Çanakkale’nin Otopark Sorunu Olduğunu Zannetmiyorum

Güncel 01.11.2014 - 00:00, Güncelleme: 02.09.2021 - 15:40
 

Çanakkale’nin Otopark Sorunu Olduğunu Zannetmiyorum

Şehir Plancısı Levent Çetin Kampüs FM’de Kerem İRİÇ’in hazırlayıp sunduğu Hafta Ortası Programına konuk oldu. Çanakkale’nin profilinin çıkarıldığı programda Çetin 100 bin nüfuslu Çanakkale’nin aslında abartıldığı kadar büyüklükte sorunlarının olmadığını, en çok konuşulan otopark sorunun ise kendi kendimize yarattığımız bir sorun olduğunu söyledi. Röportajdan satır başları; “Çanakkale Küçük ve Yavaş Büyümesinin Nimetlerinden de Faydalanmış Bir Şehir” “Görsel Olarak Güzel Görünmeyen Bir Şehrimiz Var” “Çanakkale’nin En Büyük Sorunlarından Biri Merkezin Sıkışıklığıydı” “Çanakkale’nin Öyle Dert Edilecek Çok Büyük Sorunları Yok” “Çanakkale’nin Sorunları, Basit ve Kolay Çözülebilir” “Rengarenk Sekiz Renge Boyanmış Bir Bina Onu Yapana Güzel Görünebilir...” “Çanakkale Sosyal Açıdan Çok Fazla Hızlı Gelişemiyor” “Çanakkale’de Nüfus Artışını ve Büyümeyi En Çok Tetikleyen Kurum Üniversite” “Üniversitenin Büyümesi Bu Şehir İçin Şu Anda Tek İtici Güç” “1/100 bin planları Mevcut Durumun Tespitinden İbaret” “Planın Nüfus Baskısını Nasıl Yönlendireceği ve Nüfusun Hangi Alanlarda İstihdam Edeceği İle İlgili Eksikleri Var“ “1/100 Binlik Plandan Dolayı Ciddi Sorunlarla Karşılaşacağımızı Düşünüyorum”
Şehir Plancısı Levent Çetin Kampüs FM’de Kerem İRİÇ’in hazırlayıp sunduğu Hafta Ortası Programına konuk oldu. Çanakkale’nin profilinin çıkarıldığı programda Çetin 100 bin nüfuslu Çanakkale’nin aslında abartıldığı kadar büyüklükte sorunlarının olmadığını, en çok konuşulan otopark sorunun ise kendi kendimize yarattığımız bir sorun olduğunu söyledi.   Kerem İriç: Levent Çetin kimdir, ne iş yapar? Levent Çetin: Şehir plancısıyım, 1971 Lüleburgaz doğumluyum. İTÜ Mimarlık Fakültesi  Şehir Planlama Bölümünü bitirdim. Daha sonra yurtdışında ve İstanbul’da çalıştıktan sonra Çanakkale’ye geldim.   O zamandan beri Çanakkale’de şehir planlamaları üzerinde çalışıyorum.  Kerem İriç: Şehir planlama denilince, hemen herkesin bir şeyler söyleyeceği bir konu fakat  bu konuda bu işin ilmini almış olan birisinin söyleyecekleri daha önemli, şehir plancısı ne iş yapar, onu öğrenelim.  Levent Çetin: Şehir plancılığı ne dersek de şehir plancılığı hakkında herkesin bir fikri olur herkes bir şey söyler dediniz. Doğru, çünkü sonuçta hepimiz şehirlerde yaşıyoruz. Yaşadığımız şehirler hakkında bir şeyler söylemek gayet normal. Aslında benim fikrim şehir plancılarından daha çok şehirde yaşayanların bir şeyler söylemesi gerekir. O söylenenlerden bir veriler toparlayıp bizim de şehir planlayıcıları olarak bu şehri planlarken önümüzde çıkış noktası olarak alabileceğimiz bazı noktalar olsun. O yüzden şehirde konuşulmasından daha doğal bir şey yoktur . Bizim insanlar doktorların yanında daha çok doktorluk konuşurlar. Şehir plancıların yanında da daha çok şehir plancılığı konuşurlar.  Normaldir. Çünkü biz bu şehirde yaşıyoruz ve yaşadığımız şehir hakkında fikrimiz olması gerekir. Kerem İriç: Çanakkale’yi bir şehir planlayıcısının gözünden  kısaca bir analiz etmenizi istiyorum. Nasıl bir şehir var şu an bir şehir planlayıcısının gözünden baktığımızda. “Çanakkale Küçük ve Yavaş Büyümesinin Nimetlerinden de Faydalanmış Bir Şehir” Levent Çetin: Şimdi Çanakkale’yi biraz önce söylediğimle bağlantılı aslında şehir planlayıcısının gözünden bakmakla normal bir vatandaşın gözünden bakmak arasında çok büyük bir fark olmaması gerekiyor. Öncelik olarak bizim nasıl bir şehirde yaşadığımızı ve nasıl bir şehirde yaşamak istediğimizi ve buna göre de şehirlere bakmamız gerekir. Bu noktada baktığımız zaman Çanakkale Türkiye’nin diğer şehirlerinden çokta farklı değil. Biz uzun yıllar planlama yaparak şehirlerimizi oluşturduğumuz bir ülke değiliz. Şehirlerimiz çok geçmiş yıllarda organik olarak kendiliğinden gelişmiş şehirler. Bu Çanakkale’nin çekirdeğinde de var. Bu çekirdek Çanakkale çok yavaş büyüdüğü için uzun yıllar çok ta fazla bozulmadığından bu çekirdeğin çevresinde şehir oldu. Bu çekirdeğin etkisi çok uzun süre devam etti. Hepimizin bildiği Sarıçay – Çimenlik Bölgesinden, Çarşı Bölgesi eski yıkılan belediyenin olduğu yere kadar olduğu alan Çanakkale’nin eski  Çanakkale yerleşimi. Burada o zamanın şartlarıyla yerleşildiği için dar sokaklar ve küçük bir merkezden ibaret. Çanakkale de çok yavaş büyüdüğü için de aynı özellikleri devam ettirerek büyümüş. Bütün Türkiye’nin şehirlerinde olduğu gibi Cumhuriyetten sonra ufak ufak işte planlı yerleşme, şehir planlarının yapılması çalışmaları olmuş. Çanakkale’nin de belli planları var. Geçmiş yıllarda yapılmış. Bunlara da uyulmuş. Çanakkale’nin de o yüzden büyük bir bölümü halen kare, dikdörtgen planlı birbirini kesen yolların olduğu, özellikle Esenlere çıkan tepeye kadar olan bölge ve Sarıçay’a kadar olan bölge böyledir, yürüdüğünüz sokaklara dikkat ederseniz sokaklar birbirini dik keser. Bu o zamanın planlamalarının getirdiği bir şey.  Ama Çanakkale küçük ve yavaş büyümesinin nimetlerinden de faydalanmış.  Çanakkale Türkiye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi gecekondusu olmayan, çok da öyle çarpık kentleşmeden ne kastediliyor fazla anlamam ama onun etkilerine çok da fazla maruz kalmamış bir şehir.  “Görsel Olarak Güzel Görünmeyen Bir Şehrimiz Var” Çanakkale’nin sorunu aslında tüm Türkiye’nin şehirlerinin sorunlarıyla benzer.  Özellikle 1984’teki İmar Kanunu çıkana kadar geçmişte planlamalar, imar planları Ankara’da  merkezde hazırlandığı için ve yerelde kontrol de çok da güçlü olmadığı için özellikle tarihi dokuya hiç dikkat edilmeden yıkılıp yerine yapılan apartmanların oluşturduğu ve bunların da zamanında estetik kaygı güdülmeden yapıldığı bir dönem geçirdiği için aynı dönemi Çanakkale de geçirdiği için görsel olarak güzel görünmeyen bir şehrimiz var. En basit örneği Çarşı Caddesinde dolaşırken bir arka sokağa girdiğinizde daracık 5-6 metrelik sokaklarda 6 katlı apartmanlar görürsünüz. Hepsi aynı yılların apartmanlarıdır. Yaklaşık olarak 70 ile 85 arası yapılmış binalardır bunlar. Daha sonra Çanakkale’nin bir şansı olarak 96 veya 97 tam tarihini şimdi hatırlayamıyorum o bölgede kentsel bir sit alanı ilan edildi. O sayede orda bu tarz yapılanmalar olması durdu ve daha sonra da o bölgede mevcut elde kalan, kurtarılamayan tarihi eserde sayılabileceği en azından geçmişi olan binaların yenilenmesi, yeni yapılan binaların hiç değilse onlara biraz benzetilmesine gayret edilmeye başlandı. Bu o bölgeyi bir derece de olsa kurtardı. Önümüzde 97 de bu yana geçen 17-18 senede o bölgede bir görsel bütünlük meydana geldi. Bunun sayesindedir ki o bölgede şu anda Çanakkale’ye hasbelkader gelen  yerli-yabancı turistler  eski Çanakkale ile ilgili bir fikir elde edebiliyor. Yoksa Çanakkale’ye bakınca bu şehrin kaç yılında kurulduğunu anlamak belki de bir mucizeydi. Hani Çimenlik Kalesini 3-5 tane eskiden kalan camiyi bir iki yapıyı saymazsak Çanakkale’nin geçmişi olduğunu anlamak mümkün değildi. Bu süreç devam ettiği müddetçe o bölgenin biraz daha görsel bütünlüğe ulaşacağını da tahmin ediyorum.  “Çanakkale’nin En Büyük Sorunlarından Biri Merkezin Sıkışıklığıydı” Çanakkale’nin nüfus artışı çok hızlı olmadığından dolayı Çanakkale Merkez çok da dağınık bir büyümesi yok. Merkezin etrafında büyüyor, bu da bir yönden iyi, en son Karacaören’e doğru Esenlere doğru bir 5-10 senedir Kepez ve Kepez’in arkalarına doğru büyüyor. Çanakkale’nin en büyük sorunlarından biri Merkezin sıkışıklığıydı. Çanakkale tek merkezli bir şehirdi.  Her şey Çarşı  Caddesi ve çevresinde dönüyordu. Bu da olmayan bir yoğunluğa sebebiyet oluyordu.  100 bin nüfuslu bir şehirde yoğunluğa sebebiyet oluyordu. Şimdi bununla ilgili de bilinçli yada bilinçsiz bir çalışma da var. İşte hastane, şimdi insanlar kızacak ama 3-5 sene sonra rahat edecekler, çünkü merkezdeki yoğunluktan şehrin dışına taşınıyor. Bu şehir merkezindeki yoğunluğu biraz olsun azaltacaktır. Aynı şekilde adliye ve benzeri bazı kamu kurumları da şehrin dışına diyebileceğimiz en azından şehrin eteklerine taşındığı için bu merkezdeki yoğunluk ve sıkışma da bir nebze de olsun çözülecektir. O zaman oralar daha da rahatlayacaktır. Daha kullanılabilir, insanların rahat yaşayabileceği yerler haline gelecek ve Çanakkale’nin bu büyüme hızı tahmin ediyorum daha da devam edeceğini düşünüyorum. Bu yüzden de bu yeni yapılanmalarla ve mevcut koruma anlayışıyla daha iyi bir şehir olabilir.  Kerem İriç: Maddi olarak belirlemek gerekirse Çanakkale’nin çözüm bekleyen en önemli sorun yada sorunları nelerdir? Merkezdeki en önemli sorunlardan bir tanesi de bulunan eski binalar. Bunların özel olanı da var kamuya ait olanı da var. Bunların ıslahı için çeşitli projeler geliştiriliyor. Devletin çeşitli destekleri, projeleri var. Farklı şehirlerde görüyoruz. Belki  binaları yıkıp yeniden yapmak mümkün olmuyor ama bir cam giydirmesi  ile bina yeniden yapılmış gibi olabilir. Çanakkale’de maalesef bu tip örnekler çok yok İskele Meydanının oradaki binaları düşünürseniz, komple bir cam giydirmesi şehir bambaşka bir siluete bürünebilir.   “Çanakkale’nin Öyle Dert Edilecek Çok Büyük Sorunları Yok” Levent Çetin: Şimdi biz tabi Çanakkale’de yaşadığımız için kendi içimizde kendi sorunlarımızı biraz fazlaca büyütüyoruz normal şartlarda yüz bin veya yüz bini biraz geçen ve Çanakkale gibi çokta yıpranmamış bir şehrin çok büyük sorunları olmayacağını düşünüyorum. Yani Çanakkale’nin de öyle dert edilecek çok büyük sorunları yok . Biz kendi içimizde bu şehirde yaşadığımız için olan ufak sorunları kendimiz büyütüyoruz. İşte en çok konuşulan konular nedir Çanakkale’de; otopark sorunu, çok büyük otopark sorunu var. İnsanların sohbetinin içinde en çok geçen konudur otopark sorunu. Yani bu mesela kendi yarattığımız bir sorun. Çanakkale’nin otopark sorunu olduğunu çokta fazla zannetmiyorum. Çanakkale’de mesafeler çok kısa ve bunların nerdeyse tamamı yürüme mesafesi bu mesafeler içinde otoparktan iş yerimize, otoparktan okula, otoparktan eve yürüyeceğimiz mesafeler o kadar da uzak mesafeler değil ama biz diyoruz ki hemen evin önünde otopark olsun hemen iş yerinin önünde otopark olsun, hemen okulun yanında otopark, olsun dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. İlkokul çocukları için bile belirlenen yürüme mesafesi 500 metredir. Bundan sonraki okullarda bir kilometredir bizde bir kilometre içinde ulaşamayacağınız hiçbir şey yoktur Çanakkale’de.  Çarşı caddesini merkez kabul ederek bir kilometrelik bir yay çizseniz o kadar çok yer bulursunuz ki otopark olarak kullanılabilecek bunlardan faydalanıp biraz yürümeyi göze alsak böyle büyük sorunumuz yok.   “Çanakkale’nin Sorunları, Basit ve Kolay Çözülebilir” Bunun dışında Çanakkale’nin diğer sorunları da aynı şekilde basit ve kolay çözülebilecek sorunlar. Binalarımız eskiliği veya yenileme ihtiyacı veya estetik ihtiyacı var, bunun da birkaç farklı uygulama ile çözümü var. Birincisi bu bir ekonomik karşılık gerektiren bir sorun. İnsanların sahip oldukları yapıları yenileme ve bunu kullanmak için ekonomik bir gücü olmak zorunda. Bununla ilgili pek çok uygulama var eğer binanın tarihi bir değeri varsa buna destek alınabiliyor. Şuanda yüzde elliye kadar yapılacak yenilemelerde hibe veriliyor. Fakat yenilemeden daha çok onu kullanmak önemli. Bir binayı yenilediğiniz zaman ne yapacağınız orda ne yaşayacağı önemli. İnsanlar binayı yenileyip içinde konut olarak yaşayabilir. En uygun kullanma şekli ama bunu dışında eğer bir kamusal alansa bunu yeniledikten sonra işlevsel ve insanların içinde dolaşacak hale gelmesi önemli.  Bunun dışında birçoğunun da kullanılmadığı için tekrar eskimeye başladığını görüyoruz. Çanakkale’de yenileme hiçte fena değil yenileme sık sık yapılıyor ve başarılı örnekleri de var. Bunu devam ettirip elde kalan son yapıları da çok iyi bir şekilde kurtarmak gerekiyor. Bunu yapmanın yolları da çok da zor değil.  “Rengarenk Sekiz Renge Boyanmış  Bir Bina Onu Yapana Güzel Görünebilir...” Bunun dışında esas sorun bu bahsettiğim 70-80’li yıllarda yapılmış olan apartmanları nasıl bu şehre biraz daha sempatik göründürecek hale getirebiliriz. Bunu çok iyi düşünmek lazım. Burada bazı makyaj uygulamaları var. O zaten Çanakkale’de de yapılıyor insanlar kendileri yapıyor zaten şuanda. Zamanında ısı yalıtımı vb. şeylere dikkat edilmediği için yapılmayan şeyler şimdi yapılmaya başlandı. Dış cephelerde mantolama yapılıyor bu sırada yapılırken de bina biraz makyajlanıyor. Güzeldir değildir o ayrı konu çünkü güzellik insandan insana değişen bir kavram.  Rengarenk sekiz renge boyanmış  bir bina onu yapana güzel görünebilir de bize görünmeyebilir ama hiç değilse eski görünmüyor diyelim öyle kendimizi memnun edelim. Bir kısmında da yeni moda kentsel yenileme kentsel dönüşüm buradaki cümlelere çok takan arkadaşlarımız var. Yenileme olmaz dönüşüm olur, dönüşüm olmaz yenileme olur bunlar çok anlamsız tartışmalar.  “Şehir Belli Süreçleri Takip Ederek Yenilenebilir” Sonuçta amaç belli Çanakkale 99’dan önce birinci derece deprem bölgesi değildi. Şuanda birinci derece deprem bölgesi. Bu en son yaşadığımız depremde de yaşadığımız binaların depreme ne kadar dayanıklı olduğunu gördük hep birlikte. Çoğu insan korkarak yaşıyor. Bu binaların bir şekilde devletinde sağladığı imkanlardan yararlanılarak yıkılıp yenileneceğini düşünüyoruz. Bu süreç şuanda başladı zaten. Bu bir günde, iki günde olacak bir şey değildir. Aynı kentsel sit alanında 97’den 2014’e 17 senede ancak bu kadar ilerleyebildiğimiz gibi bu kentsel yenileme ve dönüşümde de 10 -15 senede mutlaka bir ilerleme sağlanacaktır ama bu kentlerde başka türlü dönüşemez. Mecburi olarak bu şekilde dönüşecek. Bu 15-20 yıllık süreci yaşayacağız hep birlikte. Bunun sonunda herhalde göze hoş görünen bir şehre sahip olabileceğimizi düşünüyorum. Belediye de bu konuda bir şeyler yapıyor. Sosyal konutlar bölgesinde bir kentsel dönüşüm veya kentsel yenileme adına ne dersek diyelim aynı şey aslında proje yarışması yaptılar. Ben de basından takip ettim, kazanan projelere biraz baktım. Gayet hoş görünüyor. Yani bunların bir şekilde Çanakkale’de olması gerekiyor. Oradaki sosyal konutlarda insanlar yaşamaya devam etsin ve burası da böyle kalsın demek çok anlamlı değil. Bu yüzden şehir belli süreçleri takip ederek yenilenebilir. 