ÇANAKKALE’DE YAVAŞ YAVAŞ YOLUNA GİRMEYE BAŞLADI

Güncel 07.01.2021 - 00:00, Güncelleme: 02.09.2021 - 15:40
 

ÇANAKKALE’DE YAVAŞ YAVAŞ YOLUNA GİRMEYE BAŞLADI

İlimizde Korona virüs konusunda önemli açıklamalar ve uyarılar yaparak vatandaşa bilgi veren Prof. Dr. Alper Şener Çanakkale özelinde vaka sayılarında düşmeler olduğunu; “Son bir haftadır Çanakkale’de olgu sayısında bir durağanlaşma oldu, bunu yaşıyoruz ama yine de bir yorum yapmak için çok erken. Biliyorsunuz 14+14 yani 28 günlük hasta sayılarında durağanlaşma olup, olmadığını görmemiz gerekiyor. Buna bir yorum yapmak için henüz daha erken. Bizim elimizdeki veriler şu anda 21 günlük periyodu içeriyor. 21 günlük periyotta Çanakkale’de yavaş yavaş yoluna girmeye başladı diyebilirim” bilgisini paylaştı. 
İlimizde Korona virüs konusunda önemli açıklamalar ve uyarılar yaparak vatandaşa bilgi veren Prof. Dr. Alper Şener hafta sonları uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları sayesinde korona virüsün Türkiye’de oransal olarak durağan faza geçtiğini ifade etti. Çin’in Wuhan kentinde başlayıp tüm dünyaya yayılan ve ülkemizde 20 bin civarında kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs can almaya devam ediyor. Korona virüs hakkında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener virüsün son getirilen kısıtlamalarla birlikte durağan bir hale geldiğini söyleyerek bazı açıklamalarda bulundu. ‘’HALA İSTEDİĞİMİZ ORANDA BİR DÜŞME YOK’’ Dr Şener,  vaka sayılarında durağan bir tablo çizildiğini söyleyerek, ‘’Türkiye’nin genelinde oransal olarak korona virüs durağan faza geçti. Ama bunda tabii ki yapılan test sayısı, özellikle hafta sonu yasaklar nedeniyle yapılan test sayısındaki düşmelerin de etkisi olduğunu düşünüyorum ben. Görebildiğimiz kadarıyla, hafta içi ile hafta sonu arasında virüsün seyrinde farklılıklar var, olgu sayılarında ve olguların dağılımda. Bunu 7 ile 10 günlük zaman dilimleri içerisinde değerlendirmek lazım. Yasaklara rağmen, hala istediğimiz oranda bir düşme yok. Çünkü, her halükarda yasaklar deliniyor. İnsanlar, kaçak ve yan yollara sapabiliyor. Bu da zaten basına da yansıyor, görüyoruz. Büyükşehirler de dahil bilmem kaç kişiye cezalar kesiliyor. Maddi ve manevi engeller konuluyor ama buna rağmen insanlar hala yasaklara uymamak için direniyorlar. Bu yasaklara uyum ne kadar yüksek olursa, salgını o kadar rahat kontrol altına alabiliriz. Temel strateji aslında bu. Tedavi ve diğer uygulamalarla ilgili olan stratejik yaklaşımlar zamana yayılarak ortaya çıkacak şeyler. Erken dönemde bunun önünü almak istiyorsak kesinlikle Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarına ve önlem paketlerine harfiyen uymamız gerekiyor” ifadelerinde bulundu. “ÇANAKKALE’DE YAVAŞ YAVAŞ YOLUNA GİRMEYE BAŞLADI” Çanakkale özelinde vakaları değerlendiren ve kentimizde  de vaka sayılarında düşmeler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alper Şener, “Son bir haftadır Çanakkale’de olgu sayısında bir durağanlaşma oldu, bunu yaşıyoruz ama yine de bir yorum yapmak için çok erken. Biliyorsunuz 14+14 yani 28 günlük hasta sayılarında durağanlaşma olup, olmadığını görmemiz gerekiyor. Buna bir yorum yapmak için henüz daha erken. Bizim elimizdeki veriler şu anda 21 günlük periyodu içeriyor. 