GÖRDÜK Kİ TÜM ÇEVRECİLİK İDDİASI SAHTEYMİŞ

Ezine’de gerçekleştirilen toplantıda Turan’a Vali Orhan Tavlı, Ezine Kaymakamı Hacı Arslan Uzan, AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdullah Köklü, daire müdürleri de eşlik etti.
Toplantıda konuşan Turan, yaz dönemi boyunca tüm ilçelerde benze toplantılar yapamaya çalıştıklarını ifade ederek, “Toplantıları yaparken de ben geldim konuştum değil; muhtarı, STK’sı, odası, valisi, kaymakamı, il, ilçe müdürleri olsun ki önümüzdeki 5 seneyi beraber planlayalım, şekillendirelim istedik. Bizler de birçok arkadaşımız gibi, diğer siyasi partili arkadaşlarımız gibi toplantıları yaparken tatil varsa yapabilirdik, yavaş yapabilirdik. Ama biz Cumhur İttifakı’nın gönüllüleri olarak, hem AK Parti’nin, hem MHP’nin teşkilatları beraber omuz omuza yol yürümeyi görev bildik. Ezine bizim için herhangi bir ilçe değil, sıradan bir ilçe değil. Ezine peynirin,  aynı şekilde diğer sebze-meyvenin, hayvancılığın çok önemli merkezlerinden bir tanesi. Yahya Çavuşun memleketi, özel siyasi kimliklerin, tarihi kimliklerin memleketi. Ezine, dün kurulan bir ilçe değil, Danişmentoğulları’ndan beri, daha eski Troya döneminden beri hatıraların olduğu özel bir bölge. Bayramda söylemiştim. Ezine Farsça’da Cuma anlamına gelen Danişmentoğulları’nın etraftaki Türk beylerini toplayıp cumayı Ulu Camii’nde kıldığı özel bir ilçe. Yani Cumhuriyetimizden önce Ezine, o zamanki Türk beylerine cuma namazlarını toplu kılmak içi Ulu Camii’ni yapmış. Orada Türk beyleri Ezine adıyla, Cuma adıyla bir araya gelmişler tarihte ayrı bir hatırası olmuş. Bugün bu sorumlulukla aranızdayız. O yüzden ayrı bir keyif duyuyorum. Yahya Çavuşu bilerek söyledim. Gazi Mustafa Kemal hemen yakın tepelerde Cumhuriyetin daha ilk temeli atılmadan önce sahneye çıkmaya başladığında buralarda kahramanlık destanı yazarken etrafından yiğitler vardı, kahramanlar vardı, şehitler, gaziler vardı. Ama bir gazimizde, bir şehrimizde Yahya Çavuş bu memleketin, buradaki köylerimizde yaşamış, doğmuş bir insan olarak o savaşta yerini aldı. Muhtarımızla görüşüp oradaki evin ne olduğunu sorduk. ‘Çöktü çökecek’ dedi. Üzüldük, konuştuk kaymakamımızla, belediye başkanımızla. Bu iş seven iş adamlarımızla beraber inşallah bir sene sonra buraya geldiğimizde Yahya Çavuş’unda doğduğu evin bir müze evi olduğunu göreceğiz. Nerede tarihi hatıramız varsa, onu ayağı kaldırmak bizim görevimiz. Yollar, hanlar, hamamlar yapılır. Mesele kalpten kalbe bağ kurmak, mesele tek bayrak anlayışı içerisinde 82 milyonun hatıralarıyla beraber ayağı kalkmasını sağlamak. Sadece yol yapmakla biter mi? Sadece fabrika kurmak yeter mi? Hepsini yapacağız ama bizim kimliğimizi var eden tüm tarihi değerlerimizi ayağı kaldıracağız.. Bayramiç’tetek başına Mehmet Akif Ersoy’un evini bulmak, müze yapmak bile bizim içi çok büyük onurdur, şereftir. Sayıları aldık; bu son 1 yılda 60 bin kişi müzeyi ziyarete