Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Alan Başkanlığıyla İlgili Bu Yazımı Ak Partililer Okusun!

Eceabat’ta 2 mahalle 12 köy toplamda 14 yerleşim yeri var. 2019 il genel meclis seçiminde AK Parti bu yerleşim yerlerinden sadece 2 köyde (Behramlı ve Beşyol) birinci parti çıkmış. Bir önceki seçimde il genel meclis üyesi çıkaran AK Parti Eceabat’ta il genel meclis üyesi çıkaramamış. Yerel seçimlerde ise bir önceki seçimde birinci parti olan AK Parti, üçüncü parti konumuna düşmüş ve belediyeyi kaybetmiş. Benzer tablo Gelibolu’da içinde aynı… Son 20 yıla baktığınızda Çanakkale’deki en dikkat çekici seçim sonuçlarının bunlar olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “şehitlerimizin hatırası için” ayrı bir önem verdiği ve paranın hesabının yapılmayarak milyarlarca yatırımın yapıldığı bu iki ilçede nasıl oldu da böyle sonuçlar çıktı.  “Bu başarısızlığın en büyük sorumlusu kim?” diye soracak olursanız hemen cevabını vereyim. 2011-2015 yılları arasında milletvekilliği yapan sonrasında “rica minnet” yeniden aday gösterilerek AK Partinin bir milletvekiline düştüğü seçimi kaybeden ve 2016 yılında “rica minnet” Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı koltuğuna oturtulan sözüm ona “siyaseti bilen” İsmail Kaşdemir’dir! Eğer o koltuğa “siyasi referansla” gelen birisi oturmamış olsaydı “bir bürokrat ne yapabilir ki?” diyebilirdim ama öyle değil. Bulunduğu koltuğa siyaseten oturmuş olan bir isim ortaya çıkan siyasi başarısızlıktan da sorumludur.   Peki Kaşdemir burada ki seçimlerin kazanılması için ne yapabilirdi? Çok basit 2 ay ücretsiz izine ayrılıp kapı kapı gezip adaylara destek olup seçim kampanyasının bir şekilde içinde olabilirdi ama yapmadı! Çünkü Eceabat’ta, Gelibolu’da belediyeleri AK Parti kazanmış olsaydı iki başkan daha olacaktı ve “büyük başkan” Kaşdemir’in ayağına bağ olacaklardı.  Hatta o dönemde Kaşdemir’i bir tane AK Partiliyle gören bile olmadı.  Çünkü kendisi “artık siyaset üstüydü” camları siyah makam arabası, özel şoförü ve koruması vardı. Şehrin valisini, milletvekillerini yok saydığı hadi onları geçtik Cumhurbaşkanı dahi yok saydığı bir düzeni vardı… (Cumhurbaşkanını nasıl yok saydığı “ÇANAKKALE’DEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A VETO” başlığıyla ayrıca yazacağım.” Peki son dönemde bir şey oldu ve Kaşdemir’i siyah camlı arabasıyla bazı düğünlerde, hayırlarda ve poz verebileceği etkinliklerde görmeye başladık. Kulislerde konuşturulan, “2023 seçimlerinde yeniden milletvekili olmak istiyor.” Tabi hakkıdır… Yıllardır Ankara’da bazı lobilere yağdıran kafa o lobilerin “rica ve minnetleriyle “acaba yeniden…” diye hayaller kurabilir ne güzel kafa…  Bunları neden mi yazıyorum ne oturduğu koltukta gözüm var ne de oturmak istediği koltukta ne de başka bir hesabım. Demiştim “bu yazıların sonunda kaybeden ben olacağım…” Aynı şeyi tekrar ediyorum “ben kaybedeceğim ama olsun” Bunları AK Partinin bugün yaşadığı bazı büyük sorunları neden yaşadığını göstermek ve AK Partide çok kıymet verdiğim bazı dostların serzenişlerini bir nebze de olsa dile getirebilmek için yazıyorum. AK Partinin var ettiği kimseler, partiyi var etmek için hiçbir şey yapmıyor. Bunun adı vefasızlıktır. Kimse vefasız olduğunu kabul etmez. Herkesin kendine göre “'haklı bir gerekçesi'” mutlaka vardır. Hatta eşi benzeri görülmemiş bir nankörlük içinde olanlar bile vefadan dem vurabilir. Necip Fazıl boşuna dememiş: “Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor.” Sormak isterim, “Tek başınıza hangi seçimi kazandınız? Hangi başarının altına imzanızı attınız? Hangi riskin altına elinize soktunuz? Kimle kavga ettiniz? En son ne zaman yumruklarınızı sıktınız? Birilerine sırtını dayayarak siyaset ve bürokrasi çöplüğünde başları dönüp kibirlenen, kendisini bir şey zanneden, küçük dağları ben yarattım gururuyla yükseklerden tepe üstü çakılan nice kimseler var. Hepsinin de ortak yanı vefasızlık…” Böyle durumlarda sormak lazım; “El bebek gül bebek” pamuklar içinde büyütüldünüz. Hep korundunuz. Hep saygı duyuldunuz. Her kavgadan kaçtığınız, her başarının üzerine atladığınız için bir şey sanıldınız. Arkanızda sağlam bir teşkilat, sabırlı bir lider olmasaydı, Allah aşkına, siz neydiniz? “Zaferi yenilgi yenilgi büyüten” bir teşkilat, karargahında oturmak yerine her saldırıyı en önde göğüsleyen, her taarruzda en önde koşan, sizin yapmadığınızı yapan, sizin cesaret edemediğinize cesaret eden, siz boyun eğmeye hazırken dim dik duran bir Lider olmasa, acaba, milletvekilliğinin, başkanlığın hayalini dahi kurabiliyor olur muydunuz?” Ve son sözü AK Partiye gönül vermiş 20 yıldır teşkilatların hemen her kademesinde çalışmış güzel bir adama bırakıyorum; “Siyasetin dava ile irtibatını korumak sadece bir kişinin, birkaç kişinin sorumluluğunda değildir, mümkün de değildir. Kenarda durarak, sadece izleyerek, sadece eleştirerek siyasetin davayla irtibatı korunmaz. Güzele ulaşmak çaba ister, güzeli korumak daha çok çaba ister. Siyasetin davadan uzaklaştığını iddia eden kişi bunu konuşmuyorsa, yazmıyorsa, eleştirmiyorsa, özeleştiriye çağırmıyorsa, evet, kötüdür; daha da kötüsü, bir şey yapmıyor olmasıdır. O zaman, çürümeye de tasfiyeye de göz yuman kendisidir. Tamda bu noktada yukarıda anlattıklarıma göz yumanlara büyük görev düşüyor, yoksa bu işlerin vebali üstlerine kalır.”  Daha önceki yazdığım yazılarda amacın hasıl olduğunu görmek gerçekten en büyük motivasyon kaynağı devam edeceğiz… İlgilileri görüyor; Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Bakan Yardımcıları Ahmet Misbah Demircan, Özgül Özkan Yavuz, Serdar Çam ve AK Parti Ankara kadroları. Konuyla ilgili daha önceki yazdığım iki yazının linkini burada paylaşmak isterim. Alan Başkanlığıyla İlgili Bu Yazımı Çanakkale Esnafı Okusun! Alan Başkanlığıyla İlgili Bu Yazımı Kültür ve Turizm Bakanlığı Okusun!  
Ekleme Tarihi: 21 Kasım 2022 - Pazartesi