21 günlük periyotta Çanakkale’de yavaş yavaş yoluna girmeye başladı diyebilirim” dedi. “AŞIYI HEYECANLA BEKLİYORUZ” Dünya genelinde aşı çalışmalarında önemli bir yol kat edildiğini ve Türkiye için de aşıyı heyecanla beklediklerini ifade eden Prof. Dr. Şener, “Birleşik Devletlerde 2’nci mRNA aşısı da onaydan geçti. İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri bunu yaygın olarak kullanmaya başladılar. Türkiye’ye gelecek aşının takvimi belli oldu. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarından bu hafta dağıtımların olacağını biliyoruz. Heyecanla bekliyoruz. Umarız, bizim gibi kentlere de başta sağlık teşkilatında çalışanlarına ulaşır, biz de bir an önce aşımızı oluruz” diye konuştu. ‘’SIK SIK MUTASYONLAR DA ORTAYA ÇIKACAK’’ Aşıya karşı olan ve aşı olmak istemeyenlerin zararının sadece kendilerine değil, herkese olacağını ve virüsün yayılımını hızlandırarak sık sık mutasyona uğrayabileceğinin de altını çizen Şener, “Bunun inanç ya da ikna ile yapılabilecek bir şey olacağına inanmıyorum ben, sonuç olarak bu bir hastalık. Bu hastalığa karşı geliştirildiği bilinen belli, farklı tiplerde aşılar var. Bu farklı tiplerdeki aşılar faz çalışmalarını tamamlamış, rüşdünü ispat etmiş olanlardan hangileri varsa, bunlar belirli komisyonlardan geçerek Türkiye’de uygulanmaya başlayacak. Yani yorum yapmak gerekirse; Titanik batarken, yemek yiyenler ile müzik eşliğinde dans edenlere benzetiyorum ben bu aşı ile ilgili olan tepkileri. Aşıya karşı tepki duyanlar ya da olmak istemeyenlerin sadece kendilerine zararları olmayacak, aynı zamanda virüsün toplumda yayılımını sabit tutacakları için sık sık mutasyonlar da ortaya çıkacak” dedi. “VİRÜSÜN YAYILIMI FAZLAYSA DEĞİŞİMİ DE FAZLA OLUR’’ Korona virüs salgınının Türkiye’de devam ettiğini ve her gün 200 kişinin öldüğünü de sözlerine ekleyen Şener, “Şunu biliyoruz; virüsün yayılımı ne kadar fazla olursa, virüsün değişimi de o kadar fazla olacak. Bu iyi yönde de olabilir, kötü yönde de olabilir. Şu anda elimizdeki örnek kötü yönde bir mutasyon. Yarın öbür gün SARS virüsü gibi de ortadan kaybolabilir. O da başka bir konu. Ama stratejilerimizi iyi senaryolara göre değil, kötü senaryolara göre hazırlamak zorundayız. Çünkü, şu anda halihazırda Türkiye’de devam eden bir salgın var. Her gün 200 kişi ölüyor. Bunu artık insanlar kanıksadı gibi görünüyor ama şöyle düşünün; her gün bir yolcu uçağı düşüyor gibi düşünün. Yani bu travmatik bir şey. İnsanlar belki ölenleri ve yoğun bakımda yatanları gözleriyle görmedikleri için bu kadar etkilenmiyorlar” diye konuştu. ‘’YAN ETKİSİ YÜZDE 1’İN ALTINDA OLACAK’’ Dr. Şener, aşı tartışması hakkında yanlış yargılar olduğunu dile getirerek, aşıların bayraklar üzerinden konuşulmaması gerektiğine vurgu yaptı. Türkiye’nin aldığı Çin aşısı hala tartışma konusu