gelmiş. Bayramiç ana yol üzerinde değil, arada bir yer. Ama 60 bin kişi müzeye gelmiş. O gelen insan Akif’e olan vefanın dışında oranın yemeğini yiyecek, meyvesini alacak, çayını, kahvesini içecek, belki otelde kalacak. Bir canlılık olacak. O yüzden Yahya Çavuş’unda hem vefa tarafıyla, hem de turizm tarafıyla yeni dönemde ayağa kaldırılması bölgedeki en kıymetli adımlarımızdan bir tanesi olacak. Tüm ilçelerimizde benze programlar yaptık. Yatmadık tabiri caiz ise, tatil yapmadık tabiri caiz ise. Halkımızla buluştuk. Açılışlar, toplantılar, programlar yaptık. Hamdolsun dönemi iyi geçirdik. Seçimler geride kaldı. O ona oy verdi, bu buna oy verdi. O parti kaybetti, o parti kazandı. Bunlar geride kaldı. Kazandığımız var, kaybettiğimiz var. Ama 17 yıldan beri bu halk bize omuz verdi, destek oldu, bizi mahçup etmedi. Bizde diyoruz ki; seçimler geride kaldı. Muhtar yeni, bizlerde 1 yıl oldu aşağı-yukarı daha 4 yılımız var. Bizde yeni sayılırız. 4 yıl bu ülkede seçim olmadan bir temiz hizmet dönemi olmalıdır. İl müdürüyle, muhtarıyla, valisiyle, kaymakamıyla, vekiliyle beraber şu 4 yıl iyi  değerlendirirsek. 4 sene sonra bambaşka bir Ezine konuşuruz. Yoksa siyasi kavgalarla, polemiklerle en kralını yaparız tabiri caiz ise. Ama biz seçim olan dönemde bile, darbe girişimi olan dönemde bile, referandum, genel, yerel seçim olan dönemde bile geçtiğimiz 3 sene içerisinde bile muazzam işler yaptık Ezine’de de, Çanakkale’de de. O kadar seçime, o kadar yorgunluğa rağmen o kadar başarılı olduysak önümüzde 4 sene seçimsiz bir dönem olursa gör bak neler yapacağız. O yüzden yola çıkarken, seçimden sonraki dönemden bahsediyorum, muhtarlarla ilçe ilçe beraber olmayı, dertlerini, sorunlarını dinlemeyi görev bildik. Gelirken de ben geldim konuşalım değil, işin muhatabı kimse beraber geldik. İl müdürlerimiz burada, bölge müdürlerimiz burada STK’lar odalar hepsi burada. Yani şu; bir vekilin, bir valinin her türlü konuyu bilmesi, çözmesi çok mümkün değil. Ama ekip işini iyi yaparsa, sağlam çalışırsa her şey çözülebilir. Yolda valime gösterdim. 5 bin 800 bakamadığım mesaj var. Bunlara bakacağımda, cevap vereceğimde sileceğim ondan sonra. Kolay değil. Ama herkes işini yaparsa, sistem çalışırsa hiç muhtarın Ankara’ya gelmesine gerek bile kalmaz. Ankara’ya gelirsiniz, çay içer, yemek yeriz. Herkes işini yaparsa, keyifle bu işleri yaparız. O yüzden bugün toplantımızı yaparken, tanışın diye tüm il, ilçe ilgililerimizde burada. Her ilçemizin farklı bir değeri var öne çıkan. Bazısında deniz var Gestaş öne çıkıyor. Bazısında tarım orman var ormancılık. Bazısında çevre. Hepsinin baktığı bir yer var. İlgili müdürlerimizi davet ediyoruz, toplantıları beraber yapıyoruz. Seversiniz, sevmezsiniz 4 yıl Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında, bizlerinde vekilliğinde burada beraber çalışacağız. O yüzden muhtarlarla yola çıktık. İnşallah yeni dönemi keyifli geçireceğiz.”