100 bin nüfus olan ve 30 bin civarında konut yapı stoğu olan bir şehrin hızla ve bir anda yenilenmesini beklemek mümkün değil.  Kerem İriç: Büyümeyle gelişme farklı şeyler. Şu anda şehirdeki yapılaşmayı düşündüğünüz taktirde aynı oranda geliştiğini düşünüyor musunuz?  “Çanakkale Sosyal Açıdan Çok Fazla Hızlı Gelişemiyor” Levent Çetin: Şimdi büyüme ölçülebilir bir şey diyebiliriz. Sayılarla alakalı işte nüfusunuzun ne kadar arttığı konut nüfusunuzun ne kadar arttığı senede ne kadar inşaat yapıldığı kaç tane ruhsat alındığı kaç tane iskan alındığı… Bunlar kolay ve hesaplanabilir şeyler. Gelişme derseniz bu biraz farklı. Gelişme bu büyümenin içinin ne kadar doldurulduğuyla ilgili. Burda biraz sorun olduğu kesin.  Çanakkale sosyal açıdan çok fazla hızlı gelişemiyor. Sosyal gelişmeyi ve bu büyümenin altını doldurmayı sağlayan çok az unsur var. Üniversiteni katkısı demeyeyim ama baskısı var. Bu baskı üniversitenin kendisinden değil öğrencilerinden gelen bir baskı. Öğrencilerin talebiyle şehirde bir sosyal gelişme ama çok kısıtlı olarak var. İşte ne oluyor Çanakkale bir iki amatör de olsa tiyatro grubu var. Çalışıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor, gösteriler yapmaya çalışıyor. Bir iki belki müzik grubu var. Gelişme: sosyal yönden bu şehrin altının doldurulmasıyla olacak bir şey. Bunun için birilerini ön ayak olması mutlaka gerekli. Burada yönlendiriciler işte gücü olanlar olmalı. Bunların hepsi kamusal kişilerde değildir. Kamusal kurumlarda değildir. Özel şahıslar, büyük şirketler gücü olan bunlara destek olabilecek, ön ayak olabilecek kişiler de olabilir. Ama Çanakkale’de bu yön henüz zayıf. Elimizdeki imkanlar son derece sınırlı. Çanakkale’yi şuanda bulunduğundan daha zayıf gösterende aslında bu yönü.  “Kütüphaneye Sadece Araştırma Yapmak Bir Makale Hazırlamak İçin Gidilmiyor” Çanakkale’de herkesin söylediği gidilebilecek bir sinema yok, hafta sonu yapabileceğiniz bir şey yok. Küçük çocuğu olanların çocuklarıyla vakit geçirebilecekleri bir alan yok. Bir üniversitenin kütüphanesi var onun dışında büyük bir kütüphanemiz yok. Kütüphaneye sadece araştırma yapmak bir makale hazırlamak için gidilmiyor, zaman geçirmek için merak ettiğini bulmak için veya ödünç kitap almak için de gidiliyor dünyanın her yerinde. Bizde bunlar daha çok zayıf.  Bunlarında bu büyümeyi destekleyecek şekilde gelişmesi gerekiyor. Bunu hep beraber hep bir elden Belediye, Valilik, Özel İdare, Özel Şirketler- şahıslar eliyle yapılması gerekiyor. Bu konuda bir talep var. Ama bu talebe verilen bir cevap henüz yok.  “Sosyal Konular Her Zaman Ticari Olarak Akıllıca Konular Olmuyor” Bunu için neler yapılması gerektiğini tartışmak bence Çanakkale’nin en büyük sorunlarından biri. Burada iki husus var birincisi ticari bir geri dönüş beklentisi olmaması gerekiyor. Çünkü sosyal konular her zaman ticari olarak akıllıca konular olmuyor. Bunlar beklentilerin karşılanması şehrin zenginleşmesi ile ilgili konular oluyor. Burada ticari beklentisi olmayacak kurumlar belli işte bunlar Üniversite, Belediye, Valilik bunlar sosyal yönden bu olaya yaklaşmak zorunda. Ve özel kurumlar şahıslar şirketler de bir derece ticari kısmını düşünebilirler sonuçta konser alanları, kafeler buna benzer sinemalar belli oranda ticari getirisi olan da şeyler. Bunlarında Çanakkale’nin büyümesiyle oranlı olarak gelişmesi gerekiyor.  Kerem İriç:  Çanakkale’de hem büyüyen hem gelişen güzel de bir örnek var. ÇOMÜ de son 3 buçuk yılda gözle görülür bir gelişim var. Bu gelişimde konuştuğumuz bütün konular ele alındı. Depreme dayanıklı olmayan binalar vardı bunlar dile getirildi. Bunlarla alakalı yenileme çalışmaları başladı. Eğitim Fakültesi örneğinde olduğu gibi. Gelişmeyle alakalı kütüphane örneğinden bahsettiniz Türkiye’nin en büyük kütüphanesi Üniversite Kütüphanesi olma iddiasında olan bir şehir var. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi var. Ve şu anda basılı kitap sayısı 700 bini bulmak üzere olan bir şehirden bahsediyoruz. Son dönemdeki yapılan binalar, üniversitenin kurulduğu dönemden bu zamana kadar olandan daha fazla. Tabi binaları yapmakla da olmuyor, içerisini doldurmak gerekiyor. Bu binalara akademisyen gerekiyor, öğrenci gerekiyor. Bakıyorsunuz burada da nitelikli bir artış var. ÇOMÜ’de makale sayılarına bakıyorsunuz, makale sayıları artıyor. ÇOMÜ’de çok güzel bir örnek var aslında. Şehir üniversite örneğini baz alarak aynı gelişimi ve değişimi gösterebilir. Üniversiteye baktığınızda ne görüyorsunuz?  “Çanakkale’de Nüfus Artışını ve Büyümeyi En Çok Tetikleyen Kurum Üniversite” Levent Çetin: Şimdi 97-98 yılından itibaren Çanakkale’nin nüfus artışının en büyük nedeni üniversite. Üniversite büyüdükçe, öğrenci sayısı ve öğretim üyesi sayısı arttıkça Çanakkale’de belli bir nüfus artışı da geldi. Çünkü, Çanakkale’nin merkezinde bir sanayi iş gücü çekecek bir sanayimiz yok. Buna eş değer başka bir kurum, kuruluş benzeri bir şey de yok. O yüzden Çanakkale’de nüfus artışını ve büyümeyi en çok tetikleyen kurum üniversite. Fakat aynı zamanda bu nüfus artışı biraz önce bahsettiğim sosyal  ve diğer talepleri de arttıran bir unsur. Fakat üniversitenin şehirle bütünleşmesinde hala ciddi bir zayıflık var, çünkü , üniversite evet son üç, dört yılda geçmişe oranla çok daha hızlı bir büyüme kaydetti. Hem öğrenci sayısında hem yapılaşma oranında hem de imkanlarının gelişmesi ölçüsünde. Fakat hala geçmişteki  üniversite ile şehir merkezi arasındaki ilişki zayıflığı devam ediyor. Öğrenciler üniversite kampüsünde ve üniversite ile ilişkili belirli yerlerde yaşamlarını devam ettiriyor. Yurtlarda ,evlerde veya benzeri işte pansiyonlarda kalmaya devam ediyor. Şehrin içinde sadece belli imkanlardan faydalanmak için bulunuyorlar ve bunun dışında şehir ile üniversite arasında bir kaynaşma henüz tam gerçekleşmiyor.  “Şehrin İçine Üniversitenin Nüfus Etmesi Sağlanabilir” Burada birlikte belki projeler yürütmeyerek ,birlikte hareket etmeyi arttırarak biraz daha şehrin içine üniversitenin nüfus etmesi sağlanabilir diye düşünüyorum. İşte bunun çok basit bazı örnekleri var. Çarşıda bir üniversite polikliniği var burada işte hastalara veya ihtiyacı olanlara bir şekilde bakılıyor. Şehir üniversite ile bir doğrudan iletişime geçebiliyor ama mesela kütüphane kampüsün içinde. Buraya şehir içinden mesela lise öğrencileri , orta okul öğrencileri ne kadar faydalanabiliyor? Çok basit bir örneği var; Mesela genellikle üniversitelerde veya kütüphanelerde şöyle uygulamalar vardır, ilkokul öğrencileri için kitap okuma günleri vardır. Üç beş tane öğrenciyi ,üniversite öğrencisi veya okutman orda ki çocuk kitaplarını , otuzar kırkar kişilik çocuklara  okurlar ve  işte  orada belli sohbet ortamları oluşur. Yani bunun gibi bilmiyorum. Bu şimdi aklıma gelen bir şey. Üniversitenin içine şehri çekmek amaçlı çalışmalar yapılabilir.  “Üniversitenin Büyümesi Bu Şehir İçin Şu Anda Tek İtici Güç” Üniversitenin büyümesi, tabi yapısal büyümesi çok hızlı. Ama ne kadar sağlıklı onu da ciddi tartışmak lazım. Yapı yapmak her zaman birinci öncelik değil. Üniversite cidden büyük, evet sosyal ve fizik alanlarını, fiziksel alanlarının yeterli olması ve artan öğrenci sayısına hitap etmesi lazım ama burada da bir şehirle ilişki gene kurulması lazım. Yani üniversite binaları evet yapılıyor, yeni binalar yapılıyor ama binaların kendi içinde bile bazen ilişkisi yok. Burada biraz daha belki yavaşlayıp , geri dönüşlerle üniversite kampüsünü bir bütünlük arz edecek, bir kimlik oluşturacak şekilde de tekrar elden geçirmek gerekebilir. Evet biliyorum burada eski binaların pek çoğunda bazı yenilemeler yapıldı. İşte görünümlerinin iyileştirilmesi ile ilgili , işte diğer yeni yapılan binalarla bir benzerlik oluşturulması ile ilgili bunun biraz daha devam ettirilmesi gerekiyor. Kampüs çok güzel bir yerde , dünyada belki de en güzel kampüslerden biri. Bunun  biraz daha elde tutulmasına ve bu halinin korunmasına yönelik de bazı çalışmalar yapılması gerekiyor. Üniversitenin elinde bu konuda çok da fazla imkan var. Hem beyin gücü olarak imkanı var ,sonuçta bu kadar binayı yapabildiğine göre mali imkanı da var. Üniversitenin büyümesi bu şehir için şu anda tek itici güç ve bu itici gücü olumlu yönde hep beraber kullanmamızda fayda var.  Kerem İriç:   1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı ile ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?  “1/100 bin planları Mevcut Durumun Tespitinden İbaret” Levent Çetin: Şimdi , önce şunu anlamak lazım. 1 /100 bin planlar bölge planları ve Çanakkale’nin 1/100bin  planı da sadece Çanakkale için yapılmadı. Balıkesir ve Çanakkale birlikte yapıldı. Burada normal şartlarda beklenen ve olması gereken  1/100 binlik planlarda Çanakkale’nin 2040 yılı ki bu planlarda öngörülen zamandır. 2040 yılında Çanakkale ve Balıkesir bölgesel olarak nasıl bir şekil alacağı ,bu şekli alırken nasıl bir fiziksel yapıyla ilerleyeceği , bu yapının nasıl kontrol altında tutulacağı ve şehrin önceliklerinin ne olacağının belirlenmesi beklenirdi. Maalesef Çanakkale’nin 1/100 bin planları şuan da mevcut durumun tespit edilip buna uygun belli hesaplara dayanan nüfus projeksiyonları yapılmasından ibaret. Yani bunun dışında bir stratejik ana kararımız yok.  “Planın Nüfus Baskısını Nasıl Yönlendireceği ve Nüfusun Hangi Alanlarda İstihdam Edeceği İle İlgili Eksikleri Var“ Planda, Çanakkale’nin tüm ilçelerinin nasıl gelişeceği, o bahsedilen 2040 yılı projeksiyon nüfuslarına ne ile ulaşacağı, o nüfusun hangi iş dallarında çalışacağı ,hangi alanlara yönlendirileceği çok kısıtlı olarak belirlenmiş. Burada bu alanlar açık kaldığı için gelişmenin ne yönde olacağını da anlayabilmek bu planlardan mümkün değil. Burada sözlü olarak belirlenen bazı şeyler var. Burada deniyor ki; işte Çanakkale’nin bir bölgesi işte sanayi ağırlıklı büyüyecek, bu Biga bölgesi.. Diğer bölgeleri tarım ve turizm ağırlıklı büyüyecek. Bunun ama nasıl yönlendirileceği ile ilgili hiçbir husus planlarda gözükmüyor. Burada çok fantezi ve işte insanları çok ilgilendiren  kısımları ne? Efendim Lapseki’ye kadar tren yolu ,demiryolu neyse gelecek. İşte Uzunköprü Edirne’den Gelibolu’ya otoban gelecek. Gelibolu’dan, Lapseki’ye köprü yapılacak. Lapseki’den de Balıkesir’e doğru bu otoban devam edip işte İzmir otobanına çıkacak. Bunlar işin sansasyonel yönleri . Yani işte bir otoban geleceği, köprüyü işte köprünün yapılacağı ,tren yolunun yapılacağı bunlar başlı başına zaten burada bir nüfus baskısı oluşturacak şeyler. Ama planın nüfus baskısını nasıl yönlendireceği ve bu yönlendirilen nüfusun hangi alanlarda istihdam edeceği ile ilgili eksikleri var. Bunlar belirlenmediği sürece şuana kadar Çanakkale işte 1970’lerden 2014’e  nasıl geldiyse hangi nüfus hareketleri ile ulaştıysa bundan sonra da o şekilde devam edeceğini ve 1/100 bin planın buna artı bir şey getirmeyeceğini ancak görebiliriz .  “1/100 Binlik Plandan Dolayı Ciddi Sorunlarla Karşılaşacağımızı Düşünüyorum” Çanakkale için beklenen 2040 nüfusu 330 binler, çok uçuk bir nüfus değil. Çanakkale’nin zaten yani şuandaki yarı kasaba halinden kurtulması için 200 – 250 bin nüfuslara ulaşması gerekiyor. Bu küçük şehir havasına en azından kavuşabilmesi için 330 bin nüfus 2040 yılı için çok yüksek bir nüfus görünmüyor ama bu 330 bin kişi Çanakkale’de şuan da 115 bin kişi belli şartlarda yaşarken bu 330 bin kişi ne yapacak o planda göremiyoruz. Hangi iş dallarında çalışacak, Çanakkale’nin ne bölgeleri ne yönde gelişecek, ne yönde büyüyecek ? 100 binlik planda belirsiz. Önümüzdeki süreçte 1/100 binlik plandan dolayı ciddi sorunlarla karşılaşacağımızı düşünüyorum. Çünkü Çanakkale belli şekilde büyümek zorunda olan bir şehir ve büyümeyi mecburen yapmak zorunda olan bir şehir . Fakat 1/100 bin planlar bu büyümenin önünde ciddi olarak bir engel oluşturacak. Çünkü plan yaptığınız zaman uygulamanız zorunda olan bir şeydir. Bunu kafanıza göre delip ,bozup, değiştiremezsiniz. Bu süreçte, bu planla ilgili yaşadığımız sıkıntılardan dolayı bu planı bozmamız , değiştirmemiz ve bunun üzerinde çalışmamız gerekecek.  
Şehir Plancısı Levent Çetin Kampüs FM’de Kerem İRİÇ’in hazırlayıp sunduğu Hafta Ortası Programına konuk oldu. Çanakkale’nin profilinin çıkarıldığı programda Çetin 100 bin nüfuslu Çanakkale’nin aslında abartıldığı kadar büyüklükte sorunlarının olmadığını, en çok konuşulan otopark sorunun ise kendi kendimize yarattığımız bir sorun olduğunu söyledi. Röportajdan satır başları; “Çanakkale Küçük ve Yavaş Büyümesinin Nimetlerinden de Faydalanmış Bir Şehir” “Görsel Olarak Güzel Görünmeyen Bir Şehrimiz Var” “Çanakkale’nin En Büyük Sorunlarından Biri Merkezin Sıkışıklığıydı” “Çanakkale’nin Öyle Dert Edilecek Çok Büyük Sorunları Yok” “Çanakkale’nin Sorunları, Basit ve Kolay Çözülebilir” “Rengarenk Sekiz Renge Boyanmış Bir Bina Onu Yapana Güzel Görünebilir...” “Çanakkale Sosyal Açıdan Çok Fazla Hızlı Gelişemiyor” “Çanakkale’de Nüfus Artışını ve Büyümeyi En Çok Tetikleyen Kurum Üniversite” “Üniversitenin Büyümesi Bu Şehir İçin Şu Anda Tek İtici Güç” “1/100 bin planları Mevcut Durumun Tespitinden İbaret” “Planın Nüfus Baskısını Nasıl Yönlendireceği ve Nüfusun Hangi Alanlarda İstihdam Edeceği İle İlgili Eksikleri Var“ “1/100 Binlik Plandan Dolayı Ciddi Sorunlarla Karşılaşacağımızı Düşünüyorum”

