Tuna’nın Duygulandıran Anısı; ˮSaliha, Allah bana bugünleri de gösterdi ya, artık ölsem de gam yemem...ˮ

Güncel 09.07.2015 - 00:00, Güncelleme: 02.09.2021 - 15:40
 

Tuna’nın Duygulandıran Anısı; ˮSaliha, Allah bana bugünleri de gösterdi ya, artık ölsem de gam yemem...ˮ

MHP Çanakkale Milletvekili İ.Kürşat Tuna sosyal medya hesabından bir fotoğraf paylaştı o fotoğrafın hikayesini anlattı, Tuna’nın anlattığı olay yürekleri burktu. MHP’nin 1999 yılında ilk defa Çanakkale’den milletvekili çıkarması sonrası Kürşat Tuna’nı o dönem MHP il başkanlığı babasının ˮSaliha, Allah bana bugünleri de gösterdi ya, artık ölsem de gam yemem...ˮ diyerek yaşanan o anları ve Rahmetli Alparslan Türkeş’in Çanakkale’yi ziyaretinde “O Çınar “ ağacı altında aldığı verilen sözleri ve bugünü... İşte Tuna’nın sosyal medya hesabından paylaştığı o anısı;
Yıl 1999, Çanakkale'de Milliyetçi Hareket Partisi ilk defa milletvekili çıkartıyor. Yıllarca verilen emeğin ardından rahmetli babamın anneme şu sözleri söylediğini hatırlıyorum: "Saliha, Allah bana bugünleri de gösterdi ya, artık ölsem de gam yemem..." Ve sanki isteği hemen kabul görmüş gibi daha bir aya kalmadan Hakkın rahmetine kavuşuyordu canım babam. Cenab-ı Allah ona yıllarını, gençliğini, emeğini verdiği; çilesini çektiği davanın meyvasını gösteriyor ve artık onu yanına çağırıyordu.  “BAŞBUĞ NE OLURSA OLSUN ASLA OLAYLARA KARIŞILMAYACAĞINA, SOKAĞA DÖKÜLÜNMEYECEĞİNE DAİR SÖZ ALIYOR” Rahmetli Sıtkı TURAN bilgisiyle, cesareti ve emeğiyle hareketin gözbebeği. Ankara'ya nasıl uğurlanması gerektiği konuşulunca rahmetli Babam " Sıtkı Hoca O Çınarın altından uğurlanmalı" diyordu. Rahmetli babamın "O Çınar" dediği, rahmetli Başbuğ'un 1978 yılında Çanakkale il kongresi için Çanakkale'ye geldiğinde araç konvoyunu durdurttuğu ve konuşma yaptığı Çınar Ağacı... Çanakkaleli Ülkücülerden Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ söz alıyor. Her ne olursa olsun asla olaylara karışılmayacağına, sokağa dökülünmeyeceğine dair söz alıyor. Ve Çanakkaleli Ülküdaşlar Başbuğ'a söz veriyor.. Üç defa üst üste söz veriyor; ve Başbuğ da o çınar ağacını şahit tutuyor. İşte diyordu rahmetli babam, madem ki o çınar ağacı şahidimiz ve madem ki Çanakkale tarihinde ilk defa vekil çıkartıyoruz; o zaman onu Ankara'ya uğurlamak da kurban eşliğinde "O Çınar'ın" altında olmalı. Ve ülküdaşlar o Çınar Ağacı'nın altında, Üç Hilalli Bayrağın altında toplanıyor vekillerini Ankara'ya dualarla yolcu etmek için. Fotoğrafa baktığımda aslında kutsal bir mücadelenin haklı gururunu görüyorum. Soldan sağa; Eski İl Başkanı rahmetli babam Kemalettin TUNA, Eski İl Başkanı rahmetli Hüseyin Anafarta, Çanakkale MHP Milletvekili rahmetli Sıtkı TURAN, Eski İl Başkanı rahmetli Metin Temuçin, 4.sıra milletvekili adayımız Tekin Aktaş, arkada davanın emektarlarından Recep Cahit ÖZER, Biga İlçe Başkanı Ahmet TEKİN ve Hikmet ALTINBİLEK.  “HAYATLARI BOYUNCA MÜCADELE EDEN BU İNSANLAR İŞTE TÜRK GİBİ YAŞADILAR VE DE TÜRK GİBİ ÖLDÜLER” Fakat bir yaprak dökümü yaşanıyor fotoğrafta kısa zamanda.. 17 Mayıs'ta rahmetli babam, 12 Aralık'da rahmetli Sıtkı Hocam, ardından rahmetli Hüseyin Anafarta ve en son da rahmetli Metin ağabey... Adam gibi adamlar... Türk Milleti için, Türk Devleti'nin Türkler tarafından idare edilmesi için hayatları boyunca mücadele eden bu insanlar işte Türk gibi yaşadılar ve de Türk gibi öldüler. Ulu birer Çınar gibi, hırçın rüzgarlara sımsıkı direnen koca kökleri ve dev gibi dallarıyla Ülküdaşlarının üzerlerine kol kanat gerdiler daima. Ve gün geldi, "Dön" dendi. Bu dünyadan çekildiler usulca bu sessiz devler. Geride hoş sedaları kaldı, dostlukları ve bir de ÜLKÜLERİ... Hani o hayat boyu taviz vermedikleri, horlanmalarına, çile çekmelerine, kaçak yaşamalarına neden olan; ama göğüslerinin üzerindeki bir İstiklal Madalyası gibi yüreklerinde ve beyinlerinde gururla taşıdıkları o tertemiz ÜLKÜLERİ...  “ÖNEMLİ OLAN BİR KİŞİNİN BİR MEVKİYE YADA MAKAMA GELMESİ DEĞİL, BİR FİKRİN İKTİDARA GELMESİ, MUKTEDİR OLMASIDIR” Bize hep şunu öğrettiler: "Önemli olan bir kişinin bir mevkiye yada makama gelmesi değil, bir fikrin iktidara gelmesi, muktedir olmasıdır." Ve de hep o bilinçle, tevazuyla, karşılıklı sevgi ve saygıyla yaşadılar. Evet bugün 12 Aralık. Rahmetli Sıtkı Hocam'ın 14. ölüm yıl dönümü. Başta eşleri Emine Hanım ve oğulları Recep Yavuz kardeşim olmak üzere bütün ailesine sabırlar diliyorum; Balıkesir'den vekilimizin naaşını konvoyla Çanakkale'ye getirirken gök yüzündeki ay ve yıldızı da hiç unutmuyorum. Ve iman ediyorum ki Cenab-ı Allah Türk-İslam Davası için verilen hiçbir emeği asla zayi etmez, karşılıksız bırakmaz. Bu inançla, Davamızın Başbuğ'u Alparslan Türkeş başta olmak üzere ve onun şahsında şimdiye değin şehit olan, vefat eden bütün Ülkücü ağabey ve ablalarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet; ailelerine sabırlıklar diliyorum. Mekanları Cennet olsun. Davaları Davamızdır. Davamız "İlay-ı Kelimetullah Davasıdır". Bu yiğitlerin ardından gelecek yiğitler de elbet Atalarına layık olacak; Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve fazileti'nin timsali erler, asenalar olacaktır. Hepiniz Allah'a emanet olunuz, selam ve hürmetle... İ. Kürşat TUNA
MHP Çanakkale Milletvekili İ.Kürşat Tuna sosyal medya hesabından bir fotoğraf paylaştı o fotoğrafın hikayesini anlattı, Tuna’nın anlattığı olay yürekleri burktu. MHP’nin 1999 yılında ilk defa Çanakkale’den milletvekili çıkarması sonrası Kürşat Tuna’nı o dönem MHP il başkanlığı babasının ˮSaliha, Allah bana bugünleri de gösterdi ya, artık ölsem de gam yemem...ˮ diyerek yaşanan o anları ve Rahmetli Alparslan Türkeş’in Çanakkale’yi ziyaretinde “O Çınar “ ağacı altında aldığı verilen sözleri ve bugünü... İşte Tuna’nın sosyal medya hesabından paylaştığı o anısı;