“BU DÖNEMİN KIYMETİNİ BİLECEĞİZ”
Turan şöyle devam etti; “Biz muhtarları demokrasinin en kıymetli alanı olarak görüyoruz.  Seçimle gelirler, partisi olmaz, kolay seçim yapmazlar. Bu yüzdende muhtarlarımıza son dönemlerde talep ettiğimiz haklar doğrultusunda önemli adımlar attık. Yine bu toplantılarda konuşulmuştu. Muhtarların sigortası yoktu, talep ettiniz görüştük. Şuan muhtarların sigortası var. Muhtarlarımızın maaşı yoktu. Şuan muhtarların maaşı var. Silahla ilgili sorunları vardı, onları çözdük. Bakanlığımızda bir muhtarlar masası müdürlüğü kuruldu. Talepler orada daha rahat yapılıyor. Muhtar kıymetli bizim için. Biga’da toplantı yapıyoruz. Yine aynı toplantıyı. Bir muhtar kalktı; ‘sayın başkanım muhtar ne demek bilir misiniz’ dedi. Dedim ne demek sana göre. ‘Her işe burnunu sokan’ dedi. Aslında kaba bir ifade. Ama mantık yanlış değil. Köyün her şeyinden sorumlu demek aslında söylemek istediği. Köyde kimle ne yaptığını, kimin ne derdi olduğunu çok bilmeyiz ama muhtar bilir. O yüzden sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim.  Bakın daha yolun başındayız, 4 sene beraber çalışacağız. Ne valimiz, ne biz; sizin köyünüzde kim aç, kim çatısı akıyor, kim hasta, kim engelli bunu bilemeyiz. Yolları, suları konuşalım, tartışalım yapalım. Ama köyünüzde bir adam aç yatağa giriyorsa, bir adam ihtiyacı var ama doktora gidemiyorsa, bir adam engelli olmuş ama akülü araç talebi var karşılayamıyorsa sizde yazık, bizde yazık. Ben bir daha diyorum. Bunları biz bilemeyebiliriz. Bulacaksınız, söyleyeceksiniz. ‘Ya bana gelmedi’ demeyin. Siz gidin. Kaç yaşlınız var ki köyde, kaç hastanız var ki köyde. Gidin, derdi var mı, ihtiyacı var mı? Bakın Ezine’de bin 150 hemşerimize bu yıl evde bakım hizmeti verilmiş. Çok kıymetli bir iş. Adam doktora gidememiş. Doktor adama gitmiş. Bu kadar insana evde bakılmış. Devletimizin imkanları var. Ama gözden kaçan vardır, duymadığımız vardır, görmediğimiz vardır onun da vebalı bizim. Sen buldun sağlık müdür ilgilenmedi, kaymakama gittin yardım istedi vermedi. O zaman bana söyle. Ama herkes kendi alanındaki, köyündeki, mahallesindeki hastaya, engelliye onlar gelsin demeden gidip neye ihtiyacın var, ne sıkıntın var sorma görevi var. Muhtar bunu yaparsa, biz keyifle omuz veririz. Biz törende görürdük kaymakamları valileri. Şimdi kaymakamımız, valimiz köy köy geziyoruz, beraber dolaşıyoruz. Artık devlet millete hizmet için var. Bu dönemin kıymetini bileceğiz. Bu zihinsel dönüşümün Türkiye’ye kattığı değeri bileceğiz. Tüm milletimizin ayağa kalkması için beraber gayret göstereceğiz.”
“ÇANAKKALE’NİN TARIMDA NASIL İDDİALI BİR KENT OLDUĞUNU TÜM TÜRKİYE GÖRECEK”
Çanakkale’nin çok daha büyük konularla gündeme geldiğini ifade eden Turan, “Köprümüz bir Türkiye projesi, bir dünya projesi. Çanakkale’ye Türkiye’nin değil, dünyanın en uzun köprüsünü yapıyoruz Lapseki-Gelibolu hattına. ‘Bize ne bundan’ demeyin. O köprünün olması Ezine’nin, Troya’nın ayağı kalkması demek, Assos’un ayağı kalkması demek. O köprünün olması buranın peynirinin ihracı demek. Bir yerde ulaşım problemi varsa, oraya büyük bir firma gelir mi? Ulaşım problemi varsa, oraya turist gelir mi? Uçağa yetişecek miyim, yetişemeyecek miyim? Tartışması varsa büyük firmalar gelir mi? O yüzden bütün bölgede köprüyle beraber bir hareket olacak. Ezine Gıda OSB’si, bin 500 dönüm 91 fabrika... Biz yapacağız, yapıyoruz değil başladık. İki yıl içerisinde orada fabrikaların bacalarını görmeye başlayacağız. 91 tarım fabrikası. Çok kıymetli işler bunlar. Teşvikler var, arasa istekleri var, gümrükleme imkanları var. Harika bir sistem olacak. Bölgemizdeki meyvenin, sebzenin, tarımın, etin, sütün nasıl kıymetlendiğini göreceksiniz. Burasını ezbere bir iş olarak düşünmüyoruz. Tüm Türkiye’nin 2019 yılında ayırdığı OSB bütçesi 65 milyon lira. Sadece bir kalemde 35 milyon Ezine’ye verildi, biliyor musunuz? Türkiye’nin en hızlı kurulan, inşası başlayan bir tesisten bahsediyorum. Çok kıymeti bir iş. Köprü kadar önemli bence, baraj kadar önemli bence. Meyven var çöpe atıyorsun, meyven var sadece kendi pazarına veriyorsun. Kıymeti yok. Ama meyven var, sütün, peynirin var. Alıyor bunları gümrükleme imkanı, soğuk hava deposu, ihracat, reklam, matbaa Avrupa’ya gönderiyor. Ezine Gıda OSB’si var, köprü yok o zaman yine bir kıymeti yok. Kim gelecek o zaman buraya. Ama köprüyle beraber OSB, aşağı-yukarı aynı zamanda bitecek, çok kıymetli bir değer olacak. Birde birkaç baraj var etrafımızda o barajlar da bittiğinde nasıl bir tarım memleketi olduğumuzu ulaşım sorunu yok, servisle ilgili sorun yok, su sorunu yok olduğunda Çanakkale’nin tarımda nasıl iddialı bir kent olduğunu tüm Türkiye görecek. Onun için köprü bir dünya projesi, OSB’de öyle.”