Alan Başkanlığıyla İlgili Bu Yazımı Ak Partililer Okusun!

Eceabat’ta 2 mahalle 12 köy toplamda 14 yerleşim yeri var. 2019 il genel meclis seçiminde AK Parti bu yerleşim yerlerinden sadece 2 köyde (Behramlı ve Beşyol) birinci parti çıkmış. Bir önceki seçimde il genel meclis üyesi çıkaran AK Parti Eceabat’ta il genel meclis üyesi çıkaramamış. Yerel seçimlerde ise bir önceki seçimde birinci parti olan AK Parti, üçüncü parti konumuna düşmüş ve belediyeyi kaybetmiş. Benzer tablo Gelibolu’da içinde aynı…

Son 20 yıla baktığınızda Çanakkale’deki en dikkat çekici seçim sonuçlarının bunlar olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “şehitlerimizin hatırası için” ayrı bir önem verdiği ve paranın hesabının yapılmayarak milyarlarca yatırımın yapıldığı bu iki ilçede nasıl oldu da böyle sonuçlar çıktı. 

“Bu başarısızlığın en büyük sorumlusu kim?” diye soracak olursanız hemen cevabını vereyim. 2011-2015 yılları arasında milletvekilliği yapan sonrasında “rica minnet” yeniden aday gösterilerek AK Partinin bir milletvekiline düştüğü seçimi kaybeden ve 2016 yılında “rica minnet” Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı koltuğuna oturtulan sözüm ona “siyaseti bilen” İsmail Kaşdemir’dir!

Eğer o koltuğa “siyasi referansla” gelen birisi oturmamış olsaydı “bir bürokrat ne yapabilir ki?” diyebilirdim ama öyle değil. Bulunduğu koltuğa siyaseten oturmuş olan bir isim ortaya çıkan siyasi başarısızlıktan da sorumludur.  

Peki Kaşdemir burada ki seçimlerin kazanılması için ne yapabilirdi? Çok basit 2 ay ücretsiz izine ayrılıp kapı kapı gezip adaylara destek olup seçim kampanyasının bir şekilde içinde olabilirdi ama yapmadı! Çünkü Eceabat’ta, Gelibolu’da belediyeleri AK Parti kazanmış olsaydı iki başkan daha olacaktı ve “büyük başkan” Kaşdemir’in ayağına bağ olacaklardı. 

