Hayvan Dövüşleri İçin Belediyenin Kasasından 165 TL Harcamış!

Güncel 20.12.2019 - 00:00, Güncelleme: 02.09.2021 - 15:40
 

Hayvan Dövüşleri İçin Belediyenin Kasasından 165 TL Harcamış!

Kepez Belediye Başkanı CHP’li Birol Arslan 9 Aralık 2019 tarihinde ilk defa belediye tarafından gerçekleştirilen ve geleneksel hale getirileceği duyurulan hayvan dövüşleri için 165 bin lirayı belediyenin kasasından harcadı. Arslan’ın icraattı bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtti! Arslan göreve gelir gelmez CHP Genel Merkezini ve Çanakkale Belediyesini örnek alarak yavru bir kedi sahiplenmiş, makamında beslediği kediyle poz vererek “hayvanları seviyorum” pozu vermişti. Fakat aynı Birol Arslan ekonomik sıkıntıları ve hayvan haklarını bir anda unutarak belediyenin kasasından “DEVE GÜREŞİ FESTİVALİ ORGANİZASYON HİZMET ALIM İŞİ” adı altından 165 bin lira harcayarak develeri dövüştürdü, Arslan’ın bu icraatı vatandaşlar tarafından iki yüzlülük olarak yorumlandı.
Arslan, göreve geldikten sonra mevcut ekonomik şartlar sebebiyle tasarruf yapılması gerektiğini ifade ederek tüm birimlerde belediyenin her noktasında tasarruf tedbirlerini almaya başladıklarını söylemişti. Arslan tasarruf tedbirleri kapsamında makam aracı kullanmama kararı almış, belediyeye ait teknenin satılması gibi birçok adım atmış, hatta göreve geldiğinde bir önceki dönemin borçlarını belediye binasına asarak kamuoyuyla paylaşmıştı.  Gazetemiz yazarı Kerem İriç konuyla ilgili “Geleneksel Eziyetin Organizatörleri Sözüm Size” başlığıyla bir yazı kaleme almış ve partisi, kimliği ne olursa olsun hayvanlara yapılan bu eziyeti şu sözlerle eleştirmişti;  Bir çemberin içerisindesin ve etrafında birkaç insan canlısı, ellerinde sopalar ile boynundan bağlı halata asılıp duruyor. Kaçmaya çalışıyorsun ama nafile birçoğu sıkıca tutmuş hâlâ çekiyorlar. Üzerinde ağır bir yük ve renkli renkli bir sürü aksesuar. Ne diye? Onları eğlendirebilmen için. Binlercesinden çığlıklar uğultu şeklinde kulağında yankılanıyor. Korkman onlar için hiçbir şey ifade etmiyor. Ağzından akan köpüklü salya ile ilgilenmiyorlar. İnsana özgü galibiyet duygusunu yaşamaları gerek. İşte her yıl bu işkenceyi çekiyorsun. Hem de geleneksel bir festival adı altında.  İnsanların içlerindeki rahatsız açlığı doyurmak üzere geleneksel bir organizasyon adı altında güreştiriliyor. İnsanların oluşturduğu bir çemberin ortasına alınan develer birbirlerini boyunları ile yaptıkları baskılar ile devirmeye çalışıyor. Güreş esnasında develerin yularından birçok kişi tutarak ve develeri çekiştirerek devrilmelerine yardımcı oluyor veya develeri kontrol altında tutuyorlar. Güreşten çekilmeye veya kalkmaya çalışan deveye etraftaki kişiler ellerinde bulunan sopa veya halatlarla, herhangi birine sahip değilse de el hareketleri ile korkutarak develeri güreşmeye zorluyorlar. Önce devrilen deve yarışı kaybetmiş oluyor. Güreş esnasında ağızlarından sürekli akan salya ve dayak normal karşılanıyor. Ne de olsa büyük bir hayvan ve kontrol etmesi zor olarak düşünülüyor. Hayvan dövüşlerinin suç kabul edilmiş olmasına rağmen belediyeler, bu gibi organizasyonları