iken Şener, ‘’Aşı çalışmaları içerisinde bulunanların böyle bir çekinceleri yok çünkü şu an Türkiye’ye gelecek olan Çin Koronavirüs aşısı, normal mevsimsel yaptırdığımız grip aşısı kadar etkin ve o kadar yan etkisi olur. Yani yan etkisi yüzde 1’in altında olacak. Etkinlik anlamında baktığımızda ise yüzde 70-60’larda olmasını bekliyoruz. Makalelerde ne kadar yüzde 90 etkin olduğunu söylese de, toplumsal etkisi yüzde 70’in üstüne çıkmayacak benim tahminim. Diğer aşılarla ilgili kaygılar kısmen doğru. Çünkü bilim dünyası da birçok tarafa ayrıldı bu konuda. RNA aşıları var, DNA aşıları var, vektör aşılar var gibi ama biz aşılara bayraklar üzerinden bakıyoruz; Rus aşısı, Çin aşısı gibi. Ama bu aşıların milliyeti yok, çok uluslu. Çin’den gelen aşının, tamamen Çin coğrafyasına ait bir aşı olduğunu düşünmeyin. Çok basit bir örnek anlatabilirim; virüs Çin’de çıktı. Çin’den bu virüsü ilk defa izole edip dünyaya satan Çin zaten. Şu anda mevcut aşıların hepsinde Çin’in parmağı var. Virüsü izole edip saflaştıran, saflaştırdıktan sonra virüsü veren Çin. Özellikle ilaç sektörü ve aşı sektörü globaldir. Aşıyı bilimsel anlamda tabi ki etkinliğini tartışalım ama aşı dediğimiz zaman mevcut aşıların hepsi etkin. Yan etkiler anlamında mRNA ve DNA aşıları henüz hiç denenmemiş teknolojiler. Hatta Amerika’nın içinden de itiraz var’’ diye ifade etti. ‘’İKİ UCU KESKİN BIÇAK’’ Asıl önemli olanı “Aşı da koruyuculuk çok önemli’’ diyerek belirten Dr Şener, ‘’Güvenilirlik ikiye ayrılır; birincisi erken yan etki bir de uzun dönem yan etki. Erken yan etkilerini aşıların faz çalışmalarında görürüz. 3-6 ay arasında görülür. Ama uzun dönem güvenirlik anlamında baktığımızda 3,5 ve 10 yıllık periyotta görülür. 10 yılda yan etkisi görülmeyen aşılar, örneğin tetanoz aşısı bilindik aşıdır. Onun devamında influenza aşısı, yan etkisi en düşük aşıdır ama bağışıklık istenilen düzeyde değildir. Bu iki ucu keskin bıçak. Bağışıklığı yüksek sağlarken yan etkileri de yükseltebilirsiniz. mRNA aşısından da bu yüzden korkuluyor’’ dedi ‘’HASTALIĞI GEÇİRMEME İHTİMALİ YARATACAK BİR AŞI YOK’’ Aşı hakkında önemli bilgiler de aktaran Şener, ‘’Aşıyı olduğunuz zaman hiç hastalanmayacaksınız diye düşünmemek lazım’’ diyerek ‘’Bizim koruyuculuktan istediğimiz şu; aşıyı olduğunuzda oluşan antikor miktarı sizi ağır geçirmenizi engeller, hastaneye yatmanızı engeller, yoğun bakıma yatmanızı engeller, ölüm riskini engelleyip engellemediğine bakarız. 4 farklı parametre içerisinde; ölmemesi istenir, yoğun bakıma yatışı önlemesi istenir, sonra hastaneye yatışı önlemesi istenir. Hastalığı geçirmeme ihtimali yaratacak bir aşı yoktur. Dünyada yüzde 100 koruyuculuğu olan bir aşı yoktur. Öyle bir şey imkan dahilinde değildir. Mevcut aşıların hiçbirinde 59 yaş üstünde kimseye çalışma yapılmadı. Bizim hedef popülasyon 65 yaş üstü. Bu koruyuculuk matematiksel olarak bile yüzde 70’in üzerine çıkmaz. Bu aşı ile hedeflenen şey hastalık yükünü azaltmak, salgının hızını kesmek, ölümü önlemek ve hastaneye başvuruyu azaltmak. Bu