PEKİ, NEDEN ŞİMDİ YAPILMIYOR?

Güncel 30.04.2021 - 00:00, Güncelleme: 02.09.2021 - 15:40
 

PEKİ, NEDEN ŞİMDİ YAPILMIYOR?

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy virüsün bu kadar hızlı yayılması ve vaka sayılarının bu kadar çok artmasının nedeninin mutant virüs olduğunu belirten Erensoy; “temaslıların tespiti test uygulanması ve karantina uygulamalarımızda muhtemelen çok ciddi eksikliklerimiz olmuş ki Çanakkale vaka artışında Türkiye birincisi olmuş. Yurtlar karantina için kullanılabilirdi. Bu tedbirler zamanında alınıp yapılmıştı. Peki, neden şimdi yapılmıyor? İl ve ilçeler arası ulaşım sınırlandırılabilirdi. Merkezi güçlü kararlardan önce yerel birtakım kararlar alınabilirdi. Neden yerelden Çanakkale Valiliği üzerinden ve Sağlık İl Müdürlüğü üzerinden bir inisiyatif kullanılmadı? Ben bu noktaya gelişimizi kesinlikle önlenebilir olduğunu ama önlenmediğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Oda Başkanı Güleda Erensoy, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doktor Zekiye Mine Kabaş ve Aile Hekimi Semih Altıntaş tarafından yapılan basın açıklamasında, Çanakkale’nin şu anki durumuna dair değerlendirmelerde bulunuldu. İlk olarak Dr.Erensoy, şehirdeki koronavirüs vaka artışı ile ilgili gözlemlerini paylaşarak, “Virüsün bu kadar hızlı yayılması ve vaka sayılarının bu kadar çok artmasının nedeni mutant virüs. Ama bizim bilimsel olarak bunu engelleyebilme şansımız mevcuttu. Koronavirüsün bulaşması önlenebilir bir enfeksiyon. Tedavisi ortada yok, ama bulaşmasını önleyebilirdik. Dolayısı ile aşama aşama veriler Sağlık İl Müdürünün önüne geliyordu. Bu verilerde vaka artışları olan yerler belli. Vakaların nerede bir artışa geçtiği ilçe merkezi, köy, mahalle, fabrika odaklı her yerdeki vaka sayısı Sağlık il müdürünün önüne geliyor. Bu yerlerden birinde vaka artışını görüyorsunuz. Orada temaslıları tespit etmek gerekir ve o alana, o yere çok hızlı test uygulamanız gerekir. Tabi test uygulandıktan sonrada ciddi karantina önlemleri almak gerekir. Çanakkale Tabip Odası Başkanı olarak iddia ettiğim şey şu; temaslıların tespiti test uygulanması ve karantina uygulamalarımızda muhtemelen çok ciddi eksikliklerimiz olmuş ki Çanakkale vaka artışında Türkiye birincisi olmuş. Yurtlar karantina için kullanılabilirdi. Bu tedbirler zamanında alınıp yapılmıştı. Peki, neden şimdi yapılmıyor? İl ve ilçeler arası ulaşım sınırlandırılabilirdi. Merkezi güçlü kararlardan önce yerel birtakım kararlar alınabilirdi. Neden yerelden Çanakkale Valiliği üzerinden ve Sağlık İl Müdürlüğü üzerinden bir inisiyatif kullanılmadı? Ben bu noktaya gelişimizi kesinlikle önlenebilir olduğunu ama önlenmediğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Denetim ekiplerinin çalışmalarının sisteminin bir türlü oturtturulamadığını söyleyen Erensoy, “Karantinaya alınan kişilerin takibini yapan ekipler Çanakkale’de başından beri oturtturulamadı. Neden oturtturulamadı? Şu anda bu çalışma imamlar üzerinden yürütülüyor. Yalnız imamlar karantinadakileri telefon açmak sureti ile bir denetim bir çalışma söz konusu. Yani karantinaya alınanların yerinde denetimi başından beri sağlanamadı. Dolayısı ile insanların karantinada olup olmadığını gerçekten net bir şekilde öğrenemedik. Bu denetimleri yani insanların karantinaya uyup uymadıkları emniyet ekipleri polis ya da jandarma tarafından takip ve tespit edebilseydi karantinalara çok daha fazla uyulurdu. Emniyet ekipleri bu denetim ve tespitleri yapsaydı karantina altında olan vatandaşlar karantinaya uyar ve karantinalar çok daha etkili olurdu” şeklinde düşüncelerini paylaştı.    