festival adı altında gerçekleştirerek hayvan dövüştürmeyi meşrulaştırıyor. Bulunduğumuz coğrafya genelinde hayvan dövüşleri hâlâ yaygın olarak devam ediyor. Özellikle köpek ve horoz dövüşleri yasak olmasına rağmen varlığını sürdürmekte. Toplumun hayvanlara bakış açısında gerçekleşmeyen değişim ve kök salmış vahşi geleneksel anlayış, tek amacı yaşamak olan varlıkların yakasını bırakacağa benzemiyor. Merkezi ve yerel örgütlü yapılar ve bireysel anlayışların günümüze yansıması hayvanların acı dolu çığlıkları olarak yükseliyor. Eğlence adı altında ölen, yaralanan, sakat kalan ve yaşamsal faaliyetlerini fiziksel ve psikolojik yönden sağlıklı devam ettiremeyen hayvanların varlığı bizim varlığımızın bir ürünü. Geleneklerimiz hayvanların bedenlerinde son buluyor. Bitmek bilmeyen bir kan davasının tek aktörleri olarak yaşamlarımıza devam ediyoruz ve bu davada ölen yalnızca bir taraf var: Hayvanlar. Kaynaklar, İslam öncesi Cahiliye müşrik insanını anlatırken şu tespiti yapar: Onlar, helvadan put yapıp bir süre tapıyorlar, acıkınca o puttan helvalarını yiyorlardı. Aslında bu menfaatçi, kamuflajcı şirk mantığı her dönem değişik isim, renk ve tonlarda varlığını sürdürüyor. Yani cahiliye versiyonları, o dönemlerde kalmış değildir, o dönem insanlarına da hâs değildir.  Evet bu menfaatçi, kamuflajcı şirk mantığı her dönem değişik isim, renk ve tonlarda varlığını sürdürüyor. Yüzlerce örnek verebiliriz belki ama benim içimi acıtan bir örneği sizlerle paylaşmak isterim. Geleneksel eziyet diye tanımlayabileceğimiz deve dövüşlerinden bahsedelim. Garip bir şekilde bu eziyet azalacağı yerde her geçen gün artıyor! Öyle ki hayvan hakları gününde boy boy fotoğraf paylaşan makamlarında kedi besleyerek minnoş pozlar veren makam sahipleri bile bu eziyetin bizzat organizatörü oluyorlar. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan kendi himayesindeki eziyeti geleneksel olarak her yıl Ocak ayında yapıyor! Bunu gören Kepez’in yeni belediye başkanı Birol Arslan geri kalır mı, o da birincisini bu hafta sonu yapıyor. Bu işin partisi, osu busu yok, bu işi organize edenler ötede veremeyeceği onca hesaba bir büyük hesap daha eklemiş oluyorlar. Sözüm ona dindar, muhafazakâr olarak kendilerini tanımlayan kişi ve grupların bu eziyeti organize etmelerine ise gerçekten söylenecek söz yok!
Kepez Belediye Başkanı CHP’li Birol Arslan 9 Aralık 2019 tarihinde ilk defa belediye tarafından gerçekleştirilen ve geleneksel hale getirileceği duyurulan hayvan dövüşleri için 165 bin lirayı belediyenin kasasından harcadı. Arslan’ın icraattı bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtti! Arslan göreve gelir gelmez CHP Genel Merkezini ve Çanakkale Belediyesini örnek alarak yavru bir kedi sahiplenmiş, makamında beslediği kediyle poz vererek “hayvanları seviyorum” pozu vermişti. Fakat aynı Birol Arslan ekonomik sıkıntıları ve hayvan haklarını bir anda unutarak belediyenin kasasından “DEVE GÜREŞİ FESTİVALİ ORGANİZASYON HİZMET ALIM İŞİ” adı altından 165 bin lira harcayarak develeri dövüştürdü, Arslan’ın bu icraatı vatandaşlar tarafından iki yüzlülük olarak yorumlandı.