salgının başından beri dünya üzerinde 600 bin sağlık personeli enfekte oldu, bunların 60 bini öldü. Ciddi bir rakam bu. Profesyonel, yetişmiş iş gücü ve hiçbir gelişmiş ülke bu insan gücünü kaybetmeyi göze alamaz’’ dedi. ‘’AŞIYI BİR AN ÖNCE YAPMANIN FAYDASI VAR’’ Bilgiler ışığında açıklamalarına devam eden Şener, ‘’Bu aşının hiçbir koruyuculuğu yok demek değil. Ben doğal bağışık olayım gibi bir durum da söz konusu değil çünkü bu hastalıktar enfeksiyon var. Virüsün tekrar aktive olması var vücudum içerisinde. Artık kronik hastalıklar geliyor karşımıza. Takip etmeye devam edeceğiz. Hiçbir hastalığı yok, sigara dahi içmemiş, tertemiz ciğerle geliyor korona virüs hastası, 3 ay sonra geliyor ki iki kat merdiven çıkamıyor. O yüzden bu hastalığın kronik olduğu bir süreç de var. Bu yüzden aşıyı bir an önce yapmanın faydası var’’ diye konuştu. İLAÇ TARTIŞMASI BİTMEDİ Bazı vatandaşlar koronavirüs sürecinde ilaçlara karşı da önyargılı davranarak ilaçları kullanmayı reddetti. ‘’Salgının başından beri ilaç tartışması bitmedi’’ diyen Şener, “İlaçlarınızı düzenli alın” uyarısında bulundu’’ Önce HQ ile başladı; gerekli, gereksiz ve dozlar hala tartışılıyor. Rehberlerde her yeni deneyimde yenilendi ve güven ortamı bozuldu. Favipravir ise bu tartışmalardan hep uzakta kaldı; şimdi de dozu ile ilgili klavye doktorları yazıp çiziyor. Ben bir kaç şeyi netleştireyim; Bu aslında bir influenza ilacıdır ve dirençli grip enfeksiyonu için geliştirilmiştir. İlacı etki mekanizması covid 19 için etkili olabilir diye, klinik uygulamaya girmiştir... Rakibi remdesivir de bu arada asıl olarak Ebola için geliştirilmiştir. İlaç geliştirme aşamalarında en önemli hassas aşama toksik doz ve yan etki izlemidir... Bu aşamaları koronadan önce geçmiştir!’’ açıklamasında bulundu.
İlimizde Korona virüs konusunda önemli açıklamalar ve uyarılar yaparak vatandaşa bilgi veren Prof. Dr. Alper Şener Çanakkale özelinde vaka sayılarında düşmeler olduğunu; “Son bir haftadır Çanakkale’de olgu sayısında bir durağanlaşma oldu, bunu yaşıyoruz ama yine de bir yorum yapmak için çok erken. Biliyorsunuz 14+14 yani 28 günlük hasta sayılarında durağanlaşma olup, olmadığını görmemiz gerekiyor. Buna bir yorum yapmak için henüz daha erken. Bizim elimizdeki veriler şu anda 21 günlük periyodu içeriyor. 21 günlük periyotta Çanakkale’de yavaş yavaş yoluna girmeye başladı diyebilirim” bilgisini paylaştı. 

İlimizde Korona virüs konusunda önemli açıklamalar ve uyarılar yaparak vatandaşa bilgi veren Prof. Dr. Alper Şener hafta sonları uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları sayesinde korona virüsün Türkiye’de oransal olarak durağan faza geçtiğini ifade etti.
Çin’in Wuhan kentinde başlayıp tüm dünyaya yayılan ve ülkemizde 20 bin civarında kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs can almaya devam ediyor. Korona virüs hakkında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener virüsün son getirilen kısıtlamalarla birlikte durağan bir hale geldiğini söyleyerek bazı açıklamalarda bulundu.