Erensoy, kovid yoğun bakım odalarının doluluk oranlarının yüzde 85’in altına düşmediğini söyleyerek, “Bir gün önce devlet hastanesi için yüzde yüzdü. Bir gün sonra 5 açığımız vardı. Bu da yüzde 85’in üzerinde oluyor. Biga Devlet Hastanesi için söyleyeyim yönetim kurulumuzdan Ahmet Zeren çalışıyor. Bire bir covid takibi yapıyor. Biga’da geçtiğimiz gün beş tane vefatımız var. Covid yoğun bakımı tamamen doluydu. Yer açıldıysa yer varsa vefatlarımız sayesinde yer var. Çanakkale’de bakanımız belki diğer yoğun bakım yataklarını hesaba katıyor olabilir. Böyle dediğimizde halkın algılaması biraz bozulmuş oluyor. Covid hastası geldiğinde biz onu boş nöroloji yoğun bakım odasına yatıramayız. Dolayısıyla covid yoğum bakım odası doluluk oranımız çok ciddi yüksek. Hasta yakınları açısından çok ciddi bir sıkıntı var. Hastaları için çok kaygı duyuyorlar. Haklı olarak sağlık çalışanları ile temaslı hasta yakınları ile devamlı bilgi vermeleri mümkün değil. Sağlık çalışanları çok zorlanıyorlar. Bu konuda hasta yakınlarının zorluklarını, endişelerini çok iyi anlayarak sağlık çalışanlarının işini kolaylaştırmalarını ve sabır gösterilerini yönünde telkinde bulunmak istiyorum” şeklinde yardım istedi. “OKULLARDA AŞILAMA YAPABİLİRİZ” Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doktor Zekiye Mine Kabaş ise, aşılama konusuna değinerek, “Aşılamalar çok uzun vadede yapıldı. İngiltere’yi görüyorsunuz vakalar minimize oldu. Bizler de çok hızlı aşılanmalıyız. Bu yüzden uzmanlarımız her zaman hangi aşının daha uygun olduğunu değerlendiriyor. Ancak özel bir durum olmazsa ulaşabildiği ilk aşıyı olmalı. Çünkü bu hastalıktan ve öteki hastalıklardan korunmak için yapılacak en güzel iş hızlıca aşı olmaktır. Varyasyonlar oluşmadan aşı olunması gerekir. Çünkü varyasyonlar oluştuktan sonra aşı umutları düşüyor. Burada da politikanın da biraz değişmesi lazım aslında, okullarımızın açılması lazım.  Öğrencilerimiz bir yıldır evde. Gezmesi, eğlenmesi, sosyalleşmesi gereken çocuklarımız evde. O yüzden öğretmenlerimizin aşılamalarını mutlaka öne çekmeliler. Eylül ayına kadar o aşılamaların öğrencilerin durumuna da indirmeliler. Hatta bazı bölgelerde İstanbul, Çanakkale gibi yerlerde toplu aşılamalar yapılabilir. Aslında okullarda aşılama yapabiliriz. Sağlık Bakanının da dediği gibi bir günde 1 milyon, 2 milyon doz aşı yapabiliriz. Sağlık çalışanları aşılarken bunu gördük.  Biz bu potansiyele sahibiz. Hastaneler var, aile hekimleri var bu işin içerisinde dolayısı ile biz bu performansa sahibiz” ifadelerini kullandı. “İZOLASYONDA OLUP EVDE SIKILAN VE DIŞARIYA ÇIKANLAR ÇOK OLUYOR” Aile Hekimi Semih Altıntaş da öncelikle pozitif olan ailelerin aynı evin içinde izolasyona dikkat etmesi gerektiğini söyleyerek, “Pozitif olan kişinin mümkünse ayrı bir odada kalması, bir araya gelmek zorunda oldukları zamanlarda ise maskenin evde kullanılması ve mümkün olduğu kadar ilişkileri en aza indirmek. Bu süreçte semptomları, yani bulguları takip etmek önemli çünkü  evdeki diğer kişilerde de bulaş olabilir. Şikayeti olanlar da bildirilmeli ve temaslı olarak karantinada olmaları gerekir.  