç misli büyüklükte borular döşeseniz İstanbulda bir mahalle etmez. Ama tekrar edeyim, mevcut borular şu anki nüfusu dahi kaldıracak büyüklükte değil. Yeni yapılan mahallelerde bile boru kalınlıkları ideal olmaktan çok uzakta. Bunlara bir de mühendislik eksiklikleri eklenince en ufak bir yağışta rögarlar taşıyor, patlıyor…

Tüm bunları zamanında yazdım, söyledim. Ne yazık ki kimsecikler bunlara kulak vermedi… Aslında suyun önünü kesmesek, her şey hallolacak: Su ile denizin arasına girmekten vazgeçsek Çanakkale Venedike dönmeyecek…

Bu arada sel felaketi ile ilgili Belediyeden yazılı bir açıklama yapılmış. Açıklamada bazı dükkânları suların bastığı kabul ediliyor, ancak açıklamada bir tek özür bile yok. Bizde kamu kurumları böyledir, suçu ya başkasına atarlar, ya doğaya, ya da kadere. Başbakan, maden kazası ile ilgili olarak “ölüm bu işin doğasında var” deyince tepki gösterenler Belediyenin “yağmur yağınca seller akar, Arap kızı da camdan bakar” tadındaki açıklamasına ne derler acaba?

Belediye diyor ki, “Kentimiz geçtiğimiz Pazar günü kısa sürede yoğun yağışın etkisi altında kalmıştır… metrekareye yaklaşık 39,40 kilogram yağışın düştüğü göz önüne alındığında yağmur kanallarının teknik olarak bu suyu bir anda tahliye etmesi mümkün değildir.”

İyi de her yıl bu tür baskınlar oluyor, her yıl evleri dükkânları sular basıyor, bunun neresi sürpriz? Anlayacağınız Belediyemiz diyor ki “seller bu işin doğasında var”.

Dediğim gibi, maksadım hiçbir zaman Belediyemizi veya bir partiyi rencide etmek değildi. Yok çünkü partilerin, siyasetçilerin bu konuda fazlaca birbirlerinden farkları. Ayrıca neden ona buna zarar vermeyi hedef edineyim ki? Bu kent, bu belediye benim değil mi? Onlar iyi olsa ben de iyi olmayacak mıyım?

Son söz olarak, yetkililere sesleniyorum, lütfen artık doğayı, kaderi veya bir başkasını suçlamayı bırakın. Yaşadıklarımızın nedeni, birilerinin işlerini gereği gibi yapmaması. Vicdanınız daha rahat olsun istiyorsanız biraz da kulak veriverin sözlerimize…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.