‘’HALA İSTEDİĞİMİZ ORANDA BİR DÜŞME YOK’’
Dr Şener,  vaka sayılarında durağan bir tablo çizildiğini söyleyerek, ‘’Türkiye’nin genelinde oransal olarak korona virüs durağan faza geçti. Ama bunda tabii ki yapılan test sayısı, özellikle hafta sonu yasaklar nedeniyle yapılan test sayısındaki düşmelerin de etkisi olduğunu düşünüyorum ben. Görebildiğimiz kadarıyla, hafta içi ile hafta sonu arasında virüsün seyrinde farklılıklar var, olgu sayılarında ve olguların dağılımda. Bunu 7 ile 10 günlük zaman dilimleri içerisinde değerlendirmek lazım. Yasaklara rağmen, hala istediğimiz oranda bir düşme yok. Çünkü, her halükarda yasaklar deliniyor. İnsanlar, kaçak ve yan yollara sapabiliyor. Bu da zaten basına da yansıyor, görüyoruz. Büyükşehirler de dahil bilmem kaç kişiye cezalar kesiliyor. Maddi ve manevi engeller konuluyor ama buna rağmen insanlar hala yasaklara uymamak için direniyorlar. Bu yasaklara uyum ne kadar yüksek olursa, salgını o kadar rahat kontrol altına alabiliriz. Temel strateji aslında bu. Tedavi ve diğer uygulamalarla ilgili olan stratejik yaklaşımlar zamana yayılarak ortaya çıkacak şeyler. Erken dönemde bunun önünü almak istiyorsak kesinlikle Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarına ve önlem paketlerine harfiyen uymamız gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
“ÇANAKKALE’DE YAVAŞ YAVAŞ YOLUNA GİRMEYE BAŞLADI”
Çanakkale özelinde vakaları değerlendiren ve kentimizde  de vaka sayılarında düşmeler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alper Şener, “Son bir haftadır Çanakkale’de olgu sayısında bir durağanlaşma oldu, bunu yaşıyoruz ama yine de bir yorum yapmak için çok erken. Biliyorsunuz 14+14 yani 28 günlük hasta sayılarında durağanlaşma olup, olmadığını görmemiz gerekiyor. Buna bir yorum yapmak için henüz daha erken. Bizim elimizdeki veriler şu anda 21 günlük periyodu içeriyor. 21 günlük periyotta Çanakkale’de yavaş yavaş yoluna girmeye başladı diyebilirim” dedi.
“AŞIYI HEYECANLA BEKLİYORUZ”
Dünya genelinde aşı çalışmalarında önemli bir yol kat edildiğini ve Türkiye için de aşıyı heyecanla beklediklerini ifade eden Prof. Dr. Şener, “Birleşik Devletlerde 2’nci mRNA aşısı da onaydan geçti. İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri bunu yaygın olarak kullanmaya başladılar. Türkiye’ye gelecek aşının takvimi belli oldu. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarından bu hafta dağıtımların olacağını biliyoruz. Heyecanla bekliyoruz. Umarız, bizim gibi kentlere de başta sağlık teşkilatında çalışanlarına ulaşır, biz de bir an önce aşımızı oluruz” diye konuştu.
‘’SIK SIK MUTASYONLAR DA ORTAYA ÇIKACAK’’
Aşıya karşı olan ve aşı olmak istemeyenlerin zararının sadece kendilerine değil, herkese olacağını ve virüsün yayılımını hızlandırarak sık sık mutasyona uğrayabileceğinin de altını çizen Şener, “Bunun inanç ya da ikna ile yapılabilecek bir şey olacağına inanmıyorum ben, sonuç olarak bu bir hastalık. Bu hastalığa karşı geliştirildiği bilinen belli, farklı tiplerde aşılar var. Bu farklı tiplerdeki aşılar faz çalışmalarını tamamlamış, rüşdünü ispat etmiş olanlardan hangileri varsa, bunlar belirli komisyonlardan geçerek Türkiye’de uygulanmaya başlayacak. Yani yorum yapmak gerekirse; Titanik batarken, yemek yiyenler ile müzik eşliğinde dans edenlere benzetiyorum ben bu aşı ile ilgili olan tepkileri. Aşıya karşı tepki duyanlar ya da olmak istemeyenlerin sadece kendilerine zararları olmayacak, aynı zamanda virüsün toplumda yayılımını sabit tutacakları için sık sık mutasyonlar da ortaya çıkacak” dedi.