Ondan sonra testlerin tekrar alınması gerekiyor. Uygulamalar da bu şekilde yapılıyor. Şikayeti olanlar zaten filyasyon ekipleri tarafından takip ediliyor. Biz de aile hekimleri olarak arayarak izolasyondakileri takip ediyoruz. Şikayetleri oldukça ya da semptomları oldukça bildiriyoruz.  İzolasyonda olup evde sıkılan ve dışarıya çıkanlar çok oluyor ve onları takip edemiyoruz.  Aslında en büyük sorun da bu.  Pozitif olan kişiler de dışarda oluyor.  Hastaneye gitmeye korkup pozitif olduğu halde ilaç yazdırmaya gelenler de oluyor.  Pozitif olmuş karantinada olması gerekirken ve birim telefonla takip ettiğimiz kişiyi bazen karşımızda ‘Aile hekiminden ilaç yazdırmaya geldim’ diyebiliyor. Bunların önüne geçecek, bunların duyurularla sürekli halka hatırlatılması önemli” dedi.   “Her şey güzel, aşılama da güzel gidiyor diyerek virüsün önemli olmadığı bazı algılar yaratılınca, bazı vatandaşlar da bu algılara yenilip dinlemiyor” diyen Altıntaş, “Hastanelere gitmeye korkuyoruz diyerek pozitif olduğu halde Aile Hekimliğine gelenler çok fazla. Sonuçta kovid pozitif kişi geldiğinde aşı için gelmiş bir gebeyle ya da bebekle aynı ortamda bulunabiliyor. Ayrıca aşılamalar için randevularda aşılamaya geliniyor. Randevu alanlar geliyor kalabalık oluşuyor. Çünkü aile sağlığı merkezlerinin o bekleme salonları çok geniş değil. Yani kalabalık oluştuğunda bulaş riski artıyor.  Bunu da önlemenin yolu baştan beri önerdiğimiz aşılama merkezleri uygulanması aslında gerekirdi. Ama ne yazık ki uygulanmadı. Bir aşılama merkezleri uygulansaydı. Oralarda aşılamalar yapılsa çok daha iyi sonuç ve çok daha hızlı aşılama yapılabilirdi ve bu son hafta sonunda 55 yaş altına aşılama hakkı verildi ama randevu alamıyorlar. Mayıs başına kadar da randevu alamıyorlar ne yazık ki” diye bilgi verdi.   “İDEAL YÖNTEM KESİNLİKLE BU DEĞİL” Basın açıklamalarının ardından soruları cevaplayan Tabip Odası üyelerine öncelikle ‘park ve bahçelerin’ kapatılmasının yararı yöneltildi. Soruya cevap veren Güleda Erensoy, “Gerçekten çok ciddi bir toplaşma noktaları haline geldi ama ideal yöntem kesinlikle bu değil. İdeal yöntem açık alanda bir araya gelebilecekleri yerlerin kapatılması değil, ideal olan aslında kapalı mekanlarda toplaştığımız iş yeri ve üretim aşamasında kapanmayı sağlamaktır. 14 gün en azından ve 28 güne çıkarılabilir ve bulaşı yavaşlatmaktır. Sonuçta biz tüm işyerlerinde kapalı mekanlarda bir arada bulunmaya eyvallah diyoruz. Ama açık havada kesinlikle insanlar bir araya gelmesin diye kordonu, özgürlük parkını kapatıyoruz. Kesinlikle ideal olan bu değil. Zaten böyle bir uygulama Avrupa Birliğinde olmaz. Ama hiçbir tarafı iş yerlerini kapatamıyoruz. Oradaki bulaşa bari engel olalım mantığıyla hareket edildiğini biliyorum. Olması gereken insanların kapalı mekânlarda bir araya geldikleri her türlü iş yeri ortamını da kapatmaktı ve bence Türkiye devletinin buna gücü yeterdi. Ama tercihleri bu yönde olmadı” dedi.
Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy virüsün bu kadar hızlı yayılması ve vaka sayılarının bu kadar çok artmasının nedeninin mutant virüs olduğunu belirten Erensoy; “temaslıların tespiti test uygulanması ve karantina uygulamalarımızda muhtemelen çok ciddi eksikliklerimiz olmuş ki Çanakkale vaka artışında Türkiye birincisi olmuş. Yurtlar karantina için kullanılabilirdi. Bu tedbirler zamanında alınıp yapılmıştı. Peki, neden şimdi yapılmıyor? İl ve ilçeler arası ulaşım sınırlandırılabilirdi. Merkezi güçlü kararlardan önce yerel birtakım kararlar alınabilirdi. Neden yerelden Çanakkale Valiliği üzerinden ve Sağlık İl Müdürlüğü üzerinden bir inisiyatif kullanılmadı? Ben bu noktaya gelişimizi kesinlikle önlenebilir olduğunu ama önlenmediğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Oda Başkanı Güleda Erensoy, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doktor Zekiye Mine Kabaş ve Aile Hekimi Semih Altıntaş tarafından yapılan basın açıklamasında, Çanakkale’nin şu anki durumuna dair değerlendirmelerde bulunuldu. İlk olarak Dr.Erensoy, şehirdeki koronavirüs vaka artışı ile ilgili gözlemlerini paylaşarak, “Virüsün bu kadar hızlı yayılması ve vaka sayılarının bu kadar çok artmasının nedeni mutant virüs. Ama bizim bilimsel olarak bunu engelleyebilme şansımız mevcuttu. Koronavirüsün bulaşması önlenebilir bir enfeksiyon. Tedavisi ortada yok, ama bulaşmasını önleyebilirdik. Dolayısı ile aşama aşama veriler Sağlık İl Müdürünün önüne geliyordu. Bu verilerde vaka artışları olan yerler belli. Vakaların nerede bir artışa geçtiği ilçe merkezi, köy, mahalle, fabrika odaklı her yerdeki vaka sayısı Sağlık il müdürünün önüne geliyor. Bu yerlerden birinde vaka artışını görüyorsunuz. Orada temaslıları tespit etmek gerekir ve o alana, o yere çok hızlı test uygulamanız gerekir. Tabi test uygulandıktan sonrada ciddi karantina önlemleri almak gerekir. Çanakkale Tabip Odası Başkanı olarak iddia ettiğim şey şu; temaslıların tespiti test uygulanması ve karantina uygulamalarımızda muhtemelen çok ciddi eksikliklerimiz olmuş ki Çanakkale vaka artışında Türkiye birincisi olmuş. Yurtlar karantina için kullanılabilirdi. Bu tedbirler zamanında alınıp yapılmıştı. Peki, neden şimdi yapılmıyor? İl ve ilçeler arası ulaşım sınırlandırılabilirdi. Merkezi güçlü kararlardan önce yerel birtakım kararlar alınabilirdi. Neden yerelden Çanakkale Valiliği üzerinden ve Sağlık İl Müdürlüğü üzerinden bir inisiyatif kullanılmadı? Ben bu noktaya gelişimizi kesinlikle önlenebilir olduğunu ama önlenmediğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Denetim ekiplerinin çalışmalarının sisteminin bir türlü oturtturulamadığını söyleyen Erensoy, “Karantinaya alınan kişilerin takibini yapan ekipler Çanakkale’de başından beri oturtturulamadı. Neden oturtturulamadı? Şu anda bu çalışma imamlar üzerinden yürütülüyor. Yalnız imamlar karantinadakileri telefon açmak sureti ile bir denetim bir çalışma söz konusu. Yani karantinaya alınanların yerinde denetimi başından beri sağlanamadı. Dolayısı ile insanların karantinada olup olmadığını gerçekten net bir şekilde öğrenemedik. Bu denetimleri yani insanların karantinaya uyup uymadıkları emniyet ekipleri polis ya da jandarma tarafından takip ve tespit edebilseydi karantinalara çok daha fazla uyulurdu. Emniyet ekipleri bu denetim ve tespitleri yapsaydı karantina altında olan vatandaşlar karantinaya uyar ve karantinalar çok daha etkili olurdu” şeklinde düşüncelerini paylaştı.   