“GÖRDÜK Kİ TÜM ÇEVRECİLİK İDDİASI SAHTEYMİŞ”
Çanakkale’de en çok tartışılan konuların başında gelen Kirazlı’daki maden faaliyetlerine ilişkin tepkilere yönelik değerlendirmede bulunan Turan, “Geçtiğimiz yıl Çanakkale’de Orman Bölge Müdürlüğünce 3 milyon fidan dikildi. Yanan ormanlarımız var, canımız gidiyor üzülüyoruz. Hepsinin ağaçlandırma çalışması şimdiden başladı. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim; ‘Çanakkale’de şurada şu yatırım var, burada bu yatırım var ağaç kesildi’ diye bağıran kim varsa, maalesef Eceabat’ta PKK’nın ‘ben yaptım’ dediği orman yangınına ağzını açmadı. Mesele çevreyse o da ağaç bu da ağaç. Ama iş için, aş için, yatırım için ağaç kesilmeye başlandığında bağıran kim varsa, gördük ki tüm çevrecilik iddiası sahteymiş, yanlışmış. Ağzını PKK’ya açmayan, orman yakan PKK’yı lanetlemeyen adamların bu ülkeye verecek hiçbir çevre dersi yoktur. Bizden daha çok çevreci olamaz. Valimizde bizler de nerede bir ağaç dikilir diye çalışıyoruz. Nerede ormana zarara vermeden bu işleri yapılabilir diye çalışıyoruz. Ama baraj yaparken, yol yaparken, elektrik direği dikerken birçok konuda yasal mevzuat içerisinde bu adımları atıyoruz. Soralım diğer partideki arkadaşlarımıza; neden Eceabat ormanı yandığında, Türkiye’nin değişik yerlerinde bir anda birçok yangın başladığında PKK ‘ben yaktım’ dediğinde ağzını açmadılar? Bunların ne kadar samimiyetten uzak bir yaklaşım olduğunun en büyük göstergesi bu bence” ifadelerini kullandı.
“O ANNELERE DESTEK OLMAK SİZİ AK PARTİLİ YAPMAZ”
Terörle mücadelede çok faklı bir konsepte girildiğini aktaran Turan konuşmasında şunları söyledi; “Bir hafta on günden bu yana Diyarbakır’da evlatları zorla dağa kaçırılan anneler isyan ediyor artık. Korkarlardı, ses çıkarmazlardı. Ama şimdi, ‘evladımı verin yoksa ben sizi yakacağım’ dercesine orada dik duruş sergiliyorlar. Ama şunu sorma hakkımız var diye düşünüyorum; devlete meydan okurcasına, ayar verircesine, hep yazı yazan, ilan veren, sözüm ona barış akademisyenlerinden bir tek cevap duydunuz mu? Sürekli devlete yazılarıyla, eylemleriyle ayar vermeye çalışan o akademisyenlerden annelere destek açıklaması gördünüz mü? O annelere destek olmak sizi AK Partili yapmaz sizi insan yapar, merhametli yapar. Sorumlu vatandaş yapar. İsterdik ki o annelere onlarda sahip çıksın. Ama yapmadılar. Beyaz Türk olmak, sözüm ona çevreci olmak, sözüm ona barışçı olmak sadece bir alanla olmaz. Ama bunların zihinlerinde vesayet öyle bir yoğun ki, ortaklıkları bozulur korkusuyla ağızlarını açmadılar. Kayyım atandığında, yani belediyenin bayrağından, kartından, makamından Türk bayrağını sökenlerin yerine Kayyım atandığında; eş başkan adıyla halkın seçtiği başkana değil de Kandil’in atadığı başkana yetki verenler o koltuktan kaldırıldığında başta CHP’nin buradaki vekilleri bas bas bağırdılar; ‘kayyım nerden çıktı, yanlış bu’ dediler. Peki soruyorum; o gün bağıranlardan bir tane annelerle ilgili yazı, açıklama gördünüz mü? Konuşurlarsa ortaklıkları bozulur diye korkuyorlar. Bu millet artık her şeyi görüyor. Bu millet izan sahibi, irfan sahibi. Bence hak ettiği cevabı onlara fazlasıyla verecek.”