Şehir Plancısı Levent Çetin Kampüs FM’de Kerem İRİÇ’in hazırlayıp sunduğu Hafta Ortası Programına konuk oldu. Çanakkale’nin profilinin çıkarıldığı programda Çetin 100 bin nüfuslu Çanakkale’nin aslında abartıldığı kadar büyüklükte sorunlarının olmadığını, en çok konuşulan otopark sorunun ise kendi kendimize yarattığımız bir sorun olduğunu söyledi.

 

Kerem İriç: Levent Çetin kimdir, ne iş yapar?

Levent Çetin: Şehir plancısıyım, 1971 Lüleburgaz doğumluyum. İTÜ Mimarlık Fakültesi  Şehir Planlama Bölümünü bitirdim. Daha sonra yurtdışında ve İstanbul’da çalıştıktan sonra Çanakkale’ye geldim.   O zamandan beri Çanakkale’de şehir planlamaları üzerinde çalışıyorum. 

Kerem İriç: Şehir planlama denilince, hemen herkesin bir şeyler söyleyeceği bir konu fakat  bu konuda bu işin ilmini almış olan birisinin söyleyecekleri daha önemli, şehir plancısı ne iş yapar, onu öğrenelim. 

Levent Çetin: Şehir plancılığı ne dersek de şehir plancılığı hakkında herkesin bir fikri olur herkes bir şey söyler dediniz. Doğru, çünkü sonuçta hepimiz şehirlerde yaşıyoruz. Yaşadığımız şehirler hakkında bir şeyler söylemek gayet normal. Aslında benim fikrim şehir plancılarından daha çok şehirde yaşayanların bir şeyler söylemesi gerekir. O söylenenlerden bir veriler toparlayıp bizim de şehir planlayıcıları olarak bu şehri planlarken önümüzde çıkış noktası olarak alabileceğimiz bazı noktalar olsun. O yüzden şehirde konuşulmasından daha doğal bir şey yoktur . Bizim insanlar doktorların yanında daha çok doktorluk konuşurlar. Şehir plancıların yanında da daha çok şehir plancılığı konuşurlar.  Normaldir. Çünkü biz bu şehirde yaşıyoruz ve yaşadığımız şehir hakkında fikrimiz olması gerekir.

Kerem İriç: Çanakkale’yi bir şehir planlayıcısının gözünden  kısaca bir analiz etmenizi istiyorum. Nasıl bir şehir var şu an bir şehir planlayıcısının gözünden baktığımızda.

“Çanakkale Küçük ve Yavaş Büyümesinin Nimetlerinden de Faydalanmış Bir Şehir”

Levent Çetin: Şimdi Çanakkale’yi biraz önce söylediğimle bağlantılı aslında şehir planlayıcısının gözünden bakmakla normal bir vatandaşın gözünden bakmak arasında çok büyük bir fark olmaması gerekiyor. Öncelik olarak bizim nasıl bir şehirde yaşadığımızı ve nasıl bir şehirde yaşamak istediğimizi ve buna göre de şehirlere bakmamız gerekir. Bu noktada baktığımız zaman Çanakkale Türkiye’nin diğer şehirlerinden çokta farklı değil. Biz uzun yıllar planlama yaparak şehirlerimizi oluşturduğumuz bir ülke değiliz. Şehirlerimiz çok geçmiş yıllarda organik olarak kendiliğinden gelişmiş şehirler. Bu Çanakkale’nin çekirdeğinde de var. Bu çekirdek Çanakkale çok yavaş büyüdüğü için uzun yıllar çok ta fazla bozulmadığından bu çekirdeğin çevresinde şehir oldu. Bu çekirdeğin etkisi çok uzun süre devam etti. Hepimizin bildiği Sarıçay – Çimenlik Bölgesinden, Çarşı Bölgesi eski yıkılan belediyenin olduğu yere kadar olduğu alan Çanakkale’nin eski  Çanakkale yerleşimi. Burada o zamanın şartlarıyla yerleşildiği için dar sokaklar ve küçük bir merkezden ibaret. Çanakkale de çok yavaş büyüdüğü için de aynı özellikleri devam ettirerek büyümüş. Bütün Türkiye’nin şehirlerinde olduğu gibi Cumhuriyetten sonra ufak ufak işte planlı yerleşme, şehir planlarının yapılması çalışmaları olmuş. Çanakkale’nin de belli planları var. Geçmiş yıllarda yapılmış. Bunlara da uyulmuş. Çanakkale’nin de o yüzden büyük bir bölümü halen kare, dikdörtgen planlı birbirini kesen yolların olduğu, özellikle Esenlere çıkan tepeye kadar olan bölge ve Sarıçay’a kadar olan bölge böyledir, yürüdüğünüz sokaklara dikkat ederseniz sokaklar birbirini dik keser. Bu o zamanın planlamalarının getirdiği bir şey.  Ama Çanakkale küçük ve yavaş büyümesinin nimetlerinden de faydalanmış.  Çanakkale Türkiye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi gecekondusu olmayan, çok da öyle çarpık kentleşmeden ne kastediliyor fazla anlamam ama onun etkilerine çok da fazla maruz kalmamış bir şehir.

 “Görsel Olarak Güzel Görünmeyen Bir Şehrimiz Var”

Çanakkale’nin sorunu aslında tüm Türkiye’nin şehirlerinin sorunlarıyla benzer.  Özellikle 1984’teki İmar Kanunu çıkana kadar geçmişte planlamalar, imar planları Ankara’da  merkezde hazırlandığı için ve yerelde kontrol de çok da güçlü olmadığı için özellikle tarihi dokuya hiç dikkat edilmeden yıkılıp yerine yapılan apartmanların oluşturduğu ve bunların da zamanında estetik kaygı güdülmeden yapıldığı bir dönem geçirdiği için aynı dönemi Çanakkale de geçirdiği için görsel olarak güzel görünmeyen bir şehrimiz var. En basit örneği Çarşı Caddesinde dolaşırken bir arka sokağa girdiğinizde daracık 5-6 metrelik sokaklarda 6 katlı apartmanlar görürsünüz. Hepsi aynı yılların apartmanlarıdır. Yaklaşık olarak 70 ile 85 arası yapılmış binalardır bunlar. Daha sonra Çanakkale’nin bir şansı olarak 96 veya 97 tam tarihini şimdi hatırlayamıyorum o bölgede kentsel bir sit alanı ilan edildi. O sayede orda bu tarz yapılanmalar olması durdu ve daha sonra da o bölgede mevcut elde kalan, kurtarılamayan tarihi eserde sayılabileceği en azından geçmişi olan binaların yenilenmesi, yeni yapılan binaların hiç değilse onlara biraz benzetilmesine gayret edilmeye başlandı. Bu o bölgeyi bir derece de olsa kurtardı. Önümüzde 97 de bu yana geçen 17-18 senede o bölgede bir görsel bütünlük meydana geldi. Bunun sayesindedir ki o bölgede şu anda Çanakkale’ye hasbelkader gelen  yerli-yabancı turistler  eski Çanakkale ile ilgili bir fikir elde edebiliyor. Yoksa Çanakkale’ye bakınca bu şehrin kaç yılında kurulduğunu anlamak belki de bir mucizeydi. Hani Çimenlik Kalesini 3-5 tane eskiden kalan camiyi bir iki yapıyı saymazsak Çanakkale’nin geçmişi olduğunu anlamak mümkün değildi. Bu süreç devam ettiği müddetçe o bölgenin biraz daha görsel bütünlüğe ulaşacağını da tahmin ediyorum.