“VİRÜSÜN YAYILIMI FAZLAYSA DEĞİŞİMİ DE FAZLA OLUR’’
Korona virüs salgınının Türkiye’de devam ettiğini ve her gün 200 kişinin öldüğünü de sözlerine ekleyen Şener, “Şunu biliyoruz; virüsün yayılımı ne kadar fazla olursa, virüsün değişimi de o kadar fazla olacak. Bu iyi yönde de olabilir, kötü yönde de olabilir. Şu anda elimizdeki örnek kötü yönde bir mutasyon. Yarın öbür gün SARS virüsü gibi de ortadan kaybolabilir. O da başka bir konu. Ama stratejilerimizi iyi senaryolara göre değil, kötü senaryolara göre hazırlamak zorundayız. Çünkü, şu anda halihazırda Türkiye’de devam eden bir salgın var. Her gün 200 kişi ölüyor. Bunu artık insanlar kanıksadı gibi görünüyor ama şöyle düşünün; her gün bir yolcu uçağı düşüyor gibi düşünün. Yani bu travmatik bir şey. İnsanlar belki ölenleri ve yoğun bakımda yatanları gözleriyle görmedikleri için bu kadar etkilenmiyorlar” diye konuştu.
‘’YAN ETKİSİ YÜZDE 1’İN ALTINDA OLACAK’’
Dr. Şener, aşı tartışması hakkında yanlış yargılar olduğunu dile getirerek, aşıların bayraklar üzerinden konuşulmaması gerektiğine vurgu yaptı. Türkiye’nin aldığı Çin aşısı hala tartışma konusu iken Şener, ‘’Aşı çalışmaları içerisinde bulunanların böyle bir çekinceleri yok çünkü şu an Türkiye’ye gelecek olan Çin Koronavirüs aşısı, normal mevsimsel yaptırdığımız grip aşısı kadar etkin ve o kadar yan etkisi olur. Yani yan etkisi yüzde 1’in altında olacak. Etkinlik anlamında baktığımızda ise yüzde 70-60’larda olmasını bekliyoruz. Makalelerde ne kadar yüzde 90 etkin olduğunu söylese de, toplumsal etkisi yüzde 70’in üstüne çıkmayacak benim tahminim. Diğer aşılarla ilgili kaygılar kısmen doğru. Çünkü bilim dünyası da birçok tarafa ayrıldı bu konuda. RNA aşıları var, DNA aşıları var, vektör aşılar var gibi ama biz aşılara bayraklar üzerinden bakıyoruz; Rus aşısı, Çin aşısı gibi. Ama bu aşıların milliyeti yok, çok uluslu. Çin’den gelen aşının, tamamen Çin coğrafyasına ait bir aşı olduğunu düşünmeyin. Çok basit bir örnek anlatabilirim; virüs Çin’de çıktı. Çin’den bu virüsü ilk defa izole edip dünyaya satan Çin zaten. Şu anda mevcut aşıların hepsinde Çin’in parmağı var. Virüsü izole edip saflaştıran, saflaştırdıktan sonra virüsü veren Çin. Özellikle ilaç sektörü ve aşı sektörü globaldir. Aşıyı bilimsel anlamda tabi ki etkinliğini tartışalım ama aşı dediğimiz zaman mevcut aşıların hepsi etkin. Yan etkiler anlamında mRNA ve DNA aşıları henüz hiç denenmemiş teknolojiler. Hatta Amerika’nın içinden de itiraz var’’ diye ifade etti.