Erensoy, kovid yoğun bakım odalarının doluluk oranlarının yüzde 85’in altına düşmediğini söyleyerek, “Bir gün önce devlet hastanesi için yüzde yüzdü. Bir gün sonra 5 açığımız vardı. Bu da yüzde 85’in üzerinde oluyor. Biga Devlet Hastanesi için söyleyeyim yönetim kurulumuzdan Ahmet Zeren çalışıyor. Bire bir covid takibi yapıyor. Biga’da geçtiğimiz gün beş tane vefatımız var. Covid yoğun bakımı tamamen doluydu. Yer açıldıysa yer varsa vefatlarımız sayesinde yer var. Çanakkale’de bakanımız belki diğer yoğun bakım yataklarını hesaba katıyor olabilir. Böyle dediğimizde halkın algılaması biraz bozulmuş oluyor. Covid hastası geldiğinde biz onu boş nöroloji yoğun bakım odasına yatıramayız. Dolayısıyla covid yoğum bakım odası doluluk oranımız çok ciddi yüksek. Hasta yakınları açısından çok ciddi bir sıkıntı var. Hastaları için çok kaygı duyuyorlar. Haklı olarak sağlık çalışanları ile temaslı hasta yakınları ile devamlı bilgi vermeleri mümkün değil. Sağlık çalışanları çok zorlanıyorlar. Bu konuda hasta yakınlarının zorluklarını, endişelerini çok iyi anlayarak sağlık çalışanlarının işini kolaylaştırmalarını ve sabır gösterilerini yönünde telkinde bulunmak istiyorum” şeklinde yardım istedi.
“OKULLARDA AŞILAMA YAPABİLİRİZ”
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doktor Zekiye Mine Kabaş ise, aşılama konusuna değinerek, “Aşılamalar çok uzun vadede yapıldı. İngiltere’yi görüyorsunuz vakalar minimize oldu. Bizler de çok hızlı aşılanmalıyız. Bu yüzden uzmanlarımız her zaman hangi aşının daha uygun olduğunu değerlendiriyor. Ancak özel bir durum olmazsa ulaşabildiği ilk aşıyı olmalı. Çünkü bu hastalıktan ve öteki hastalıklardan korunmak için yapılacak en güzel iş hızlıca aşı olmaktır. Varyasyonlar oluşmadan aşı olunması gerekir. Çünkü varyasyonlar oluştuktan sonra aşı umutları düşüyor. Burada da politikanın da biraz değişmesi lazım aslında, okullarımızın açılması lazım.  Öğrencilerimiz bir yıldır evde. Gezmesi, eğlenmesi, sosyalleşmesi gereken çocuklarımız evde. O yüzden öğretmenlerimizin aşılamalarını mutlaka öne çekmeliler. Eylül ayına kadar o aşılamaların öğrencilerin durumuna da indirmeliler. Hatta bazı bölgelerde İstanbul, Çanakkale gibi yerlerde toplu aşılamalar yapılabilir. Aslında okullarda aşılama yapabiliriz. Sağlık Bakanının da dediği gibi bir günde 1 milyon, 2 milyon doz aşı yapabiliriz. Sağlık çalışanları aşılarken bunu gördük.  Biz bu potansiyele sahibiz. Hastaneler var, aile hekimleri var bu işin içerisinde dolayısı ile biz bu performansa sahibiz” ifadelerini kullandı.