Arslan, göreve geldikten sonra mevcut ekonomik şartlar sebebiyle tasarruf yapılması gerektiğini ifade ederek tüm birimlerde belediyenin her noktasında tasarruf tedbirlerini almaya başladıklarını söylemişti. Arslan tasarruf tedbirleri kapsamında makam aracı kullanmama kararı almış, belediyeye ait teknenin satılması gibi birçok adım atmış, hatta göreve geldiğinde bir önceki dönemin borçlarını belediye binasına asarak kamuoyuyla paylaşmıştı. 

Gazetemiz yazarı Kerem İriç konuyla ilgili “Geleneksel Eziyetin Organizatörleri Sözüm Size” başlığıyla bir yazı kaleme almış ve partisi, kimliği ne olursa olsun hayvanlara yapılan bu eziyeti şu sözlerle eleştirmişti; 

Bir çemberin içerisindesin ve etrafında birkaç insan canlısı, ellerinde sopalar ile boynundan bağlı halata asılıp duruyor. Kaçmaya çalışıyorsun ama nafile birçoğu sıkıca tutmuş hâlâ çekiyorlar. Üzerinde ağır bir yük ve renkli renkli bir sürü aksesuar. Ne diye? Onları eğlendirebilmen için.

Binlercesinden çığlıklar uğultu şeklinde kulağında yankılanıyor. Korkman onlar için hiçbir şey ifade etmiyor. Ağzından akan köpüklü salya ile ilgilenmiyorlar. İnsana özgü galibiyet duygusunu yaşamaları gerek. İşte her yıl bu işkenceyi çekiyorsun. Hem de geleneksel bir festival adı altında. 

İnsanların içlerindeki rahatsız açlığı doyurmak üzere geleneksel bir organizasyon adı altında güreştiriliyor. İnsanların oluşturduğu bir çemberin ortasına alınan develer birbirlerini boyunları ile yaptıkları baskılar ile devirmeye çalışıyor. Güreş esnasında develerin yularından birçok kişi tutarak ve develeri çekiştirerek devrilmelerine yardımcı oluyor veya develeri kontrol altında tutuyorlar.

Güreşten çekilmeye veya kalkmaya çalışan deveye etraftaki kişiler ellerinde bulunan sopa veya halatlarla, herhangi birine sahip değilse de el hareketleri ile korkutarak develeri güreşmeye zorluyorlar. Önce devrilen deve yarışı kaybetmiş oluyor. Güreş esnasında ağızlarından sürekli akan salya ve dayak normal karşılanıyor. Ne de olsa büyük bir hayvan ve kontrol etmesi zor olarak düşünülüyor.

Hayvan dövüşlerinin suç kabul edilmiş olmasına rağmen belediyeler, bu gibi organizasyonları festival adı altında gerçekleştirerek hayvan dövüştürmeyi meşrulaştırıyor. Bulunduğumuz coğrafya genelinde hayvan dövüşleri hâlâ yaygın olarak devam ediyor. Özellikle köpek ve horoz dövüşleri yasak olmasına rağmen varlığını sürdürmekte. Toplumun hayvanlara bakış açısında gerçekleşmeyen değişim ve kök salmış vahşi geleneksel anlayış, tek amacı yaşamak olan varlıkların yakasını bırakacağa benzemiyor.

Merkezi ve yerel örgütlü yapılar ve bireysel anlayışların günümüze yansıması hayvanların acı dolu çığlıkları olarak yükseliyor. Eğlence adı altında ölen, yaralanan, sakat kalan ve yaşamsal faaliyetlerini fiziksel ve psikolojik yönden sağlıklı devam ettiremeyen hayvanların varlığı bizim varlığımızın bir ürünü.

Geleneklerimiz hayvanların bedenlerinde son buluyor. Bitmek bilmeyen bir kan davasının tek aktörleri olarak yaşamlarımıza devam ediyoruz ve bu davada ölen yalnızca bir taraf var: Hayvanlar.

Kaynaklar, İslam öncesi Cahiliye müşrik insanını anlatırken şu tespiti yapar: Onlar, helvadan put yapıp bir süre tapıyorlar, acıkınca o puttan helvalarını yiyorlardı. Aslında bu menfaatçi, kamuflajcı şirk mantığı her dönem değişik isim, renk ve tonlarda varlığını sürdürüyor. Yani cahiliye versiyonları, o dönemlerde kalmış değildir, o dönem insanlarına da hâs değildir. 

Evet bu menfaatçi, kamuflajcı şirk mantığı her dönem değişik isim, renk ve tonlarda varlığını sürdürüyor. Yüzlerce örnek verebiliriz belki ama benim içimi acıtan bir örneği sizlerle paylaşmak isterim. Geleneksel eziyet diye tanımlayabileceğimiz deve dövüşlerinden bahsedelim. Garip bir şekilde bu eziyet azalacağı yerde her geçen gün artıyor! Öyle ki hayvan hakları gününde boy boy fotoğraf paylaşan makamlarında kedi besleyerek minnoş pozlar veren makam sahipleri bile bu eziyetin bizzat organizatörü oluyorlar. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan kendi himayesindeki eziyeti geleneksel olarak her yıl Ocak ayında yapıyor! Bunu gören Kepez’in yeni belediye başkanı Birol Arslan geri kalır mı, o da birincisini bu hafta sonu yapıyor. Bu işin partisi, osu busu yok, bu işi organize edenler ötede veremeyeceği onca hesaba bir büyük hesap daha eklemiş oluyorlar. Sözüm ona dindar, muhafazakâr olarak kendilerini tanımlayan kişi ve grupların bu eziyeti organize etmelerine ise gerçekten söylenecek söz yok!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.