 “Çanakkale’nin En Büyük Sorunlarından Biri Merkezin Sıkışıklığıydı”

Çanakkale’nin nüfus artışı çok hızlı olmadığından dolayı Çanakkale Merkez çok da dağınık bir büyümesi yok. Merkezin etrafında büyüyor, bu da bir yönden iyi, en son Karacaören’e doğru Esenlere doğru bir 5-10 senedir Kepez ve Kepez’in arkalarına doğru büyüyor. Çanakkale’nin en büyük sorunlarından biri Merkezin sıkışıklığıydı. Çanakkale tek merkezli bir şehirdi.  Her şey Çarşı  Caddesi ve çevresinde dönüyordu. Bu da olmayan bir yoğunluğa sebebiyet oluyordu.  100 bin nüfuslu bir şehirde yoğunluğa sebebiyet oluyordu. Şimdi bununla ilgili de bilinçli yada bilinçsiz bir çalışma da var. İşte hastane, şimdi insanlar kızacak ama 3-5 sene sonra rahat edecekler, çünkü merkezdeki yoğunluktan şehrin dışına taşınıyor. Bu şehir merkezindeki yoğunluğu biraz olsun azaltacaktır. Aynı şekilde adliye ve benzeri bazı kamu kurumları da şehrin dışına diyebileceğimiz en azından şehrin eteklerine taşındığı için bu merkezdeki yoğunluk ve sıkışma da bir nebze de olsun çözülecektir. O zaman oralar daha da rahatlayacaktır. Daha kullanılabilir, insanların rahat yaşayabileceği yerler haline gelecek ve Çanakkale’nin bu büyüme hızı tahmin ediyorum daha da devam edeceğini düşünüyorum. Bu yüzden de bu yeni yapılanmalarla ve mevcut koruma anlayışıyla daha iyi bir şehir olabilir.

 Kerem İriç: Maddi olarak belirlemek gerekirse Çanakkale’nin çözüm bekleyen en önemli sorun yada sorunları nelerdir? Merkezdeki en önemli sorunlardan bir tanesi de bulunan eski binalar. Bunların özel olanı da var kamuya ait olanı da var. Bunların ıslahı için çeşitli projeler geliştiriliyor. Devletin çeşitli destekleri, projeleri var. Farklı şehirlerde görüyoruz. Belki  binaları yıkıp yeniden yapmak mümkün olmuyor ama bir cam giydirmesi  ile bina yeniden yapılmış gibi olabilir. Çanakkale’de maalesef bu tip örnekler çok yok İskele Meydanının oradaki binaları düşünürseniz, komple bir cam giydirmesi şehir bambaşka bir siluete bürünebilir. 

 “Çanakkale’nin Öyle Dert Edilecek Çok Büyük Sorunları Yok”

Levent Çetin: Şimdi biz tabi Çanakkale’de yaşadığımız için kendi içimizde kendi sorunlarımızı biraz fazlaca büyütüyoruz normal şartlarda yüz bin veya yüz bini biraz geçen ve Çanakkale gibi çokta yıpranmamış bir şehrin çok büyük sorunları olmayacağını düşünüyorum. Yani Çanakkale’nin de öyle dert edilecek çok büyük sorunları yok . Biz kendi içimizde bu şehirde yaşadığımız için olan ufak sorunları kendimiz büyütüyoruz. İşte en çok konuşulan konular nedir Çanakkale’de; otopark sorunu, çok büyük otopark sorunu var. İnsanların sohbetinin içinde en çok geçen konudur otopark sorunu. Yani bu mesela kendi yarattığımız bir sorun. Çanakkale’nin otopark sorunu olduğunu çokta fazla zannetmiyorum. Çanakkale’de mesafeler çok kısa ve bunların nerdeyse tamamı yürüme mesafesi bu mesafeler içinde otoparktan iş yerimize, otoparktan okula, otoparktan eve yürüyeceğimiz mesafeler o kadar da uzak mesafeler değil ama biz diyoruz ki hemen evin önünde otopark olsun hemen iş yerinin önünde otopark olsun, hemen okulun yanında otopark, olsun dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. İlkokul çocukları için bile belirlenen yürüme mesafesi 500 metredir. Bundan sonraki okullarda bir kilometredir bizde bir kilometre içinde ulaşamayacağınız hiçbir şey yoktur Çanakkale’de.  Çarşı caddesini merkez kabul ederek bir kilometrelik bir yay çizseniz o kadar çok yer bulursunuz ki otopark olarak kullanılabilecek bunlardan faydalanıp biraz yürümeyi göze alsak böyle büyük sorunumuz yok.

 

“Çanakkale’nin Sorunları, Basit ve Kolay Çözülebilir”

Bunun dışında Çanakkale’nin diğer sorunları da aynı şekilde basit ve kolay çözülebilecek sorunlar. Binalarımız eskiliği veya yenileme ihtiyacı veya estetik ihtiyacı var, bunun da birkaç farklı uygulama ile çözümü var. Birincisi bu bir ekonomik karşılık gerektiren bir sorun. İnsanların sahip oldukları yapıları yenileme ve bunu kullanmak için ekonomik bir gücü olmak zorunda. Bununla ilgili pek çok uygulama var eğer binanın tarihi bir değeri varsa buna destek alınabiliyor. Şuanda yüzde elliye kadar yapılacak yenilemelerde hibe veriliyor. Fakat yenilemeden daha çok onu kullanmak önemli. Bir binayı yenilediğiniz zaman ne yapacağınız orda ne yaşayacağı önemli. İnsanlar binayı yenileyip içinde konut olarak yaşayabilir. En uygun kullanma şekli ama bunu dışında eğer bir kamusal alansa bunu yeniledikten sonra işlevsel ve insanların içinde dolaşacak hale gelmesi önemli.  Bunun dışında birçoğunun da kullanılmadığı için tekrar eskimeye başladığını görüyoruz. Çanakkale’de yenileme hiçte fena değil yenileme sık sık yapılıyor ve başarılı örnekleri de var. Bunu devam ettirip elde kalan son yapıları da çok iyi bir şekilde kurtarmak gerekiyor. Bunu yapmanın yolları da çok da zor değil.

 “Rengarenk Sekiz Renge Boyanmış  Bir Bina Onu Yapana Güzel Görünebilir...”

Bunun dışında esas sorun bu bahsettiğim 70-80’li yıllarda yapılmış olan apartmanları nasıl bu şehre biraz daha sempatik göründürecek hale getirebiliriz. Bunu çok iyi düşünmek lazım. Burada bazı makyaj uygulamaları var. O zaten Çanakkale’de de yapılıyor insanlar kendileri yapıyor zaten şuanda. Zamanında ısı yalıtımı vb. şeylere dikkat edilmediği için yapılmayan şeyler şimdi yapılmaya başlandı. Dış cephelerde mantolama yapılıyor bu sırada yapılırken de bina biraz makyajlanıyor. Güzeldir değildir o ayrı konu çünkü güzellik insandan insana değişen bir kavram.  Rengarenk sekiz renge boyanmış  bir bina onu yapana güzel görünebilir de bize görünmeyebilir ama hiç değilse eski görünmüyor diyelim öyle kendimizi memnun edelim. Bir kısmında da yeni moda kentsel yenileme kentsel dönüşüm buradaki cümlelere çok takan arkadaşlarımız var. Yenileme olmaz dönüşüm olur, dönüşüm olmaz yenileme olur bunlar çok anlamsız tartışmalar.