“İZOLASYONDA OLUP EVDE SIKILAN VE DIŞARIYA ÇIKANLAR ÇOK OLUYOR”
Aile Hekimi Semih Altıntaş da öncelikle pozitif olan ailelerin aynı evin içinde izolasyona dikkat etmesi gerektiğini söyleyerek, “Pozitif olan kişinin mümkünse ayrı bir odada kalması, bir araya gelmek zorunda oldukları zamanlarda ise maskenin evde kullanılması ve mümkün olduğu kadar ilişkileri en aza indirmek. Bu süreçte semptomları, yani bulguları takip etmek önemli çünkü  evdeki diğer kişilerde de bulaş olabilir. Şikayeti olanlar da bildirilmeli ve temaslı olarak karantinada olmaları gerekir.  Ondan sonra testlerin tekrar alınması gerekiyor. Uygulamalar da bu şekilde yapılıyor. Şikayeti olanlar zaten filyasyon ekipleri tarafından takip ediliyor. Biz de aile hekimleri olarak arayarak izolasyondakileri takip ediyoruz. Şikayetleri oldukça ya da semptomları oldukça bildiriyoruz.  İzolasyonda olup evde sıkılan ve dışarıya çıkanlar çok oluyor ve onları takip edemiyoruz.  Aslında en büyük sorun da bu.  Pozitif olan kişiler de dışarda oluyor.  Hastaneye gitmeye korkup pozitif olduğu halde ilaç yazdırmaya gelenler de oluyor.  Pozitif olmuş karantinada olması gerekirken ve birim telefonla takip ettiğimiz kişiyi bazen karşımızda ‘Aile hekiminden ilaç yazdırmaya geldim’ diyebiliyor. Bunların önüne geçecek, bunların duyurularla sürekli halka hatırlatılması önemli” dedi.  
“Her şey güzel, aşılama da güzel gidiyor diyerek virüsün önemli olmadığı bazı algılar yaratılınca, bazı vatandaşlar da bu algılara yenilip dinlemiyor” diyen Altıntaş, “Hastanelere gitmeye korkuyoruz diyerek pozitif olduğu halde Aile Hekimliğine gelenler çok fazla. Sonuçta kovid pozitif kişi geldiğinde aşı için gelmiş bir gebeyle ya da bebekle aynı ortamda bulunabiliyor. Ayrıca aşılamalar için randevularda aşılamaya geliniyor. Randevu alanlar geliyor kalabalık oluşuyor. Çünkü aile sağlığı merkezlerinin o bekleme salonları çok geniş değil. Yani kalabalık oluştuğunda bulaş riski artıyor.  Bunu da önlemenin yolu baştan beri önerdiğimiz aşılama merkezleri uygulanması aslında gerekirdi. Ama ne yazık ki uygulanmadı. Bir aşılama merkezleri uygulansaydı. Oralarda aşılamalar yapılsa çok daha iyi sonuç ve çok daha hızlı aşılama yapılabilirdi ve bu son hafta sonunda 55 yaş altına aşılama hakkı verildi ama randevu alamıyorlar. Mayıs başına kadar da randevu alamıyorlar ne yazık ki” diye bilgi verdi.
 
“İDEAL YÖNTEM KESİNLİKLE BU DEĞİL”
Basın açıklamalarının ardından soruları cevaplayan Tabip Odası üyelerine öncelikle ‘park ve bahçelerin’ kapatılmasının yararı yöneltildi. Soruya cevap veren Güleda Erensoy, “Gerçekten çok ciddi bir toplaşma noktaları haline geldi ama ideal yöntem kesinlikle bu değil. İdeal yöntem açık alanda bir araya gelebilecekleri yerlerin kapatılması değil, ideal olan aslında kapalı mekanlarda toplaştığımız iş yeri ve üretim aşamasında kapanmayı sağlamaktır. 14 gün en azından ve 28 güne çıkarılabilir ve bulaşı yavaşlatmaktır. Sonuçta biz tüm işyerlerinde kapalı mekanlarda bir arada bulunmaya eyvallah diyoruz. Ama açık havada kesinlikle insanlar bir araya gelmesin diye kordonu, özgürlük parkını kapatıyoruz. Kesinlikle ideal olan bu değil. Zaten böyle bir uygulama Avrupa Birliğinde olmaz. Ama hiçbir tarafı iş yerlerini kapatamıyoruz. Oradaki bulaşa bari engel olalım mantığıyla hareket edildiğini biliyorum. Olması gereken insanların kapalı mekânlarda bir araya geldikleri her türlü iş yeri ortamını da kapatmaktı ve bence Türkiye devletinin buna gücü yeterdi. Ama tercihleri bu yönde olmadı” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.