‘’İKİ UCU KESKİN BIÇAK’’
Asıl önemli olanı “Aşı da koruyuculuk çok önemli’’ diyerek belirten Dr Şener, ‘’Güvenilirlik ikiye ayrılır; birincisi erken yan etki bir de uzun dönem yan etki. Erken yan etkilerini aşıların faz çalışmalarında görürüz. 3-6 ay arasında görülür. Ama uzun dönem güvenirlik anlamında baktığımızda 3,5 ve 10 yıllık periyotta görülür. 10 yılda yan etkisi görülmeyen aşılar, örneğin tetanoz aşısı bilindik aşıdır. Onun devamında influenza aşısı, yan etkisi en düşük aşıdır ama bağışıklık istenilen düzeyde değildir. Bu iki ucu keskin bıçak. Bağışıklığı yüksek sağlarken yan etkileri de yükseltebilirsiniz. mRNA aşısından da bu yüzden korkuluyor’’ dedi
‘’HASTALIĞI GEÇİRMEME İHTİMALİ YARATACAK BİR AŞI YOK’’
Aşı hakkında önemli bilgiler de aktaran Şener, ‘’Aşıyı olduğunuz zaman hiç hastalanmayacaksınız diye düşünmemek lazım’’ diyerek ‘’Bizim koruyuculuktan istediğimiz şu; aşıyı olduğunuzda oluşan antikor miktarı sizi ağır geçirmenizi engeller, hastaneye yatmanızı engeller, yoğun bakıma yatmanızı engeller, ölüm riskini engelleyip engellemediğine bakarız. 4 farklı parametre içerisinde; ölmemesi istenir, yoğun bakıma yatışı önlemesi istenir, sonra hastaneye yatışı önlemesi istenir. Hastalığı geçirmeme ihtimali yaratacak bir aşı yoktur. Dünyada yüzde 100 koruyuculuğu olan bir aşı yoktur. Öyle bir şey imkan dahilinde değildir. Mevcut aşıların hiçbirinde 59 yaş üstünde kimseye çalışma yapılmadı. Bizim hedef popülasyon 65 yaş üstü. Bu koruyuculuk matematiksel olarak bile yüzde 70’in üzerine çıkmaz. Bu aşı ile hedeflenen şey hastalık yükünü azaltmak, salgının hızını kesmek, ölümü önlemek ve hastaneye başvuruyu azaltmak. Bu salgının başından beri dünya üzerinde 600 bin sağlık personeli enfekte oldu, bunların 60 bini öldü. Ciddi bir rakam bu. Profesyonel, yetişmiş iş gücü ve hiçbir gelişmiş ülke bu insan gücünü kaybetmeyi göze alamaz’’ dedi.

‘’AŞIYI BİR AN ÖNCE YAPMANIN FAYDASI VAR’’
Bilgiler ışığında açıklamalarına devam eden Şener, ‘’Bu aşının hiçbir koruyuculuğu yok demek değil. Ben doğal bağışık olayım gibi bir durum da söz konusu değil çünkü bu hastalıktar enfeksiyon var. Virüsün tekrar aktive olması var vücudum içerisinde. Artık kronik hastalıklar geliyor karşımıza. Takip etmeye devam edeceğiz. Hiçbir hastalığı yok, sigara dahi içmemiş, tertemiz ciğerle geliyor korona virüs hastası, 3 ay sonra geliyor ki iki kat merdiven çıkamıyor. O yüzden bu hastalığın kronik olduğu bir süreç de var. Bu yüzden aşıyı bir an önce yapmanın faydası var’’ diye konuştu.
İLAÇ TARTIŞMASI BİTMEDİ
Bazı vatandaşlar koronavirüs sürecinde ilaçlara karşı da önyargılı davranarak ilaçları kullanmayı reddetti. ‘’Salgının başından beri ilaç tartışması bitmedi’’ diyen Şener, “İlaçlarınızı düzenli alın” uyarısında bulundu’’ Önce HQ ile başladı; gerekli, gereksiz ve dozlar hala tartışılıyor. Rehberlerde her yeni deneyimde yenilendi ve güven ortamı bozuldu. Favipravir ise bu tartışmalardan hep uzakta kaldı; şimdi de dozu ile ilgili klavye doktorları yazıp çiziyor. Ben bir kaç şeyi netleştireyim; Bu aslında bir influenza ilacıdır ve dirençli grip enfeksiyonu için geliştirilmiştir. İlacı etki mekanizması covid 19 için etkili olabilir diye, klinik uygulamaya girmiştir... Rakibi remdesivir de bu arada asıl olarak Ebola için geliştirilmiştir. İlaç geliştirme aşamalarında en önemli hassas aşama toksik doz ve yan etki izlemidir... Bu aşamaları koronadan önce geçmiştir!’’ açıklamasında bulundu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.