 “Şehir Belli Süreçleri Takip Ederek Yenilenebilir”

Sonuçta amaç belli Çanakkale 99’dan önce birinci derece deprem bölgesi değildi. Şuanda birinci derece deprem bölgesi. Bu en son yaşadığımız depremde de yaşadığımız binaların depreme ne kadar dayanıklı olduğunu gördük hep birlikte. Çoğu insan korkarak yaşıyor. Bu binaların bir şekilde devletinde sağladığı imkanlardan yararlanılarak yıkılıp yenileneceğini düşünüyoruz. Bu süreç şuanda başladı zaten. Bu bir günde, iki günde olacak bir şey değildir. Aynı kentsel sit alanında 97’den 2014’e 17 senede ancak bu kadar ilerleyebildiğimiz gibi bu kentsel yenileme ve dönüşümde de 10 -15 senede mutlaka bir ilerleme sağlanacaktır ama bu kentlerde başka türlü dönüşemez. Mecburi olarak bu şekilde dönüşecek. Bu 15-20 yıllık süreci yaşayacağız hep birlikte. Bunun sonunda herhalde göze hoş görünen bir şehre sahip olabileceğimizi düşünüyorum. Belediye de bu konuda bir şeyler yapıyor. Sosyal konutlar bölgesinde bir kentsel dönüşüm veya kentsel yenileme adına ne dersek diyelim aynı şey aslında proje yarışması yaptılar. Ben de basından takip ettim, kazanan projelere biraz baktım. Gayet hoş görünüyor. Yani bunların bir şekilde Çanakkale’de olması gerekiyor. Oradaki sosyal konutlarda insanlar yaşamaya devam etsin ve burası da böyle kalsın demek çok anlamlı değil. Bu yüzden şehir belli süreçleri takip ederek yenilenebilir. 100 bin nüfus olan ve 30 bin civarında konut yapı stoğu olan bir şehrin hızla ve bir anda yenilenmesini beklemek mümkün değil.

 Kerem İriç: Büyümeyle gelişme farklı şeyler. Şu anda şehirdeki yapılaşmayı düşündüğünüz taktirde aynı oranda geliştiğini düşünüyor musunuz?

 “Çanakkale Sosyal Açıdan Çok Fazla Hızlı Gelişemiyor”

Levent Çetin: Şimdi büyüme ölçülebilir bir şey diyebiliriz. Sayılarla alakalı işte nüfusunuzun ne kadar arttığı konut nüfusunuzun ne kadar arttığı senede ne kadar inşaat yapıldığı kaç tane ruhsat alındığı kaç tane iskan alındığı… Bunlar kolay ve hesaplanabilir şeyler. Gelişme derseniz bu biraz farklı. Gelişme bu büyümenin içinin ne kadar doldurulduğuyla ilgili. Burda biraz sorun olduğu kesin.  Çanakkale sosyal açıdan çok fazla hızlı gelişemiyor.

Sosyal gelişmeyi ve bu büyümenin altını doldurmayı sağlayan çok az unsur var. Üniversiteni katkısı demeyeyim ama baskısı var. Bu baskı üniversitenin kendisinden değil öğrencilerinden gelen bir baskı. Öğrencilerin talebiyle şehirde bir sosyal gelişme ama çok kısıtlı olarak var. İşte ne oluyor Çanakkale bir iki amatör de olsa tiyatro grubu var. Çalışıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor, gösteriler yapmaya çalışıyor. Bir iki belki müzik grubu var.

Gelişme: sosyal yönden bu şehrin altının doldurulmasıyla olacak bir şey. Bunun için birilerini ön ayak olması mutlaka gerekli. Burada yönlendiriciler işte gücü olanlar olmalı. Bunların hepsi kamusal kişilerde değildir. Kamusal kurumlarda değildir. Özel şahıslar, büyük şirketler gücü olan bunlara destek olabilecek, ön ayak olabilecek kişiler de olabilir. Ama Çanakkale’de bu yön henüz zayıf. Elimizdeki imkanlar son derece sınırlı. Çanakkale’yi şuanda bulunduğundan daha zayıf gösterende aslında bu yönü.

 “Kütüphaneye Sadece Araştırma Yapmak Bir Makale Hazırlamak İçin Gidilmiyor”

Çanakkale’de herkesin söylediği gidilebilecek bir sinema yok, hafta sonu yapabileceğiniz bir şey yok. Küçük çocuğu olanların çocuklarıyla vakit geçirebilecekleri bir alan yok. Bir üniversitenin kütüphanesi var onun dışında büyük bir kütüphanemiz yok. Kütüphaneye sadece araştırma yapmak bir makale hazırlamak için gidilmiyor, zaman geçirmek için merak ettiğini bulmak için veya ödünç kitap almak için de gidiliyor dünyanın her yerinde. Bizde bunlar daha çok zayıf.  Bunlarında bu büyümeyi destekleyecek şekilde gelişmesi gerekiyor. Bunu hep beraber hep bir elden Belediye, Valilik, Özel İdare, Özel Şirketler- şahıslar eliyle yapılması gerekiyor. Bu konuda bir talep var. Ama bu talebe verilen bir cevap henüz yok.

 “Sosyal Konular Her Zaman Ticari Olarak Akıllıca Konular Olmuyor”

Bunu için neler yapılması gerektiğini tartışmak bence Çanakkale’nin en büyük sorunlarından biri. Burada iki husus var birincisi ticari bir geri dönüş beklentisi olmaması gerekiyor. Çünkü sosyal konular her zaman ticari olarak akıllıca konular olmuyor. Bunlar beklentilerin karşılanması şehrin zenginleşmesi ile ilgili konular oluyor. Burada ticari beklentisi olmayacak kurumlar belli işte bunlar Üniversite, Belediye, Valilik bunlar sosyal yönden bu olaya yaklaşmak zorunda. Ve özel kurumlar şahıslar şirketler de bir derece ticari kısmını düşünebilirler sonuçta konser alanları, kafeler buna benzer sinemalar belli oranda ticari getirisi olan da şeyler. Bunlarında Çanakkale’nin büyümesiyle oranlı olarak gelişmesi gerekiyor.

 Kerem İriç:  Çanakkale’de hem büyüyen hem gelişen güzel de bir örnek var. ÇOMÜ de son 3 buçuk yılda gözle görülür bir gelişim var. Bu gelişimde konuştuğumuz bütün konular ele alındı. Depreme dayanıklı olmayan binalar vardı bunlar dile getirildi. Bunlarla alakalı yenileme çalışmaları başladı. Eğitim Fakültesi örneğinde olduğu gibi. Gelişmeyle alakalı kütüphane örneğinden bahsettiniz Türkiye’nin en büyük kütüphanesi Üniversite Kütüphanesi olma iddiasında olan bir şehir var. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi var. Ve şu anda basılı kitap sayısı 700 bini bulmak üzere olan bir şehirden bahsediyoruz. Son dönemdeki yapılan binalar, üniversitenin kurulduğu dönemden bu zamana kadar olandan daha fazla. Tabi binaları yapmakla da olmuyor, içerisini doldurmak gerekiyor. Bu binalara akademisyen gerekiyor, öğrenci gerekiyor. Bakıyorsunuz burada da nitelikli bir artış var. ÇOMÜ’de makale sayılarına bakıyorsunuz, makale sayıları artıyor. ÇOMÜ’de çok güzel bir örnek var aslında. Şehir üniversite örneğini baz alarak aynı gelişimi ve değişimi gösterebilir. Üniversiteye baktığınızda ne görüyorsunuz?

 “Çanakkale’de Nüfus Artışını ve Büyümeyi En Çok Tetikleyen Kurum Üniversite”

Levent Çetin: Şimdi 97-98 yılından itibaren Çanakkale’nin nüfus artışının en büyük nedeni üniversite. Üniversite büyüdükçe, öğrenci sayısı ve öğretim üyesi sayısı arttıkça Çanakkale’de belli bir nüfus artışı da geldi. Çünkü, Çanakkale’nin merkezinde bir sanayi iş gücü çekecek bir sanayimiz yok. Buna eş değer başka bir kurum, kuruluş benzeri bir şey de yok. O yüzden Çanakkale’de nüfus artışını ve büyümeyi en çok tetikleyen kurum üniversite. Fakat aynı zamanda bu nüfus artışı biraz önce bahsettiğim sosyal  ve diğer talepleri de arttıran bir unsur. Fakat üniversitenin şehirle bütünleşmesinde hala ciddi bir zayıflık var, çünkü , üniversite evet son üç, dört yılda geçmişe oranla çok daha hızlı bir büyüme kaydetti. Hem öğrenci sayısında hem yapılaşma oranında hem de imkanlarının gelişmesi ölçüsünde. Fakat hala geçmişteki  üniversite ile şehir merkezi arasındaki ilişki zayıflığı devam ediyor. Öğrenciler üniversite kampüsünde ve üniversite ile ilişkili belirli yerlerde yaşamlarını devam ettiriyor. Yurtlarda ,evlerde veya benzeri işte pansiyonlarda kalmaya devam ediyor. Şehrin içinde sadece belli imkanlardan faydalanmak için bulunuyorlar ve bunun dışında şehir ile üniversite arasında bir kaynaşma henüz tam gerçekleşmiyor.