Hatta o dönemde Kaşdemir’i bir tane AK Partiliyle gören bile olmadı.  Çünkü kendisi “artık siyaset üstüydü” camları siyah makam arabası, özel şoförü ve koruması vardı. Şehrin valisini, milletvekillerini yok saydığı hadi onları geçtik Cumhurbaşkanı dahi yok saydığı bir düzeni vardı… (Cumhurbaşkanını nasıl yok saydığı “ÇANAKKALE’DEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A VETO” başlığıyla ayrıca yazacağım.”

Peki son dönemde bir şey oldu ve Kaşdemir’i siyah camlı arabasıyla bazı düğünlerde, hayırlarda ve poz verebileceği etkinliklerde görmeye başladık. Kulislerde konuşturulan, “2023 seçimlerinde yeniden milletvekili olmak istiyor.” Tabi hakkıdır… Yıllardır Ankara’da bazı lobilere yağdıran kafa o lobilerin “rica ve minnetleriyle “acaba yeniden…” diye hayaller kurabilir ne güzel kafa… 

Bunları neden mi yazıyorum ne oturduğu koltukta gözüm var ne de oturmak istediği koltukta ne de başka bir hesabım. Demiştim “bu yazıların sonunda kaybeden ben olacağım…” Aynı şeyi tekrar ediyorum “ben kaybedeceğim ama olsun” Bunları AK Partinin bugün yaşadığı bazı büyük sorunları neden yaşadığını göstermek ve AK Partide çok kıymet verdiğim bazı dostların serzenişlerini bir nebze de olsa dile getirebilmek için yazıyorum.

AK Partinin var ettiği kimseler, partiyi var etmek için hiçbir şey yapmıyor. Bunun adı vefasızlıktır. Kimse vefasız olduğunu kabul etmez. Herkesin kendine göre “'haklı bir gerekçesi'” mutlaka vardır. Hatta eşi benzeri görülmemiş bir nankörlük içinde olanlar bile vefadan dem vurabilir. Necip Fazıl boşuna dememiş: “Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor.”

Sormak isterim, “Tek başınıza hangi seçimi kazandınız? Hangi başarının altına imzanızı attınız? Hangi riskin altına elinize soktunuz? Kimle kavga ettiniz? En son ne zaman yumruklarınızı sıktınız? Birilerine sırtını dayayarak siyaset ve bürokrasi çöplüğünde başları dönüp kibirlenen, kendisini bir şey zanneden, küçük dağları ben yarattım gururuyla yükseklerden tepe üstü çakılan nice kimseler var. Hepsinin de ortak yanı vefasızlık…”

Böyle durumlarda sormak lazım; “El bebek gül bebek” pamuklar içinde büyütüldünüz. Hep korundunuz. Hep saygı duyuldunuz. Her kavgadan kaçtığınız, her başarının üzerine atladığınız için bir şey sanıldınız. Arkanızda sağlam bir teşkilat, sabırlı bir lider olmasaydı, Allah aşkına, siz neydiniz? “Zaferi yenilgi yenilgi büyüten” bir teşkilat, karargahında oturmak yerine her saldırıyı en önde göğüsleyen, her taarruzda en önde koşan, sizin yapmadığınızı yapan, sizin cesaret edemediğinize cesaret eden, siz boyun eğmeye hazırken dim dik duran bir Lider olmasa, acaba, milletvekilliğinin, başkanlığın hayalini dahi kurabiliyor olur muydunuz?”

Ve son sözü AK Partiye gönül vermiş 20 yıldır teşkilatların hemen her kademesinde çalışmış güzel bir adama bırakıyorum; “Siyasetin dava ile irtibatını korumak sadece bir kişinin, birkaç kişinin sorumluluğunda değildir, mümkün de değildir. Kenarda durarak, sadece izleyerek, sadece eleştirerek siyasetin davayla irtibatı korunmaz. Güzele ulaşmak çaba ister, güzeli korumak daha çok çaba ister. Siyasetin davadan uzaklaştığını iddia eden kişi bunu konuşmuyorsa, yazmıyorsa, eleştirmiyorsa, özeleştiriye çağırmıyorsa, evet, kötüdür; daha da kötüsü, bir şey yapmıyor olmasıdır. O zaman, çürümeye de tasfiyeye de göz yuman kendisidir. Tamda bu noktada yukarıda anlattıklarıma göz yumanlara büyük görev düşüyor, yoksa bu işlerin vebali üstlerine kalır.” 

Daha önceki yazdığım yazılarda amacın hasıl olduğunu görmek gerçekten en büyük motivasyon kaynağı devam edeceğiz… İlgilileri görüyor; Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Bakan Yardımcıları Ahmet Misbah Demircan, Özgül Özkan Yavuz, Serdar Çam ve AK Parti Ankara kadroları.

Konuyla ilgili daha önceki yazdığım iki yazının linkini burada paylaşmak isterim.

Alan Başkanlığıyla İlgili Bu Yazımı Çanakkale Esnafı Okusun!

Alan Başkanlığıyla İlgili Bu Yazımı Kültür ve Turizm Bakanlığı Okusun!  

Yazıya ifade bırak !