Yıl 1999, Çanakkale'de Milliyetçi Hareket Partisi ilk defa milletvekili çıkartıyor. Yıllarca verilen emeğin ardından rahmetli babamın anneme şu sözleri söylediğini hatırlıyorum: "Saliha, Allah bana bugünleri de gösterdi ya, artık ölsem de gam yemem..." Ve sanki isteği hemen kabul görmüş gibi daha bir aya kalmadan Hakkın rahmetine kavuşuyordu canım babam. Cenab-ı Allah ona yıllarını, gençliğini, emeğini verdiği; çilesini çektiği davanın meyvasını gösteriyor ve artık onu yanına çağırıyordu.

 “BAŞBUĞ NE OLURSA OLSUN ASLA OLAYLARA KARIŞILMAYACAĞINA, SOKAĞA DÖKÜLÜNMEYECEĞİNE DAİR SÖZ ALIYOR”

Rahmetli Sıtkı TURAN bilgisiyle, cesareti ve emeğiyle hareketin gözbebeği. Ankara'ya nasıl uğurlanması gerektiği konuşulunca rahmetli Babam " Sıtkı Hoca O Çınarın altından uğurlanmalı" diyordu. Rahmetli babamın "O Çınar" dediği, rahmetli Başbuğ'un 1978 yılında Çanakkale il kongresi için Çanakkale'ye geldiğinde araç konvoyunu durdurttuğu ve konuşma yaptığı Çınar Ağacı... Çanakkaleli Ülkücülerden Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ söz alıyor. Her ne olursa olsun asla olaylara karışılmayacağına, sokağa dökülünmeyeceğine dair söz alıyor. Ve Çanakkaleli Ülküdaşlar Başbuğ'a söz veriyor.. Üç defa üst üste söz veriyor; ve Başbuğ da o çınar ağacını şahit tutuyor. İşte diyordu rahmetli babam, madem ki o çınar ağacı şahidimiz ve madem ki Çanakkale tarihinde ilk defa vekil çıkartıyoruz; o zaman onu Ankara'ya uğurlamak da kurban eşliğinde "O Çınar'ın" altında olmalı. Ve ülküdaşlar o Çınar Ağacı'nın altında, Üç Hilalli Bayrağın altında toplanıyor vekillerini Ankara'ya dualarla yolcu etmek için. Fotoğrafa baktığımda aslında kutsal bir mücadelenin haklı gururunu görüyorum. Soldan sağa; Eski İl Başkanı rahmetli babam Kemalettin TUNA, Eski İl Başkanı rahmetli Hüseyin Anafarta, Çanakkale MHP Milletvekili rahmetli Sıtkı TURAN, Eski İl Başkanı rahmetli Metin Temuçin, 4.sıra milletvekili adayımız Tekin Aktaş, arkada davanın emektarlarından Recep Cahit ÖZER, Biga İlçe Başkanı Ahmet TEKİN ve Hikmet ALTINBİLEK.

 “HAYATLARI BOYUNCA MÜCADELE EDEN BU İNSANLAR İŞTE TÜRK GİBİ YAŞADILAR VE DE TÜRK GİBİ ÖLDÜLER”

Fakat bir yaprak dökümü yaşanıyor fotoğrafta kısa zamanda.. 17 Mayıs'ta rahmetli babam, 12 Aralık'da rahmetli Sıtkı Hocam, ardından rahmetli Hüseyin Anafarta ve en son da rahmetli Metin ağabey... Adam gibi adamlar... Türk Milleti için, Türk Devleti'nin Türkler tarafından idare edilmesi için hayatları boyunca mücadele eden bu insanlar işte Türk gibi yaşadılar ve de Türk gibi öldüler. Ulu birer Çınar gibi, hırçın rüzgarlara sımsıkı direnen koca kökleri ve dev gibi dallarıyla Ülküdaşlarının üzerlerine kol kanat gerdiler daima. Ve gün geldi, "Dön" dendi. Bu dünyadan çekildiler usulca bu sessiz devler. Geride hoş sedaları kaldı, dostlukları ve bir de ÜLKÜLERİ... Hani o hayat boyu taviz vermedikleri, horlanmalarına, çile çekmelerine, kaçak yaşamalarına neden olan; ama göğüslerinin üzerindeki bir İstiklal Madalyası gibi yüreklerinde ve beyinlerinde gururla taşıdıkları o tertemiz ÜLKÜLERİ...

 “ÖNEMLİ OLAN BİR KİŞİNİN BİR MEVKİYE YADA MAKAMA GELMESİ DEĞİL, BİR FİKRİN İKTİDARA GELMESİ, MUKTEDİR OLMASIDIR”

Bize hep şunu öğrettiler: "Önemli olan bir kişinin bir mevkiye yada makama gelmesi değil, bir fikrin iktidara gelmesi, muktedir olmasıdır." Ve de hep o bilinçle, tevazuyla, karşılıklı sevgi ve saygıyla yaşadılar. Evet bugün 12 Aralık. Rahmetli Sıtkı Hocam'ın 14. ölüm yıl dönümü. Başta eşleri Emine Hanım ve oğulları Recep Yavuz kardeşim olmak üzere bütün ailesine sabırlar diliyorum; Balıkesir'den vekilimizin naaşını konvoyla Çanakkale'ye getirirken gök yüzündeki ay ve yıldızı da hiç unutmuyorum. Ve iman ediyorum ki Cenab-ı Allah Türk-İslam Davası için verilen hiçbir emeği asla zayi etmez, karşılıksız bırakmaz. Bu inançla, Davamızın Başbuğ'u Alparslan Türkeş başta olmak üzere ve onun şahsında şimdiye değin şehit olan, vefat eden bütün Ülkücü ağabey ve ablalarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet; ailelerine sabırlıklar diliyorum. Mekanları Cennet olsun. Davaları Davamızdır. Davamız "İlay-ı Kelimetullah Davasıdır". Bu yiğitlerin ardından gelecek yiğitler de elbet Atalarına layık olacak; Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve fazileti'nin timsali erler, asenalar olacaktır. Hepiniz Allah'a emanet olunuz, selam ve hürmetle... İ. Kürşat TUNA

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.