 “Şehrin İçine Üniversitenin Nüfus Etmesi Sağlanabilir”

Burada birlikte belki projeler yürütmeyerek ,birlikte hareket etmeyi arttırarak biraz daha şehrin içine üniversitenin nüfus etmesi sağlanabilir diye düşünüyorum. İşte bunun çok basit bazı örnekleri var. Çarşıda bir üniversite polikliniği var burada işte hastalara veya ihtiyacı olanlara bir şekilde bakılıyor. Şehir üniversite ile bir doğrudan iletişime geçebiliyor ama mesela kütüphane kampüsün içinde. Buraya şehir içinden mesela lise öğrencileri , orta okul öğrencileri ne kadar faydalanabiliyor?

Çok basit bir örneği var; Mesela genellikle üniversitelerde veya kütüphanelerde şöyle uygulamalar vardır, ilkokul öğrencileri için kitap okuma günleri vardır. Üç beş tane öğrenciyi ,üniversite öğrencisi veya okutman orda ki çocuk kitaplarını , otuzar kırkar kişilik çocuklara  okurlar ve  işte  orada belli sohbet ortamları oluşur. Yani bunun gibi bilmiyorum. Bu şimdi aklıma gelen bir şey. Üniversitenin içine şehri çekmek amaçlı çalışmalar yapılabilir.

 “Üniversitenin Büyümesi Bu Şehir İçin Şu Anda Tek İtici Güç”

Üniversitenin büyümesi, tabi yapısal büyümesi çok hızlı. Ama ne kadar sağlıklı onu da ciddi tartışmak lazım. Yapı yapmak her zaman birinci öncelik değil. Üniversite cidden büyük, evet sosyal ve fizik alanlarını, fiziksel alanlarının yeterli olması ve artan öğrenci sayısına hitap etmesi lazım ama burada da bir şehirle ilişki gene kurulması lazım. Yani üniversite binaları evet yapılıyor, yeni binalar yapılıyor ama binaların kendi içinde bile bazen ilişkisi yok. Burada biraz daha belki yavaşlayıp , geri dönüşlerle üniversite kampüsünü bir bütünlük arz edecek, bir kimlik oluşturacak şekilde de tekrar elden geçirmek gerekebilir. Evet biliyorum burada eski binaların pek çoğunda bazı yenilemeler yapıldı. İşte görünümlerinin iyileştirilmesi ile ilgili , işte diğer yeni yapılan binalarla bir benzerlik oluşturulması ile ilgili bunun biraz daha devam ettirilmesi gerekiyor.

Kampüs çok güzel bir yerde , dünyada belki de en güzel kampüslerden biri. Bunun  biraz daha elde tutulmasına ve bu halinin korunmasına yönelik de bazı çalışmalar yapılması gerekiyor. Üniversitenin elinde bu konuda çok da fazla imkan var. Hem beyin gücü olarak imkanı var ,sonuçta bu kadar binayı yapabildiğine göre mali imkanı da var. Üniversitenin büyümesi bu şehir için şu anda tek itici güç ve bu itici gücü olumlu yönde hep beraber kullanmamızda fayda var.

 Kerem İriç:   1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı ile ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?

 “1/100 bin planları Mevcut Durumun Tespitinden İbaret”

Levent Çetin: Şimdi , önce şunu anlamak lazım. 1 /100 bin planlar bölge planları ve Çanakkale’nin 1/100bin  planı da sadece Çanakkale için yapılmadı. Balıkesir ve Çanakkale birlikte yapıldı. Burada normal şartlarda beklenen ve olması gereken  1/100 binlik planlarda Çanakkale’nin 2040 yılı ki bu planlarda öngörülen zamandır. 2040 yılında Çanakkale ve Balıkesir bölgesel olarak nasıl bir şekil alacağı ,bu şekli alırken nasıl bir fiziksel yapıyla ilerleyeceği , bu yapının nasıl kontrol altında tutulacağı ve şehrin önceliklerinin ne olacağının belirlenmesi beklenirdi. Maalesef Çanakkale’nin 1/100 bin planları şuan da mevcut durumun tespit edilip buna uygun belli hesaplara dayanan nüfus projeksiyonları yapılmasından ibaret. Yani bunun dışında bir stratejik ana kararımız yok.

 “Planın Nüfus Baskısını Nasıl Yönlendireceği ve Nüfusun Hangi Alanlarda İstihdam Edeceği İle İlgili Eksikleri Var“

Planda, Çanakkale’nin tüm ilçelerinin nasıl gelişeceği, o bahsedilen 2040 yılı projeksiyon nüfuslarına ne ile ulaşacağı, o nüfusun hangi iş dallarında çalışacağı ,hangi alanlara yönlendirileceği çok kısıtlı olarak belirlenmiş. Burada bu alanlar açık kaldığı için gelişmenin ne yönde olacağını da anlayabilmek bu planlardan mümkün değil. Burada sözlü olarak belirlenen bazı şeyler var. Burada deniyor ki; işte Çanakkale’nin bir bölgesi işte sanayi ağırlıklı büyüyecek, bu Biga bölgesi.. Diğer bölgeleri tarım ve turizm ağırlıklı büyüyecek. Bunun ama nasıl yönlendirileceği ile ilgili hiçbir husus planlarda gözükmüyor. Burada çok fantezi ve işte insanları çok ilgilendiren  kısımları ne? Efendim Lapseki’ye kadar tren yolu ,demiryolu neyse gelecek. İşte Uzunköprü Edirne’den Gelibolu’ya otoban gelecek. Gelibolu’dan, Lapseki’ye köprü yapılacak. Lapseki’den de Balıkesir’e doğru bu otoban devam edip işte İzmir otobanına çıkacak. Bunlar işin sansasyonel yönleri . Yani işte bir otoban geleceği, köprüyü işte köprünün yapılacağı ,tren yolunun yapılacağı bunlar başlı başına zaten burada bir nüfus baskısı oluşturacak şeyler. Ama planın nüfus baskısını nasıl yönlendireceği ve bu yönlendirilen nüfusun hangi alanlarda istihdam edeceği ile ilgili eksikleri var. Bunlar belirlenmediği sürece şuana kadar Çanakkale işte 1970’lerden 2014’e  nasıl geldiyse hangi nüfus hareketleri ile ulaştıysa bundan sonra da o şekilde devam edeceğini ve 1/100 bin planın buna artı bir şey getirmeyeceğini ancak görebiliriz .

 “1/100 Binlik Plandan Dolayı Ciddi Sorunlarla Karşılaşacağımızı Düşünüyorum”

Çanakkale için beklenen 2040 nüfusu 330 binler, çok uçuk bir nüfus değil. Çanakkale’nin zaten yani şuandaki yarı kasaba halinden kurtulması için 200 – 250 bin nüfuslara ulaşması gerekiyor. Bu küçük şehir havasına en azından kavuşabilmesi için 330 bin nüfus 2040 yılı için çok yüksek bir nüfus görünmüyor ama bu 330 bin kişi Çanakkale’de şuan da 115 bin kişi belli şartlarda yaşarken bu 330 bin kişi ne yapacak o planda göremiyoruz. Hangi iş dallarında çalışacak, Çanakkale’nin ne bölgeleri ne yönde gelişecek, ne yönde büyüyecek ? 100 binlik planda belirsiz. Önümüzdeki süreçte 1/100 binlik plandan dolayı ciddi sorunlarla karşılaşacağımızı düşünüyorum. Çünkü Çanakkale belli şekilde büyümek zorunda olan bir şehir ve büyümeyi mecburen yapmak zorunda olan bir şehir . Fakat 1/100 bin planlar bu büyümenin önünde ciddi olarak bir engel oluşturacak. Çünkü plan yaptığınız zaman uygulamanız zorunda olan bir şeydir. Bunu kafanıza göre delip ,bozup, değiştiremezsiniz. Bu süreçte, bu planla ilgili yaşadığımız sıkıntılardan dolayı bu planı bozmamız , değiştirmemiz ve bunun üzerinde çalışmamız gerekecek.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.